Geçtiğimiz hafta Rachel tarafından Kira ve Sarah’yı kendisine götürmek üzere görevlendirilen beyimizin Sarah’yı rehin almasına şahit olmuş ve en sonunda da bir kaza ile bölümü sonlandırmıştık. Bu hafta öğrendik ki bu kazayı Sarah’yı kurtarmak için Cal planlamış, öylece gitmesine razı olamamış ve o an başvurulabilecek en son çareye başvurmuş. Cal karakterini ilk andan itibaren fazlasıyla sevmiştim zaten, bu hafta bir kere daha sevdirdi kendisini. Fakat geçtiğimiz hafta kendisinden hiç şüphe duymamakla birlikte, bu hafta Sarah’dan şirket adını öğrendiğinde “Onları fazlasıyla kızdırmış olmalısın,” cümlesinin ardından attığı o manalı bakış “Acaba mı?” dedirtti. Yine de ben Cal’a güvenmeyi tercih ediyorum.
Bu haftanın iki büyük olayı, iki mühim karakterin etrafında dönüyordu: Rachel ve Helena. Mrs S’in kendisinden sakladığı şeyi öğrenmek için LEDA Projesi’nin peşine düşen Sarah’nın yolu burada da Rachel ile kesişti ve elindeki fotoğrafta yer alan kişilerin Rachel’ın üvey anne ve babası olduğunu öğrendi. Bundan da önemlisi tüm bu düzenin başında olduğunu ve hiç kimse tarafından yönlendirilmediğini düşündüğü Rachel’ın bile aslında bu oyun içerisinde bir piyon olduğunu öğrendi. Rachel da diğer klonlardan farksızdı, Leekie tarafından an be an gözetleniyordu ve her adımı bir “Gözlemci” tarafından takip ediliyordu. Tek bir farkla; Rachel’ın karakteri bir şirketi yönetebilecek kadar kendinden emin ve büyük olaylarda ani kararlar alabilecek kadar soğukkanlı olarak kodlanmıştı. Zaten Rachel’ın narsist bir tarafı da yok değil. Ve böylece bizim klonların karşısına en önemli parçasının Rachel olduğu, yepyeni bir bilmece çıkmıştı.
Bu haftanın iki büyük olayı, iki mühim karakterin etrafında dönüyordu: Rachel ve Helena. Mrs S’in kendisinden sakladığı şeyi öğrenmek için LEDA Projesi’nin peşine düşen Sarah’nın yolu burada da Rachel ile kesişti ve elindeki fotoğrafta yer alan kişilerin Rachel’ın üvey anne ve babası olduğunu öğrendi. Bundan da önemlisi tüm bu düzenin başında olduğunu ve hiç kimse tarafından yönlendirilmediğini düşündüğü Rachel’ın bile aslında bu oyun içerisinde bir piyon olduğunu öğrendi. Rachel da diğer klonlardan farksızdı, Leekie tarafından an be an gözetleniyordu ve her adımı bir “Gözlemci” tarafından takip ediliyordu. Tek bir farkla; Rachel’ın karakteri bir şirketi yönetebilecek kadar kendinden emin ve büyük olaylarda ani kararlar alabilecek kadar soğukkanlı olarak kodlanmıştı. Zaten Rachel’ın narsist bir tarafı da yok değil. Ve böylece bizim klonların karşısına en önemli parçasının Rachel olduğu, yepyeni bir bilmece çıkmıştı.
Helena’yı ise en son bıraktığımızda Peder tarafından nikâhımsı bir olay ile “aile”ye dâhil oluyordu. Birçoğumuzun düşündüğü gibi Prolethean’ların ilk işi Helena’nın da Sarah gibi doğum yapıp yapamayacağını öğrenmek olacaktı ve oldu da. Helena’yı sakinleştiriciler ile uyuttuktan sonra laboratuarlarında –evet, çiftlik değil adeta bir şehir- bu sorunun cevabını aramaya başladılar, Helena’nın üzerinde gerekli testleri yaptılar ve ihtiyaçları olanı da aldılar. Tüm bunların sonucunda ise öğrendikleri şey kendilerini çok memnun edecekti, çünkü Helena da tıpkı Sarah gibi doğum yapabiliyordu. Prolethean’lar aradıkları sorunun cevabını bulduklarında Helena çoktan kendisini o cendereden kurtarmıştı. Kızıl saçlı hanım kızımızın Helena’ya olan nefreti, Helena’ya özgürlüğünü kazandırdı. Helena, kendi özgürlüğünü geri kazanırken Sarah ise hem özgürlüğünden hem de hayatından olmak üzereydi. LEDA Projesi ile ilgili kendisinden saklanan şeyleri ve kendisinden neden bu kadar özenle saklandığını öğrenmek için her şeyi yapmaya hazır olan Sarah, Rachel’ın odasına girerek kendi elleriyle teslim oldu. Fakat karşısındakinin unuttuğu bir şey vardı; Sarah’nın bir koruyucu meleği vardı ve bu elbette ki Helena’dan başkası değildi. Başından beri Helena’nın Sarah’ya kin gütmeyeceğini ve O’na olan sevgisinin gerçek olduğunu biliyordum. Helena, annesini dahi kendisini Sarah’dan ayırdığı için öldürmüştü. Helena’nın, Sarah’ya olan sevgili çok başka ve çok özel bir boyutta. Şimdi ise Sarah’nın yardımına ihtiyacı var ve tek istediği şey kardeşinin yanında olması. Helena, nedense bana hiç ürkütücü gelmiyor aksine adeta küçük bir çocuk gibi görünüyor gözüme ve asla “saf kötü” bir karakter değil, içindeki iyiliği nasıl göstermesi gerektiği yanlış öğretilmiş bir karakter. “Kayıp melek” bile diyebiliriz Helena’ya. Bundan sonrasında Sarah’nın kendisine yaklaşımını ve aralarında kurulacak ilişkiyi inanılmaz merak ediyorum, hevesle bekliyorum.
Tüm bunlar gerçekleşirken Allison ise kendi sorunlarıyla baş etmekteydi. Tiyatro oyunu sırasında yaşanan faciadan sonra Donnie tarafından bir rehabilitasyon merkezine kapatılmıştı ve çocukları ile tehdit edilerek orada tutuluyordu. Donnie, tedaviyi yarım bıraktığı takdirde çocuklarını mahkeme kararı ile kendisine göstermeyeceğini Allison’a açıkça belirtti. Her zamanki gibi Allison’ın yanındaki en büyük destekçi ise Felix’ti. Allison’ın kendisini oradan kurtarması çok kolay olacak gibi görünmüyor, en azından Donnie’yi bu konuda ikna edemediği sürece orada kalması gerekiyor ya da bir şekilde Donnie’yi ortadan kaldırmadığı sürece. Cosima ise hastalığını araştırmanın yanında Sarah için “içerideki adam” olmaya devam ediyordu. Diğer yandan ise Rachel’ın şifrelerini çözme konusunda takıma destek oluyordu. Delphine’in bu haftaki yokluğunda anladım ki; ikisini bir arada izlemeye gerçekten fazlasıyla alışmışım. Olayların en ortasında duran Mrs S. ise çok farklı bir yönü ile karşımızdaydı bu hafta. Mrs S’in İngiltere’den gelen partneri olarak tanıdığımız Carlton ile birlikte, Mrs S’in hikâyesine bir düğüm daha atılmış oldu. LEDA Projesi’ni Sarah’tan ve diğerlerinden saklamak için her türlü yola gireceğini daha önce açıkça belli etmişti zaten, fakat bu hafta iyice emin olduk ki LEDA Projesi’nin dibinde tahmin ettiğimizden daha çok balçık var.
Sarah, bu işin içinden kurtulmaya çalıştıkça daha çok dibe çekiliyor ve her seferinde de yanında bir başkasını daha götürüyor. Bu çırpınışında kendisine uzanan dal Cal idi ve O’nu da kendisiyle beraber bataklığın içine çekti, istemese de. Helena ise bataklığın dibinde, Sarah’yı yukarı itmek için olanca gücüyle çabalayacak gibi duruyor. Orphan Black’in bir bölümünü daha böylece geride bıraktık, kaldı altı hafta.