Elif cesur mu? Kibirli mi?
Ömer meraklı mı? Düşünceli mi?
Tayyar kötü mü? Gerçekçi mi?
“Ölen balığımın ardından (yaş altı) yaklaşık iki hafta gözyaşı dökmüştüm, Tayyar’ın akvaryumun dibinde cansız yatan balığına (umarım oyuncak filandır o balık) hislenmesi beni hiç şaşırtmadı. Evet, bu Tayyar gibi bir adam olsa bile hayvan sevgisi bir başkadır. Elif'in ise sonunda teslim olup Ömer'e her şeyi anlatması hikâyeyi bir nevi başka bir yere sürükledi hatta ileri gidip her şey yeniden başladı bile diyebilirim. Dördüncü bölüm itibari ile Aslı sinirimi daha fazla bozmaya başladı. Bu bir nevi iyi çünkü hikâyeyi güçlü tutan biraz da sinir bozucu karakterleridir. Aklınıza gelen iyileri sayın desem düşünürsünüz de bir Ferhunde, bir Firdevs, bir Mukaddes Yenge hemen göz bebeklerinizi doldurur. Kaide bu, insan kendini üzeni unutmaz.
Bank üstünde yapılan konuşmalar hep hüzünlü gelir. İyi anılarım olmasına rağmen garip bir veda ya da bela hissiyatı verirler. Ömer, Elif'in telefonunda Nilüfer'in videosunu izledikten sonra acı gerçekler yavaşça ortalığa saçıldı. Bir nüans vardı, Elif gerçekleri tam anlamı ile Ömer'e yine söylememişti. Bununla beraber Zerrin Hanım evde İsviçre'den gelen çikolatalarla fondü yaptırıyordu. Nilüfer severdi, biricik kızının peşine bilmem kaç gündür düşmeyen düşünceli annemizin (!!) aklına sağlık olsun. Türk dizilerinde epey ayar olduğum şeylerden biridir, anne çok ilgilidir ama kızının sesini kaç gün duymasa bile içi rahattır. Metin ise yüzünü bile tam görmediği Ömer'in 'İtalyan' olacağından şüphelendi, “Her yere bakın,” diye de emrini verdi. Tam konunun düştüğü ve dizinin ekşi bir tat verdiği yerde Ömer ve Elif sevgili olarak birbirlerini beğenmeyeceklerini söylediler. Bu vızıltıların ardında birbirlerini çok beğendikleri mevzusu vardı ve ben ikisi arasındaki çekimin bu tatta devam etmesinden son derece memnundum. Hatta konular ilerledikçe Elif'in daha asi, Ömer'in biraz daha anti-kahraman olacağını düşünüyorum.
Her şaşkınlık iyi haber, her deri tayt öğlen gezmesi zamanı demek değildir.
Biri parmağınızı kerpeten benzeri bir şeye sıkıştırsa ve parmağınızın kopabileceğinizi bilseniz kendinizi kaybetmeden konuşabilir miydiniz? Ben konuşamazdım, ağlarken de bayağı bir ağzımdan kaçırırdım olan biteni, o parmak da giderdi muhtemelen, ben de ölürdüm. Nülüş (Nilüfer) yine iyi kıvırdı sahneyi, Zerrin Hanım da "Arkadaşlarım bana şaka yaptı," demesini anında gargara yaptı. Benim annem olsa o meseleyi konu ne olursa orada anlardı herhalde. Zerrin Hanım gibi saf olmadığımızdan her şeyi kötüye yoruyoruz demek...
"Bu ülkede hangi başarı cezasız kaldı ki?" Arda telefon dinlemeleri ve 'özel hayatın' gizliliğine dair vurgu yaparken gündeme dair güzel bir gönderme tam doksana atılmış bir gol olarak geldi. İşin sonunda kara para ortaya çıkacağı için bu dinlemelerin masum olduğuna karar verdiler, iyi de ettiler. Her şey süt liman değil tabii, Arda'nın karısı Çiğdem ile kavgaları bir boşanma getirebilir, hatta polis kızımız Pelin'in evine bile yerleşebilir. Şimdii iki konuda sağlam eleştiri ile geliyorum, Bahar ve Levent'in oturduğu evi gördünüz, giydikleri kıyafetleri de... Peki, bu kızın sürekli fakir edebiyatı yapması? Peki, bu kızın sürekli entrika çevirmek peşinde olması? Sürekli lüks yerlerde yemek yemeleri vb.? Ve bu 'tanıdık samimi kız arkadaşa' kendi sevgilisini ayarlama mevzusunun A.Ş.K dizisini batırması? Neyse burada öyle bir problem olmaz bu olay tutmazsa hemen çevirebilirler başka yöne doğru. Bununla beraber Türk dizilerinin hala ve hala hackerleri sadece web sayfası tasarlayan ve on parmak klavye kullanan adamlar sanması? Bu kadar sevdiğim ve sezonun belki de en iyisi diyebileceğim dizide bu tarz kaymaların olması anlık da olsa keyfimi kaçırdı. Bütün bu tatavanın sonunda Ömer'in yeni kimliğiyle tanıştık. Memnun oldum, hoş geldin Ömer Caner.
Metin ile olan atışmasından sonra Elif'in makyajı çok güzel göründü gözüme. O kadar gerginliğe rağmen kıyafeti, makyajı, saçı hatta eteği bile kusursuz görünüyordu. Kendini Ömer'in evinde bulması ve çayı afiyetle höpürdetmesi bir oldu. Korkunç yenge Melek yine iş başındaydı, bin tane şey uydurdu. Ben bu yengeden çok fazla şey çıkacak diye düşünüyorum da, sonu hayrolsun. Metin ve Tayyar'ın yüzüne yapılan yakın çekimler bir benim hoşuma mı gidiyor bilmiyorum ama o kötü adam karizmasına çok yakışıyor. Ömer'in gözünden izlediğimiz olacak olanlar sıralaması oldukça iyi kurgulanmıştı. Anlatımdan gerçek zamana geçmesi de güzel oldu. Audrey Hepburn'den, taş ve takı tasarımına, menekşe çiçeğinden, acı dolu doğum gününe derin bir muhabbet gerçekleşti. İlk dokunuş Ömer'in Elif'in sırtındaki dövmeyi merakı ile oldu, ilk bakış ise Elif'in Ömer'i dinlediği yerde... Ömer'in annemin deyimiyle 'uzun işi'nden bahsetmesi Elif'in hoşuna gitmedi, ne de olsa tuvalet muhabbetleri hala boşanma sebebi olduğundan çok da şaşırdım diyemem. Bu arada Ömer'in ilk yalan kuralı daha ikinci günden Elif tarafından bozuldu, ne olur gerisi hep birlikte göreceğiz. Unutmadan, Engin Akyürek Ömer rolünü çok sevmiş gibi duruyor; otel önünde poz verirkenki halleri pek keyifliydi.
Biri parmağınızı kerpeten benzeri bir şeye sıkıştırsa ve parmağınızın kopabileceğinizi bilseniz kendinizi kaybetmeden konuşabilir miydiniz? Ben konuşamazdım, ağlarken de bayağı bir ağzımdan kaçırırdım olan biteni, o parmak da giderdi muhtemelen, ben de ölürdüm. Nülüş (Nilüfer) yine iyi kıvırdı sahneyi, Zerrin Hanım da "Arkadaşlarım bana şaka yaptı," demesini anında gargara yaptı. Benim annem olsa o meseleyi konu ne olursa orada anlardı herhalde. Zerrin Hanım gibi saf olmadığımızdan her şeyi kötüye yoruyoruz demek...
"Bu ülkede hangi başarı cezasız kaldı ki?" Arda telefon dinlemeleri ve 'özel hayatın' gizliliğine dair vurgu yaparken gündeme dair güzel bir gönderme tam doksana atılmış bir gol olarak geldi. İşin sonunda kara para ortaya çıkacağı için bu dinlemelerin masum olduğuna karar verdiler, iyi de ettiler. Her şey süt liman değil tabii, Arda'nın karısı Çiğdem ile kavgaları bir boşanma getirebilir, hatta polis kızımız Pelin'in evine bile yerleşebilir. Şimdii iki konuda sağlam eleştiri ile geliyorum, Bahar ve Levent'in oturduğu evi gördünüz, giydikleri kıyafetleri de... Peki, bu kızın sürekli fakir edebiyatı yapması? Peki, bu kızın sürekli entrika çevirmek peşinde olması? Sürekli lüks yerlerde yemek yemeleri vb.? Ve bu 'tanıdık samimi kız arkadaşa' kendi sevgilisini ayarlama mevzusunun A.Ş.K dizisini batırması? Neyse burada öyle bir problem olmaz bu olay tutmazsa hemen çevirebilirler başka yöne doğru. Bununla beraber Türk dizilerinin hala ve hala hackerleri sadece web sayfası tasarlayan ve on parmak klavye kullanan adamlar sanması? Bu kadar sevdiğim ve sezonun belki de en iyisi diyebileceğim dizide bu tarz kaymaların olması anlık da olsa keyfimi kaçırdı. Bütün bu tatavanın sonunda Ömer'in yeni kimliğiyle tanıştık. Memnun oldum, hoş geldin Ömer Caner.
Metin ile olan atışmasından sonra Elif'in makyajı çok güzel göründü gözüme. O kadar gerginliğe rağmen kıyafeti, makyajı, saçı hatta eteği bile kusursuz görünüyordu. Kendini Ömer'in evinde bulması ve çayı afiyetle höpürdetmesi bir oldu. Korkunç yenge Melek yine iş başındaydı, bin tane şey uydurdu. Ben bu yengeden çok fazla şey çıkacak diye düşünüyorum da, sonu hayrolsun. Metin ve Tayyar'ın yüzüne yapılan yakın çekimler bir benim hoşuma mı gidiyor bilmiyorum ama o kötü adam karizmasına çok yakışıyor. Ömer'in gözünden izlediğimiz olacak olanlar sıralaması oldukça iyi kurgulanmıştı. Anlatımdan gerçek zamana geçmesi de güzel oldu. Audrey Hepburn'den, taş ve takı tasarımına, menekşe çiçeğinden, acı dolu doğum gününe derin bir muhabbet gerçekleşti. İlk dokunuş Ömer'in Elif'in sırtındaki dövmeyi merakı ile oldu, ilk bakış ise Elif'in Ömer'i dinlediği yerde... Ömer'in annemin deyimiyle 'uzun işi'nden bahsetmesi Elif'in hoşuna gitmedi, ne de olsa tuvalet muhabbetleri hala boşanma sebebi olduğundan çok da şaşırdım diyemem. Bu arada Ömer'in ilk yalan kuralı daha ikinci günden Elif tarafından bozuldu, ne olur gerisi hep birlikte göreceğiz. Unutmadan, Engin Akyürek Ömer rolünü çok sevmiş gibi duruyor; otel önünde poz verirkenki halleri pek keyifliydi.
“Gözlüğüm şekil, önümden çekil.”
Hay derken huy derken, Levent teklifi kabul etti fakat atladıkları bir şey vardı, Ömer Caner. Tayyar'ın müthiş yatırımcı planı da tam bu noktada geldi ancak onun da bilmediği bir şey vardı. O Elif için planlar yaparken Bahar ve Ömer'de Elif için planlar yapıyordu. Hatta Metin gördüğü tek fotoğraf üzerinden Ömer üzerinden planlar yapıyordu. Ve Ali Komiser sayesinde olay kabak gibi gün yüzüne çıktı. Ömer'in sahte kimlik işi başlamasıyla beraber yattı. Ayrıca, Elif'in ilk yalanını anladığını yüzüne vurması da uzun sürmedi. Tayyar'ın Ömer'i görüşü ise beklenmedik şekilde oldu. Bölüm Elif’in gözyaşları ve Ömer’in sert bakışları altında bitti.
Dördüncü bölüm itibari ile sayabildiğim yedi soru, üç yeni düğüm ve yine- yeniden çözülemeyen bir Nilüfer mevzusu var. Kara Para Aşk fazla aforizma kasmadan, sürekli gıygıy bir müzik altında debelenmeden ve tekrara düşmeden dördüncü bölümünü de tamamladı. Makyaj ve kostümde gördüğümüz / gördüğüm eksikler ise her bölüm biraz daha azalıyor ve iyiye doğru gidiyor. Hala efsanevi Nebahat Çehre aramızda dönmedi ama sabreden derviş muradına ermiş. Bu arada Elif’in izlediği ve hayatımı değiştirdi dediği Breakfast At Tiffany's filmini izlemenizi de şiddetle öneririm.
Gitmeden önce bir soru, Levent sizce Elif’e aşık olacak mı? Bahar Tayyar’la bir iş ilişkisi içine girer mi? Ayrıca bir önce ki özetliyorum’a gelen yorumlar ve güzel geri dönüşler için teşekkürler etmeden bu yazıyı bitiremezdim. Dikkatli gözlerinize sağlık derim.
Haftaya görüşmek üzere.
Hay derken huy derken, Levent teklifi kabul etti fakat atladıkları bir şey vardı, Ömer Caner. Tayyar'ın müthiş yatırımcı planı da tam bu noktada geldi ancak onun da bilmediği bir şey vardı. O Elif için planlar yaparken Bahar ve Ömer'de Elif için planlar yapıyordu. Hatta Metin gördüğü tek fotoğraf üzerinden Ömer üzerinden planlar yapıyordu. Ve Ali Komiser sayesinde olay kabak gibi gün yüzüne çıktı. Ömer'in sahte kimlik işi başlamasıyla beraber yattı. Ayrıca, Elif'in ilk yalanını anladığını yüzüne vurması da uzun sürmedi. Tayyar'ın Ömer'i görüşü ise beklenmedik şekilde oldu. Bölüm Elif’in gözyaşları ve Ömer’in sert bakışları altında bitti.
Dördüncü bölüm itibari ile sayabildiğim yedi soru, üç yeni düğüm ve yine- yeniden çözülemeyen bir Nilüfer mevzusu var. Kara Para Aşk fazla aforizma kasmadan, sürekli gıygıy bir müzik altında debelenmeden ve tekrara düşmeden dördüncü bölümünü de tamamladı. Makyaj ve kostümde gördüğümüz / gördüğüm eksikler ise her bölüm biraz daha azalıyor ve iyiye doğru gidiyor. Hala efsanevi Nebahat Çehre aramızda dönmedi ama sabreden derviş muradına ermiş. Bu arada Elif’in izlediği ve hayatımı değiştirdi dediği Breakfast At Tiffany's filmini izlemenizi de şiddetle öneririm.
Gitmeden önce bir soru, Levent sizce Elif’e aşık olacak mı? Bahar Tayyar’la bir iş ilişkisi içine girer mi? Ayrıca bir önce ki özetliyorum’a gelen yorumlar ve güzel geri dönüşler için teşekkürler etmeden bu yazıyı bitiremezdim. Dikkatli gözlerinize sağlık derim.
Haftaya görüşmek üzere.