Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
İki farklı terapi hikayesi: Patlayarak mı, uzlaşarak mı?
Sezon: 3 Bölüm: 7

Yazın son günleri, yazlık ev, erkeksiz bir hafta sonu. Kime, ne kadar iyi gelecek acaba?

Canımız dürüst olmak istemediğinde ne yaparız? Ya da arkadaşlarımıza dürüst olmak veya olmamak bir seçenek midir? Böyle bir özgürlüğe sahip miyiz? Buna özgürlük denir mi? Her özgürlük gibi bunun da bedeli var mıdır? Günü geldiğinde “Senden beklentimi o kadar düşürdüm ki daha fazlasını beklemiyorum,” demek ya da böyle bir cümleyi çocukluk arkadaşınızın ağzından duymak size de ağır gelmez mi?

Hayatınızdan çıkaramayacağınız insanları düşünün. Bütün sevmediğiniz huylarıyla birlikte kafanızda canlandırın bir kere. Mesela çok basit şeylere kafayı takmasını ve bunun hakkında saatlerce konuşmasını (Shosh). Ya da bazen tüm gerçekleri acımasızca yüzünüze vuran arkadaşınızı düşünün. Zaman, mekan ve insan dinlemeden, incineceğinizi düşünmeden söylediklerini aklınızdan geçirin. Siz hasta yatağınızda bir ertesi günün olup olmayacağını bile bilmezken arkadaşınızın telefonlarınıza çıkmadığı, arayıp sormadığı zamanları hatırlayın. Belki düşünürken bile kırılıyorsunuzdur bir yerden. (Jessa). Verdiği sözlerin havada kalan kaçıncı söz olduğunu sayamadığınız kız arkadaşınızı düşünün. Her kavgada siz yüzde yüz haklı durumdayken bile hiçbir durumda kaybolmayan üste çıkma çabasını, kızgınlık anlarında büyük kaya parçaları gibi ağzından çıkan korkunç bencil sözlerini hatırlayın. (Hannah). Her şeyi mükemmel yapma çabasında olan, ben’e dair olan her şeyin kırık ayna parçaları gibi içini kapladığı güzel arkadaşınızı düşünün. Kaybeden olmayı kendine yediremediği, o payeyi hep başkalarına layık gördüğü için kaybedenlerin en güzeli olma yolunda başarıyla devam edenleri hatırlayın. Hepsi gözünüzün önüne geldi değil mi? Sizce böyle bir dörtlü bir hafta sonu bir evde toplanırsa ne olur? Bizce de olan olur.

Bölüme Marnie’nin adeta bir Stepford Kadını’ymışcasına çiçekleri vazolara yerleştirdiği, yatakları düzenlediği, her yatağa kimin yatacağını belirtmek için isim kartları koyduğu mükemmel düzeniyle başlarız. Marnie her zaman olduğu gibi işlerin kendi planladığı şekilde gitmesini ister. Yazın son günlerinde denize girmek, akşam yemeğinde birbirlerine içlerini dökmek için bu hafta sonunu bir iyileşme zamanı olarak tasarlamıştır. Bu tatilde erkekler olmayacaktır. Ne Adam, ne Ray. Charlie’yi hala atlatamamış olan Marnie’nin en çok kızların desteğine ihtiyacı vardır. Aslında buna Marnie’nin organize etme ve Charlie’den bahsetme yoluyla kendini terapi etme seansı da diyebilirdik. (Evet, kendisi, bir şeyler organize ederek her şeyin iyi olabileceğine inanan bir manyak.) Diyebilirdik diyorum çünkü olaylar öyle gelişmedi, kızlar bu terapi seansını da Marnie’nin çalmasına izin vermeyerek içlerindeki her şeyi, sebzeleri jülyen doğranmış bir sofrada değil, kaçıncı kadehlerini içtiklerini bilmediği bir gece yarısı kanapede kaykılmışken kustular. Nasıl Marnie, yine olabilecek en kötüsü oldu değil mi?

EN GÜZEL TERAPİ: BULAŞIK YIKAMAK!
Hafta sonu planına harfiyen uyulmayacağı daha başında Hannah’nın eski sevgili /yeni kankası Elijah’a rastlamasıyla belli olur. Market önünde yine Hannah’nın alışık olduğumuz ani samimiyet ataklarından birini yaşarız. Aslında kırgın değildir ona. (Sevgiliyken gay olduğunu Hannah’dan sakladığı sonra da Marnie’yle yattığından dolayı.) Hatta bazen “Elijah olsa beni anlardı,” dediği durumlarla o kadar karşılaşıyordur ki, onu çok özlüyordur. (Hello Adam.) Sözün kısası “Bize gelin, yoksa sıkıntıdan patlayacağım,” diyerek Elijah’yı ve aralarında Elijah’nın sevgilisinin de olduğu arkadaş grubunu eve çağırır. Eve geldiklerinde Marnie dışında herkes eğlenmektedir. Hannah bütün kış bikini giymeyi beklemiş, yaz gelince de bikiniyi üzerinden çıkarmayan çocuklar gibi ortalıkta gezinirken, Jessa kahkahalarıyla ortalığı şenlendirirken, Shosh kendisinden beklenmeyecek şekilde içkisini içerken, o, Marnie, bir Fransız yemek kitabından tarif bakarak yemek yapmaktadır. Bunda bir sorun yok da Hannah’nın suyu üzerine boca ederek gülüp eğlenmesini “İğrenç,” diyerek izlemektedir. Siz de bazen Marnie’ye bir içki vermek istemiyor musunuz? Bu kadar gerginlik, izlerken bile yoruyor insanı.


Shosh “Sizden bıktım, bu hafta sonu barada olmak istemiyorum,” dese de, sabah bulaşık başındaydı.

Akşam yemeğini de yalnız başlarına yiyemeyeceklerini anlayan Marnie’nin içindeki saatli bomba çalışmaya başlar. Önce hep birlikte havuz sefası, sonra pişirdiği yemekle dalga geçmeler, dans etmeler derken önce Hannah’ya sonra da bütün kızlara çatar. Marnie’nin bir iç dökme seansı olarak tasarladığı hafta sonunu Hannah çok dürüst bir şekilde bozar: “Şu an dürüst olacak modda değilim.” Sürpriz bir şekilde bu tartışmada Jessa daha düşük profil bir seyir izlerken Shosh, muhtemelen biraz da içkinin etkisiyle, ağzına geleni söyler. Hannah’nın “En son ne zaman eğlendik?” sorusundan, Shosh’un “Sizden bıktım, burda olmak istemiyorum,” mızırdanmasına kadar her şey gerçek terapi seansı olur kızlara. Sabah uyandıklarında dördünün de mutfağa girip hiç konuşmadan bulaşıkları yıkaması da terapinin kreması. Şimdi başta söylediklerimi düşünün, bu korkunç, ama bir yandan o kadar da korkunç olmayan şeyleri yapanlar sizin çocukluk arkadaşlarınızsa ve bunlara rağmen akşam köpek gibi didişip sabah ortalığı toplayarak kedi gibi birbirinizin yarasını yalıyorsanız, şu hayatta iyi kötü birkaç arkadaşınız var demektir herhalde. Birine “Dürüst olmaya halim yok,” demek de lükstür ve bunu diyebildiğiniz kişinin ciğerinizi bilen arkadaşınız olduğunu bilirsiniz. Ciğerinizden.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR