Senaryo ve hikaye anlatmak bir zamanlama işidir arkadaşlar. Zamanından önce atılan adımlar, çözülen düğümler sonra yazanın ayağına dolaşır. Mesela, öbür bölüm birden bire sarmaş dolaş olan bir Ada ve Baran görsem veya yaptıklarından pişman olup Ebru ve çocuklarının hakkını veren bir Kendal görsem, senaristleri burada tefe koyar çalarım. Hikaye akışında, daha zamanı gelmemiş hamleler yapılsa, ''Bu ne saçmalık? Bizi salak mı sanıyorsunuz? Bu yaptığınızın mantığı ne?'' diyerek en başta siz çullanırsınız senaristlere. Onun için arkadaşlar azıcık sükûnet herkese iyi gelir diyerek hemen karakterleri atomlamaya geçiyorum.
"Hayat bize ne kadar çok tuzak kuruyor. Ne büyük imtihanlara sokuyor. Özellikle bizleri... Kadınları… Bizim hayatımızda her şey birdenbire oluyor. Çocukluktan kadınlığa bir adım, kadınlıktan analığa bir adım. Adım adım geçiyoruz yeni hayatlara, yeni dertlere... Alışmadan, nasıl baş edeceğimizi öğrenemeden. Bilmediğimiz sularda buluyoruz kendimizi. Kaç hayat sığdırıyoruz bir hayatın içine. Kaç derdi tasayı içimizde söndürmek için uğraşıyoruz. Ne için katlanıyoruz peki bunca şeye? Ya bir umudumuz oluyor ya da çocuklarımız. Çocuklarımız tek umudumuz oluyor."
Kadriye: Özlem konusunda yetersiz ve sessiz kalman yüzünden, mal mülk konusunda sessiz kalman yüzünden seninle küsüm... Ne zaman ki haksızlığa karşı evladını kayırmadan sesin gür çıkar o zaman barışırım seninle...
Kendal: Bu hafta tam anlamıyla formundaydı. Ne yapacağını kestiremediğimiz eski Kendal’dı. Menfaatine olmayan ve önceliği olmayan hiçbir iş için parmağını bile kıpırdatmaz Kendal. Narin, yalvardı yakardı bana yardım et dedi de n'oldu? Omzuna iki vurup selametledi kadını. Ahahaha bencillikte bir dünya markası valla. İntikam aşını soğuk yiyor çünkü. Murat öldükten sonra artık korkacağı bir şey veya yüzleşeceği bir vicdan muhasebesi kalmadığı için istediği gibi at koşturup, zalimliklerinin dozunu arttıracak. Kendal'dan yeri gelince hakkaniyet görebiliriz ama merhamet asla!! Bunu hiç unutmayın. Bu ikisi aynı şey değil çünkü. Bir de kendini haklı gören bir insana ne dense boş olduğu için Kendal'ı bu gözle seyretmeye çalışın bence. O zaman ''Yok artık bu kadar da olmaz'' diye boşa dediğinizi farkedeceksiniz. Farkettiğiniz zaman yani Kendal'ı olduğu gibi kabullendiğiniz zaman gerçekten enfes bir kötü adam seyrettiğinizi anlayıp arkanıza yaslanıp bu ekran fenomeninin tadını çıkaracaksınız. Söylemeden geçmeyeyim Baran'a aldığın o cip küçük değil mi Kendal? Tank alsaydın da itibarina gölge düşmeseydi bari. asdfghjkjhgfds Görgüsüz yaa..
Ebru: Bacım, kızlar bu sefer haklı. Yeter da.. Murat geri döner diye bir umudunuz da yok. Konakta durmanın gerçekten bir mantığı kalmadı artık. Satıp savıp çocuklarını da alıp arkana bile bakmadan kaçman lazım. İşte biz seyirci gözüyle böyle olsun diyoruz ama ha diye de olacak işler değil bunlar. Elleriyle kurduğu variyeti Kendal yedirir mi orası da meçhul tabi. Bu Selman Ağa ve Cemal'in imzalattığı belgelerin ortaya düşmesinin zamanı yaklaşıyor demek ki. Ya bütün olayların gelişimine bakarsak eğer; senaristler çaktırmadan bir sürü çatışma ekmişler senaryoya. Olgunlaştıklarında hemen ortaya dökülmeli bunlar. Geç kalınırsa yazık olur. Ebru'nun ağlamak istediğinde Fırat'a gitmesi bende hala bir karşılık bulamıyor maalesef... O hikaye olmadı bir türlü, ne bileyim seyrederken meehh demekten başka bir şey yapamıyorum.
Televizyon'a iş yapmayı küçümsemeyen bir ekibin harika sahnelerinden biriydi rüya sahnesi. Enfesti enfes...
Narin: Bölümün yıldızlarından biriydi. Özlem'in hem Ebru'ya hem kendisine attığı sms ile etekleri tutuştu. ''Ne tezek yiyeceğim şimdi ben?'' korkusuyla Ebru'nun odasına kadar daldı. Tam bir kontrol manyağı olan, beden hareketlerini bile (korkunç derecede) kontrol edebilme yetisi yüksek seviyede olan Narin, tam anlamıyla battı balık yan gider dedi ve Ebru'nun telefonundaki sms'i sildi. Kendal'dan aman dilemesi Narin'in gözünün ne kadar karardığının da ilk göstergesiydi. En küçük sallantıda ''Bak gerçeği söylerim ha!'' diyerek satışa koymaktan imtina etmeyen Kendal'dan aman dilemek Narin'in yapacağı şey değil çünkü. Dedim ya, kadın duygusal yoğunluk esnasında vücudunun hareketlerini bile bloke edebilen bir kadın ayol, gözü nasıl korkup karardıysa her yolu deneyecek bundan sonra. Narin tek başına o güvenle koruduğu korunaklı kalesini savunabilecek donanıma sahip değil derken içinden bir Zeyna çıktı. Savaşmadan pes etmez Narin. Rüyalar sembolik anlatımları ile yüksek enerjili bu dizide. Narin'in rüyasının metafor karşılığı şöyle dursun ben görsel güzelliğine vuruldum. O nasıl güzel bir sahneydi öyle yahu? Geçen haftaki Baran-uçurum sahnesi ile nefesimiz kesilmişken Narin-rüya sahnesi aklımızı uçurdu valla. (Yönetmenim, nezdinizde tüm ekibe kocaman bir alkış yolluyorum izninizle.) Tabii ki Özlem Conker'in enfes performansını da es geçmeyelim. Hep dediğim gibi artık kara elbiseleri (!) giyen Narin'i oynamasını zevkle izliyorum. Özlem'in telefonunu Oğuz'un karıştırmış olmasını umuyorum. Narin'in sırrı Oğuz'un da mâlumu olursa eğer, ilişkileri nasıl bir seyir alacak görmeyi çok istiyorum.. Rüya sahnesini de buraya ekliyorum ki arşivci Karagül'cülere faydam dokunsun.
Özlem: Bu hikayede hangi karakterin size tokadı basıp; ''N'apıyorsun sen? N'eydin, n'olacaksın biliyor musun da şişiniyorsun?'' diyeceği belli olmuyor sayın okuyucularım. Özlem'in ölümle pençeleşmesinden daha çok Şamverdi konağına nasıl gelin olduğunu gösteren geri dönüş sahnesi üzdü beni... Özlem'in üç otuz paraya nasıl zorla satıldığını, kadınlık ne, koca ne bilmeden korkan ve iğrenen gözlerle çaresiz şekilde Kendal'ın peşine takılışını görmek dağıttı beni... Hayatında göremeyeceği o ihtişamlı konağa girerken çıkardığı çamurlu lastikleri ile ana kucağından bizzat anası tarafından iteklenerek atıldığı gayya kuyusuna düşmüş ürkekliği kahretti beni... Yüzündeki masumiyet, gözlerindeki korku, omuzlarındaki eziklik mahvetti beni... Dizideki erkek zulmünden çeken tüm kadınlar gibi o da eksiltti beni... Hilal Altınbilek Hanımefendi'ciğim; lütfen potansiyelini yok yere harcama e mi. Yolun açık senin, kalp fethediyorsun çünkü sen.
Kâsım: Şimdi Kâsım'cığım Sibel'le olan marazi sevdanızı izleriz diye bekliyorken büyük gol attın hepimize. Özlem'a aşık olmak da nerden çıktı yahu? Özlem Allah için güzel kadın etkilenmeni çok görmem de Kendal'ın Sibel'e dokunuyor olabilme ihtimalinde bile gözlerinden ateş çıkıyordu senin, ne zaman söndü o ateş? Gönül işleri karışık işler, iki sevda bile olur kalpte ama çok ani oldu sanki be kardeş! Senin hikayenin potansiyeli büyük, iştiyah içinde bekliyorum yükselmeni. Eser Karabil kardeşim, korku salan bakışlarının çaresizlikle bakması da güzelmiş. Yürü bee!
Baran: Kalbimi kırdın be Yusuf yüzlü... “Amcam araba aldı,” derken orda Asım'cığı yok sayarken sen, utanç içinde sana bakamıyordum ben... O avludaki diğer herkesi sittiret, amcanın zülmüne tanıklığın olan Asım'ı ezerken sen, kalp kırıklarımı yerden topluyordum ben... Babasız kaldın, amcan seni uçurumdan aldı evet, araba büyük bir şey sen yaşlardayken evet, peki Asım? Ya Asım? Kalbimi kırdın Baran... Mal mı bozacaktı seni? Ayşe'yi okumaya ikna ederken onca tatlıyken, Asım'ı paramparça edip kalbimin uçurumlarından düştün be Baran...
Ada: Bölüm boyunca söylediği her şeyde haklıydı. Sakinlik, intikam aşını soğuk yiyerek ince işçilik yapmak, hanene puanları böyle toplatır sana. Seyrederken o konaktan biz bile ikrah getirmişken yaşanılanları annene sakince hatırlatman sonuç verir umarım. Serdar ve Maya konusunda tamamen habersiz olman ve yaklaşan gerçekle kırılacak kalbin için şimdiden üzülüyorum.
Kâsım: Şimdi Kâsım'cığım Sibel'le olan marazi sevdanızı izleriz diye bekliyorken büyük gol attın hepimize. Özlem'a aşık olmak da nerden çıktı yahu? Özlem Allah için güzel kadın etkilenmeni çok görmem de Kendal'ın Sibel'e dokunuyor olabilme ihtimalinde bile gözlerinden ateş çıkıyordu senin, ne zaman söndü o ateş? Gönül işleri karışık işler, iki sevda bile olur kalpte ama çok ani oldu sanki be kardeş! Senin hikayenin potansiyeli büyük, iştiyah içinde bekliyorum yükselmeni. Eser Karabil kardeşim, korku salan bakışlarının çaresizlikle bakması da güzelmiş. Yürü bee!
Baran: Kalbimi kırdın be Yusuf yüzlü... “Amcam araba aldı,” derken orda Asım'cığı yok sayarken sen, utanç içinde sana bakamıyordum ben... O avludaki diğer herkesi sittiret, amcanın zülmüne tanıklığın olan Asım'ı ezerken sen, kalp kırıklarımı yerden topluyordum ben... Babasız kaldın, amcan seni uçurumdan aldı evet, araba büyük bir şey sen yaşlardayken evet, peki Asım? Ya Asım? Kalbimi kırdın Baran... Mal mı bozacaktı seni? Ayşe'yi okumaya ikna ederken onca tatlıyken, Asım'ı paramparça edip kalbimin uçurumlarından düştün be Baran...
Ada: Bölüm boyunca söylediği her şeyde haklıydı. Sakinlik, intikam aşını soğuk yiyerek ince işçilik yapmak, hanene puanları böyle toplatır sana. Seyrederken o konaktan biz bile ikrah getirmişken yaşanılanları annene sakince hatırlatman sonuç verir umarım. Serdar ve Maya konusunda tamamen habersiz olman ve yaklaşan gerçekle kırılacak kalbin için şimdiden üzülüyorum.
"Ben çok sevdim Serdar. Öyle hadi deyince olmuyor. Aklım doğrusu bu diyor, ama bazen gönlümden kaçıveriyor. Engellemeye çalışıyorum, inan bana elimden geleni yapıyorum. Benim için çok mu kolay sanıyorsun? Her gün sizi görmek, her dakika Ada’dan seni dinlemek ve ona sanki onun için çok mutlu olduğumu oynamak… Benim için ne kadar zor biliyor musun? Ama sana söz veriyorum bir daha asla böyle bir şey olmayacak!"
Maya: Hani kalbine gömmüştün, hani onlar mutluysa sen de mutluydun? Yapacağım deyince yapılamıyormuş değil mi Maya? Sana kızıp amma da uzattın diyemiyorum ben. İlk aşk, ilk gönül kırığı 17 yaş'a tekabül ediyorsa eğer kızma hakkım olamaz zaten. Ada ile beraber kırılarak büyüyeceksiniz. Başka yolu yok bunun. Üstelik Serdar da adeta cennetten düşmüş gılman gibiyken bir de. Zor be güzellik zor...
Sabri: Sen bir ülke gerçeğisin ve lanet olsun ki, ''Yok artık bu kadar da olmaz çok karikatür bir karakter olmuş,'' diyemiyorum senin için. O kadar çok var ki senin gibiler...
Sonuna kadar sabredip okuyan herkesin gözlerine sağlık...
Not: Rüya sahnesini hazırlayıp, ekleyen Karagül izleyicisi sevgili Sevgi'ye teşekkürler
56. Bölüm Fragmanı:
Maya: Hani kalbine gömmüştün, hani onlar mutluysa sen de mutluydun? Yapacağım deyince yapılamıyormuş değil mi Maya? Sana kızıp amma da uzattın diyemiyorum ben. İlk aşk, ilk gönül kırığı 17 yaş'a tekabül ediyorsa eğer kızma hakkım olamaz zaten. Ada ile beraber kırılarak büyüyeceksiniz. Başka yolu yok bunun. Üstelik Serdar da adeta cennetten düşmüş gılman gibiyken bir de. Zor be güzellik zor...
Sabri: Sen bir ülke gerçeğisin ve lanet olsun ki, ''Yok artık bu kadar da olmaz çok karikatür bir karakter olmuş,'' diyemiyorum senin için. O kadar çok var ki senin gibiler...
Sonuna kadar sabredip okuyan herkesin gözlerine sağlık...
Not: Rüya sahnesini hazırlayıp, ekleyen Karagül izleyicisi sevgili Sevgi'ye teşekkürler
56. Bölüm Fragmanı: