Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
İntikam mı, adalet mi?
Sezon: 3 Bölüm: 4

Nyssa, sen ne diyorsun? İntikam mı?

Arrow, yeni bölümü ile karşımızdaydı. Sara’nın ölümünün izleri hala kendisini belli ediyordu. Geçtiğimiz hafta Nyssa’nın geri dönüşüne şahit olmuş ve bölümü elinde oku ile Oliver’ın karşısına çıktığı anda bırakmıştık. Bu bölümde de kaldığımız yerden devraldık. Nyssa Sara’nın nerede olduğunu öğrenmek istiyordu ama öldüğünü anlaması çok zamanını almadı. Sara ölmüştü ve Nyssa’ya göre O’nun ölümünün sorumlusu ancak ve ancak Malcolm olabilirdi. Ve tabii ki zaman kaybetmeden Malcolm’un peşine düştü. Tüm ipuçları O’nu göstermesine rağmen ben Malcolm’un Sara’yı öldürmüş olabileceğine ihtimal vermiyordum. Hiçbir sebebi yoktu çünkü, bildiğimiz kadarıyla Sara ile bir meselesi de yoktu. Nitekim Sara’yı öldürmediğine bizleri de Oliver’ı da ikna etti. Fakat Nyssa’yı ve Laurel’ı ikna etmesi o kadar da kolay olmayacaktı. Nyssa da, Laurel da intikam için yaşıyorlardı ve adaleti savunan Oliver’ı asla ve asla dinlemeyeceklerdi. “İntikam için her yol mubahtır,” diyen Nyssa’nın ilk hedefi Malcolm’un kızı olduğunu öğrendiği Thea oldu. Çünkü Nyssa gibiler için suçlu gördüğü kişinin sevdikleri, intikam için biçilmiş kaftandı.

Ve Ra’s al Ghul sahnede!

Jensen aşağı, Jensen yukarı derken hiçbirimiz Malcolm olduğunu tahmin etmedik tabii.

Bu bölümün en önemli olaylarından bir tanesi Oliver’ın, Malcolm’un yaşadığını öğrenmesiydi. Oliver, hem Malcolm’un Sara’yı öldürmüş olabileceği şüphesiyle boğuşuyordu hem de Thea ile iletişim kurmasından ve O’nu etkilemesinden korkuyordu. Thea ve Oliver arasındaki ilişki neredeyse tam olarak tersine döndü. Oliver, Thea’ya karşı dürüst olmaya çalışıyordu ama bu sefer de Thea, O’ndan hayati bir gerçeği saklıyordu. Oliver, korktuğu şeyin başına geldiğini bilse herhalde yeminini bozup Malcolm’u kendi elleriyle öldürürdü. Malcolm kötü bir adam, bunu hepimiz biliyoruz. Ama söz konusu Thea olduğundan ben O’nun samimi olduğunu düşünüyorum. Bence Malcolm, Thea’ya gerçekten değer veriyor ve gerçekten tek istediği şey kızını koruyabilmek, O’nu hayata karşı daha güçlü ve daha az kırılgan bir insan haline getirebilmek. Diğeri ise Ra’s al Ghul’un Arrow içerisinde ilk defa fiziksel olarak yer almasıydı. Ra’a al Ghul’un tanımlamasına bakınca insanın kafasında daha heybetli bir insan canlanıyor fakat seçilen oyuncu buna tezat oluşturuyordu. Ama yine de ilk görünüş itibarıyla beni heyecanlandırmayı başardı. Ve Oliver ile aralarında savaş da Slade ile olandan daha zorlu geçecek belli ki. Belki bu savaşta Malcolm da Oliver’ın yanında olur, kim bilir?

“Ve sen o ceketi giymeye layık değilsin!”

Laurel ise geçtiğimiz hafta bıraktığımız gibiydi, sinirliydi yani… Bu sinirini de Sara’nın Starling City şubesi olmak için kullanıyordu. Lakin Laurel’a en güzel cevap Nyssa’dan geldi: “Sen o ceketi giymeye layık değilsin!” dedi Laurel’a ve haklıydı da. Laurel, o ceketi sırtına geçirdiğinde Sara olabileceğini sanıyor ama olamayacak. Müthiş yeteneklerle bezense de olamayacak. Çünkü Sara’nın kalbi ile Laurel’ınki bir değil. Laurel’ın kalbi kıskançlık ve hırs dolu, bu duygularla da olmak istediği kişi olması mümkün değil. Ve işte bu yüzden Laurel, o ceketi giymeyi hak etmiyor. Ve Laurel’ın güçlü kadın pozları da beni hiç mi hiç etkilemiyor. O hep bildiğimiz kaprisi, içindeki öfkeye karışmış durumda şu an. Sadece bu…

“Hiçbir şey göründüğü gibi değildir,” diyen sendin Oliver.

Oliver, Waller’ın talimatları doğrultusunda bir katil olmak üzere yetiştiriliyordu ve hatta ilk cinayetini de böylece işlemiş oldu. Fakat öldürdüğü kişi kendisine bahsedildiği gibi bir terörist değildi. Havaya uçurulan bir uçak söz konusuydu fakat bu uçağı havaya uçuran kişi Oliver’ın öldürdüğü kişi değildi. Uçak bizzat A.R.G.U.S. tarafından havaya uçurulmuştu ve bu ilk sezondan da hatırlayacağımız Chien Na Wei’yi öldürmek için yapılmıştı. Hong Kong’da ise işler karışıktı ve daha da karışmaya devam edecek gibi duruyor.

Felicity, The Flash’ta da fırtına gibi esiyordu tabii ki!

Felicity ve Barry “arkadaş alanı”na geçmeden önce bunu yaşamasalardı içlerinde kalırdı.

Peki, tüm bunlar olurken Felicity neredeydi? Hepimiz Arrow’daki eksikliğini hissettik ama o bir iyilik perisi gibi kanatlarını çırparak Barry’i ziyarete gitmişti. İyi ki de gitmişti, çünkü Barry’nin kendisine çok ama çok ihtiyacı vardı. Çevresinde herkes Barry’e yardımcı olmak istese de O’nu en iyi anlayabilecek kişi Arrow’un sağ kolundan başkası olamazdı. Gerçekten Arrow ile The Flash arasında çok güzel bir crossover olmuştu. Bir de Felicity’nin bulunduğu her yeri güzelleştirdiği tezi bir kere daha kanıtlanmış oldu. Tek dokunuşlar Barry’nin zihnindeki pürüzleri giderdi ve O’nu gerçekten mutlu etmeyi başardı. Sonra bize “Niye Felicity’i seviyorsun?” diye soruyorlar. Niye sevmeyelim?

Ah piremsesim, neler kaçırdın bir bilsen…

Malcolm’un ortalarda fazlaca dolaşmasının beni mutlu ettiği, uzun zamandı heyecanla beklediğim Ra’a al Ghul ile tanıştığıma memnun olduğum bir bölümdü. Geciken yazı için de özrü bir borç bilirim, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR