Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Kutsallığın dengesi
Sezon: 1 Bölüm: 4

Fabrika ürünü bir bebek dahi kutsallık kazanabilir zihinde. Derinde.

Bölüm, her zamanki gibi, son derece sıradan bir biçimde açılıyor.

Bebek fabrikasında üretilen plastik bir bebeğin, İsa’nın doğumu dekoruna kadar geçen zamanı- bir nevi. Ve o bebeğin dekordan çalınması. Plastik bir bebek, bir dekora monte edildiğinde kutsallık kazanabilir mi? Kazanabilirse eğer, o bebek, bunu resmen başarıyor. Çalınması, bulunmasını zorunlu kılıyor. En azından, Kevin için bu böyle. Diğerleri pek umursamasa, yeni satın alınan bebeği oraya koymayı düşünse de. Belki de bunun sebebi o bebeği, kızı Jill’in çalmış olabileceğinden içten içe emin oluşudur? Olabilir.

Ardından Kevin’ın, karısının yanından ayrılmayan kadını (Laurie de her an yanındakini değiştiriyor, bu kadının adı neydi?) sorguladığı sahneye düşüyoruz. Evet, resmen DÜŞÜYORUZ. Kevin, karısı kendisinden uzaklaşmış bütün erkekler gibi masum, tehditkâr, üzgün ve kırgın bakıyor. Konuşuyor. Kadının konuşmaması da Kevin’ı fena halde çıldırtıyor. Bir şeyi yapmamaları konusunda ikna etmeye çalışıyor Kevin. Bir yere gitmemeleri. Ama kadın dinlemiyor ve çekiyor gidiyor.

Jill, evdeki Noel ağacının dibine bir hediye bırakıyor.

Tommy ve Asyalı kız Christine de bu sırada, neresi olduğu belli olmayan bir yerde oturuyorlar. Sanki oraya sığınmışlar. YIĞILMIŞLAR. Bu mülteci halin odağında konuşmaya başlıyorlar. Ama konuşmaları, üstünde yalnızca tişört olan, o da olmasa anadan doğma olacak bir adamın Christine’e saldırmasıyla bölünüveriyor ortasından. Tabii bu saldırıyı engellemekle yükümlü duran Tommy, yarı çıplak adama bir güzel girişiyor. Adam, maşallah, kafayı sıyırmış olacak ki o çıplak haliyle herkes için benzersiz pozlar sunuyor kavga esnasında. Gülme sebebi olarak. Neyse ki bir anda Tommy ve Christine kaçıyorlar da, Umursamaz Adam’ın söyledikleri artık duyulmaz hale geliyor.

Biz de hastaneye yuvarlanıyoruz tabii.

Christine, hikâyenin neresine tutturulduğunu bir türlü bulamadığım biriydi, şimdi öyle değil. Zira Wayne’in çocuğuna hamile olmasından mütevellit, Tommy onu koruyor. Yoksa babasının hayrına değil. Kendisine ulaşmasına izin vermediği oğluyla, telefonlarına ulaşamayan oğluyla arasında bir hayır ilişkisi olamaz zira Kevin’ın! Belki kızıyla, o da, sakat bir şekilde. Yarım yamalak.


Laurie sessizliğini, Meg ile sese dönüştürüyor.

Kevin düşüncelerinde haklı çıkıyor. Bebeği Jill çalmış, arkadaşlarıyla. Plastik bir bebeğin, dekora konulduğu andan itibaren kazandığı kutsallıkla dinin birçok simgesini kullanarak, birçok yoldan geçerek, derelerden atlayarak alay ediyorlar. Plastiğin kutsallaşmasına neden olan verinin üzerinden geçiyorlar, dümdüz ediyorlar.

Sürekli arabası bozulan, freni boşalan, kazaları son anda atlatan Kevin evine döndüğünde kapısının önünde karısı Lauire ve Meg’i buluyor. Laurie, kendine kapattığı bütün sözcükler üzerinden Meg’i konuşturuyor. Eve girdikleri an, Kevin nasıl hizmet edeceğini şaşırıyor. Ama bu hikâyenin sonu beklediği gibi bitmeyecek. Hiçbirimizin.

Laurie yazdığı ve Meg’e okuttuğu mektup aracılığıyla veda ediyor kocasına. Bir tür. Bu sebepsizliğe çıldıran, aylarca eve gelmeyip de bir vedanın iteklemesiyle eve gelen karısına sinirlenen Kevin karısının elinde, kucağında, bir yerinde duran zarfa saldırıyor. Ve görüyor. GÖRÜYOR. Laurie, kocasından boşanmak istiyor. Bir boşanma isteği ya da emri, bir başkasının ağzında –bu Meg olsa da- son derecede delirtici duruyor.

Jill bu anın üstüne düşüyor, eve geliyor, Noel ağacının dibindeki hediyeyi annesine veriyor.

Meg ve Laurie kırgın, küskün, ne yapacağını bilemez halde yürürken Laurie kızının verdiği hediyeyi açıyor. Bir çakmak. BENİ UNUTMA yazıyor üstünde. Laurie, o çakmağı atıyor. Unutmak istemiyor belki ama beni unutma yazısının hatırına dahi saygı duymuyor. Belki susmak güzel, susmak ve her şeyden vazgeçmek ama bir kadının çocuğuna karşı da nötr hale gelmesi, şahit olan bütün bünyeleri alt üst ediyor. En azından beni.

Kutsallık herkes için bambaşka bir şeye denk düşüyor, bu aşamada.

Tommy ise polise şikâyet edilecek korkusundan, inat sonucu yanına alıp kaçıramadığı Christine’i düşünüyor. Bir otobüs durağında. Wayne’in verdiği telefon elinde, kendi içinin en derinine bakıyor, ne yapması gerektiğini düşünüyor. Düşünüyor. Sonundaysa alnının ortasında çizdiği bir şey ve çıplak ayaklarıyla hastaneye gidiyor, Christine’i de kendine benzetiyor ve çıkıyorlar oradan. İnanıyorlar belki, en mühimi bu. Alnın ortasına çizilen o şeye ve çıplak ayaklarına inanıyorlar. Sonra da bir otobüse binip uzaklaşmaya başlıyorlar. Ta ki, yola devrilen bir arabaya kadar. Arabanın içinden saçılmış beyazlara sarılı adamlar, ölü. Christine, Umursamaz Adam’ın dediği gibi beyazların ortasında duruyor. Oraya kadar yürümüş. Nedir bu?


Tommy’ye göre kutsallık, inanç her an yeniden kazanılabilir bir “şey”.

Kevin uyanıyor. Sabah.

Evden çıkmadan önce Tommy’nin fotoğraf astığı mantar panoya bakıyor. Bir fotoğrafa dokunduğu anda da, altından başka bir fotoğraf daha dökülüyor ortaya. Laurie ve yanında başka bir adam? Yoksa gözlerim mi beni yanıltıyor? Yoksa yoksa Tommy, Kevin’ın çocuğu değil mi? Yoksa?

Kevin bunu unutup evden çıkacakken, kapısının önüne bırakılan plastik bebeği buluyor. Alıyor. Seviniyor. Başka da bir şey yapmaya gerek duymadan okulda düzenlenen bir dans gecesine gidiyor.

Orada Nora ile karşılaşıyor. Nora, kim bilir belki de, Kevin’a yazıyor anında. Zaten bu dizide ne olursa hepsi BİR ANDA oluyor. Mesela, yeterli uzaklığı korudukları halde Kalan Günahkârlar’ı okul arazisine girmekten tutukluyorlar BİR ANDA.

Ama sadece yarısını.

Diğer yarısı ellerinde beyaz torbalarla, evlere giriyorlar tek tek. Beyaz torbaların içindekiler meçhul. Hepsi, çerçeveler içerisindeki fotoğrafları söküp boş suretler bırakıyorlar geriye. Boş çerçeveler. Unutulması istenen insanlar gibi.

Hepsi doluşup bir minibüse eve gidecekken, Laurie yürüyerek gideceğini söylüyor. Ve BENİ UNUTMA yazılı attığı o çakmağı almak için çabalıyor. Unutmayacak. Unutursa kalbi kurur?

Kevin ise, dekora bebeği koymaya gittiğinde Peder Jamison’ı, geçen bölümün yıldızını dekora bir başka İsa bebeği bırakırken buluyor. En azından plastik değil, diğerine göre daha kutsal sayılabilir mi öteki gönüllerde?

Kevin arabasına atlayıp uzaklaşıyor.

Sonra Kevin kendinde kalan ultra uyduruk plastik bebeği yol kenarına atıyor.

Jill annesinin nerede olduğunu bunca zamandır biliyor.

Laurie, kalbini kurutmamak için çakmağa ulaşmaya çalışıyor.

Bir bölüm daha bitiyor.

Hem de herkesin kendi kutsalını ve inancını irdelediği, dürtüklediği, iteklediği bir atmosferde.


Annesizliği gerçekten yaşıyor gibi görünen Jill, kendisini annesine hatırlatmanın bir yolunu buluyor. Derinden. İnceden. Gizlice.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR