Arrow, sezon arasına girdi. Hem de içimize sıra sıra öküzlerin oturmasına sebep olan, şaşırtan ve akıllara kazınan şahane bir bölümle. Ve hatta Arrow tarihinin en iyi bölümlerinden bir tanesiydi. Bölüm, adına yaraşır olan “Tırmanış” anı ile başladı ve daha sonra iki gün öncesine savrulduk. Oliver’ın, Ra’s al Ghul’un adamları tarafından saldırıya uğraması ile de olaylar silsilesi başladı. Ra’s al Ghul ve Nyssa, Sara’nın katilini istiyordu ve Oliver katili karşılarına getirmediği takdirde Starling City’e saldıracaklar, masum insanları katledeceklerdi. Team Arrow, derhal harekete geçti. Fazla zamanları yoktu ve bu kısıtlı zaman içerisinde yapmaları gereken çok şey vardı. Caitlin’e gönderilen testin sonucu hızlandırılmış olarak Team Arrow’un ellerine geçti. Tabii ki hepsi ŞOK! Zira sonuç katilin Oliver olduğunu gösteriyordu. Fakat Oliver’ın asla inanmak istemediği bir ihtimal daha vardı; Thea ve ne yazık ki gerçek olan da buydu. Sara’nın katili Thea’dan başkası değildi. Thea, maruz kalanı her türlü öneriye açık hale getirerek, onu etkisi altına alan ve daha sonrasında da yaptıklarını hatırlamamasını sağlayan Votura adında bir bitki ile Malcolm tarafından etki altına alınmıştı. Kendi iradesi ve isteği ile Sara’yı öldürebileceğine asla inanmazdım ama bu sonucu da kendi elleriyle yarattı. En başından beri Oliver’a yalan söyleyerek Malcolm’a koşulsuzca güvenmeyi seçen Thea’ya kızsam mı, yoksa haberi bile olmadan çok tehlikeli bir oyunun içine çekildiği için üzülsem mi bilemedim. Gerçi birileri için üzülme kotamı Oliver ile doldurduğuma göre, Thea’ya ve Malcolm’a doya doya kızabilirim.
Oliver, Thea’yı tabii ki Ra’s al Ghul’un ellerine vermeyecekti. Aksini düşünen olmamıştır herhalde. Oliver’ın elinde aile namına kalan tek kişi Thea ve ona zarar gelecek hiçbir şeye izin vermez. Thea ona yalan söylese, en büyük düşmanıyla bir olup Oliver’dan bir şeyler saklasa bile her daim ve sorgusuz Thea’nın yanında olacaktır. Thea’nın Oliver üzerindeki bu etkisi de Malcolm tarafından koz olarak kullanıldı ve Thea’nın Sara’yı öldürürken çekilen görüntülerini kullanarak Oliver’a şantaj yaptı. Oliver’ın, Ra’s al Ghul ile düelloya girmesini ve onu öldürmesini istiyordu. Oliver, adım adım hayatının en zor düellosuna sürükleniyordu.
Herkesin içinde bariz bir korku olsa da diğer yandan Oliver’a gerçekten güveniyorlardı. Başta Malcolm olmak üzere, Oliver’ın Ra’s al Ghul’u alt edebileceğine gerçekten inandığı için onu bu yola sürüklemişti. Hiçbiri Oliver’ın yenilgisinin bu kadar çabuk ve kolay olacağını tahmin etmemişti herhalde. Oliver, Ra’s al Ghul’a yenilmişti. Büyük bir hırsla başladığı tırmanış, uçurumun eteklerinde son bulmuştu. Bundan sonra ne olacağı, olayların nasıl toparlanacağı konusunda en ufak bir fikrim ve tahminim dahi yok. Bir sonraki bölümü bu kadar sabırsızca beklememin sebebi de bu zaten. Oliver, bu durumdan nasıl kurtulacak? Düştüğü yerden nasıl kalkacak? Yeniden ve daha sağlam bir şekilde Arrow olabilecek mi? Sorular, sorular…
Bu dramatik bölümün, dramatik bir aşk sahnesi vardı. Oliver ve Felicity arasında… Oliver’a en çok inanan insan her zaman Felicity oldu, gittiği sonu belli olmayan yolda da ona en büyük cesareti veren yine ve yine Felicity oldu. Tıpkı bu son olayda olduğu gibi. Felicity, Oliver’ın Ra’s al Ghul’u öldüreceğine en çok inanan kişiydi ve diğerleri gibi ona “Gitme,” demedi. Oliver’ın cesaretini kıracak hiçbir şey söylemedi, “Seni öldürecek,” demedi, “Karşısında şansın yok,” demedi. Bunların Oliver’ın en son ihtiyacı olan sözler olacağını biliyordu. Oliver da bunun farkında, Felicity’nin insan tarafını kontrol altında tutan yegâne unsur olduğunun bilincinde. Bu yüzden yanında istediği kadın o, bu yüzden gözleri dolu dolu “Seni seviyorum,” dediği kadın o. Felicity, Oliver’ın insan tarafı. Arrow’un yol arkadaşı, Oliver’ın sevdiği kadın. Böyle sert bir hikâyeden, böyle güzel bir aşk hikâyesi çıkması…
Diğer yandan Ray, Felicity’e onu öptükten sonra neden arkasını dönüp gittiğini açıkladı. Mirakuru ordusu Ray’in hayatına da bomba gibi düşmüş ve nişanlısını elinden almıştı. Ray da ona sadık kalabilmek için hayatına başka bir kadın almama konusunda kendisini ikna etmişti, ta ki Felicity ile tanışana kadar. Ancak kendisini frenlemiş ve Felicity’den uzaklaşmıştı. Bundan sonra ne kadar uzak kalır, orası muamma tabii ki. Ve Ray, Felicity’e ATOM projesini anlattı, ondan yardım istedi. Felicity için büyük bir dejavu olmuştur sanırım bu. Sil baştan Felicity, haydi bakalım!
Hong Kong’ta ise her şey birbirine girmişti. Oliver ve Maseo yeni Mirakuru olduğunu düşündüğüm Omega’nın peşine düşerken Katana, Chien Na Wei tarafından kaçırılmıştı. Diğer yandan günümüze geldiğimizde Maseo’nun, Sarab adı ile Ra’s al Ghul’un yanında olduğunu gördük. Bir zamanlar yan yana çalışan Maseo ve Oliver, şimdi karşı karşıyaydı ve Maseo, Oliver’ın mezarını kazacak kişilerden biri olacaktı.
Laurel ise annesine Sara’nın öldüğünü söylemiş ve bir gazı da ondan almıştı. Yanılmıyorsam 10. bölümde Laurel’ı Black Canary kostümünün içinde göreceğiz. Bu kadar çabuk olması biraz saçma değil mi? Neticede “kahramanlık” makamı gazla çalışmıyor.
21 Ocak’ta tekrar Arrow’a kavuşacağız. O zamana kadar sabretmek benim adıma çok zor olacak, zira her fanmade posteri gördüğümde heyecanım kat be kat artıyor. Posterleri sizlerle de paylaşacağım ki yalnız başıma heyecanlanmayayım. 21 Ocak’ta görüşmek üzere, kahrolsun bağzı sezon araları!
“Ne varsa hayranlarda var!” isimli köşe: