Yazıya başlamadan önce lütfen Kemal ve Nihan'ın sahnelerinde çalan, benim de bayıldığım bu parçayı açınız ve lütfen aşağıdaki şiiri öyle okuyunuz...
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini...
Sen Bayan Nihayet,
Sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olmam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum oradan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki…
(Cemal Süreya)*
Nihan'a giden yollar hem Kemal için, hem de Emir için kapalı. Emir istese de açamaz o yolları çünkü Nihan'ın kalbi onun değil; bütünüyle Kemal'e ait. Ama Kemal için durumlar biraz daha farklı. Yani Kemal azıcık daha şanslı... Emir'i alt etmeyi başarabilirse şayet; ki bu gidişle başarıcak gibi görünüyor, Nihan'a giden o yolları açabilir...
Ama bunlar demek değil ki Emir çok kötü, Emir pislik, Emir ölsün... Emir de bir insan. Emir de seviyor. Takıntılı bir aşık olabilir, Nihan'a psikopatlık derecesinde bağlı olabilir ama Emir bunları sevdiği için yapıyor. Hangi erkek sevdiği kadını başkasının kollarında görmeyi kabullenebilir ki? Kemal nasıl kabullenemiyorsa, Emir de kabullenemiyor bu kadar basit. Emir'in bunları yapmasının altındaki tek sebep annesiz büyümüş olmasıdır, sevgisiz kalmış olmasıdır, bir yanının hep eksik bırakılmış olmasıdır... Emir'e ne kadar kızsam da hak verdiğim yerleri oluyor çünkü öyle bir bakıyor ki Nihan'a, öyle bir gözleri doluyor ki; "Bu adam da seviyor be kardeşim, ne yapsın?" diyesim geliyor. Boşuna mı karısına, "Ona baktığın gibi bir kere olsun bana da bak," diyor... Şayet bu rolde Kaan Urgancıoğlu değil de başkası olsaydı Emir Kozcuoğlu'nu bu kadar benimseyebilir miydim, emin değilim.
Türk motifli Rus ruletinin sonunda, o silahın ikisine de patlamayacağını gayet iyi biliyorduk. Emir doğru söylüyor; kurnaz değilsin Kemal, mayan temiz... Şeytanla asla pazarlığa oturulmaz evet ama Kemal de artık şeytanlaşma yoluna girdi. Girmese gelir miydi aklına önceden o eve girmek ve senin silahını bulup boşaltmak? Bak; kendi bile dedi, "Bunun adı şeytana pabucunu ters giydirmek," diye... Kemal, "Bizim kavuşmamızı erteleyebilirsin ama aşkımızı alt edemezsin, Nihan benim!" derken söylediklerine sonuna kadar inanıyordu ama maalesef Emir'in söylediklerinin gerçek olmadığı çok bariz belliydi. Emir Kozcuoğlu ne kadar iyi bir oyuncu olursa olsun Nihan'ın ona kendi rızasıyla döneceğine kimse inanmaz!...
Yalnız Nihan'ın odaya girmeden önce Emir'e "Seninle uyumak istiyorum," demesi saçmalığın daniskasıydı! Nihan’cığım bu yaptığın Kemalceğizin gururunu kırmaktan başka ne işe yaradı? Direkt girseydin odaya ya! "Seninle uyumak istiyorum," ne alaka?! Şu Kemal'e söylememe olayı beni iyice sinir ediyor. Geçen hafta da bununla ilgili uzun uzun yazmıştım ve görüyorum ki bu hafta da değişen pek birşey yok! Dizinin asıl tadını bozuyor bu durum... Emir'i alt edeceklerse de bir olup etsin Kemal ve Nihan, birbirlerinden sırlar saklayarak değil... Yani tamam Nihan bazen çok fazla akılsız olabiliyor ama Leyla ondan da akılsız! Olsun, silahlar çekilmiş olsun! Bu sizi neden durduruyor? Neden Kemal'e anlatmıyorsun Leyla? Sen ne güne duruyorsun Allah aşkına? Senin görevin Kemal'e iyiliklerinin dokunması!...
Kemal... Ah Kemal! Bilirim, birini sevmek dünyayı yerle bir edecek güce sahip olmak demek... Ama sendeki güç dünyayı yerle bir etmekle kalmayacak, seni de mahvedecek... Sen, sonuna kadar haklısın, teorilerin sonuna kadar doğru ama doğruluğuna inandığın şey bile sana ihanet değil mi? Nihan yine tehditle bile gitmiş olsa, sana doğruyu söylemeyerek, senden sırlar saklayarak (senin iyiliğin için bile olsa) sana ihanet etmiş olmuyor mu? Her bakışından, her sözünden aşk akıyor... Senin Nihan'ı böylesine sevmen; hem ayrılıklara, hem de sevdalara yazgılı olmak gibi... Ne vazgeçebiliyorsun ne de kavuşabiliyorsun. Hayatını bu kara sevdaya saplayarak her gün canından can koparıyorsun. Nihan senin içine yerleşmiş bir ağaç gibi; ne yeşeriyor, ne de sökülüyor. Senin de artık hiçbir şey yapmadan sadece beklemenin zamanı gelmedi mi? Tabii ki bu bir dizi olduğu için, süreler uzun olduğu için, konuyu uzatmaları için Kemal bekleyecek değil; işin üstüne gittikçe gidecek ama işte birazcık gerçeklik arıyor insan... Kemal kahroldukça ekran karşısında biz kurdeşen döküyoruz. Evet, bu yaşadıkları kara sevdanın en büyük gerçeği birbirleriyle sınanmaları, birbirleri için deli gibi yanmaları... Çünkü insan daima en sevdiği ile sınanır. Mücadele edilmeden kolayca yaşanılan aşk gerçek sayılır mı? Sayılsa bile o zaman bunu adı "kara sevda" olur mu?... Olmaz tabii ki... Ama yine de verilen mücadele birlikte verilse, zaten içi kararmış sevdalarına bir de yalanlar eklemeseler daha güzel olmaz mı?...
Ben imkansız aşklar için yaratılmışım,
Ne kavuşmayı bilirim, ne unutmayı
Kayboldum kuytusunda yalnızlıkların
Yaşadım en karasını sevdaların…
(Erol Evgin)**
Ayrıca itiraf etmem gereken birşey var ki; Emir ve Kemal'in karşılıklı sahnelerini izlemek çok daha zevkli geliyor insana…