Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Hayat sevince güzel
Sezon: 1 Bölüm: 16

“Sevmekten ürkmeyin çocuklar, hayat sevince güzel.”

Ulan İstanbul bayram şekeri tadında bir bölüm ile karşımızdaydı bu hafta. Bir bayram mottosu olan "dargınlar barışsın"ı gerçekleştirmek için kollar sıvanmıştı. Gönlü incinen Şehriban, geri kazanılacaktı. Evet, Ceyhun'un Doğan ile ilgili öğrendiklerini ve araştırmalarını kontrol altında tutmak içindi bu çabanın bir kısmı... Fakat adım kadar eminim ki bizim Altın Altılımız Şehriban'ın kendilerine kırgın olmalarına gerçekten üzülüyordu. O çabadaki içtenliği herkes fark etmiştir herhalde. Bu yüzden seviyorum Nevizadeleri işte... Hayatları sahte belki ama kendileri asla sahte değil, hissettikleri öyle gerçek ki... Kalpleri gerçek bir kere... Sevgileri, üzüntüleri, sevinçleri, gözyaşları, aşkları...
 
Şu birlik var olduğu sürece aşılamayacak sorun var mı?
 
 
Altın altılımız bir yandan Ceyhun'u kontrol altında tutmaya çalışırken diğer yandan da esas görevlerine devam ediyorlardı. Ferdi ve Karlos’un eski evi olan surların yıkılacağı haberini alan çetemiz, çocukları hemen yanlarına çağırarak mevzunun aslını öğrenmek ve onlara kalacak yeni bir yer bulmak istediler. Fakat yolları Kutalmış ile kesişti. Kutalmış, gençleri uyuşturucuya alıştıran ve daha sonra da yanında "çalışmak" zorunda bırakan bir uyuşturucu satıcısıydı.  Ali de onlardan biriydi. Bunu öğrenen Ferdi ile Karlos, Kandemir’e durumu anlattı ve her zamanki gibi tezgâh kuruldu. Fakat bu sefer her şey eskisinden daha çetrefilliydi. Çetemiz Kutalmış ile meşgulken Ceyhun, Nevizadelerin izini sürmeye devam ediyordu. Zaten Kutalmış’a yutturmaya çalıştıkları sahte mallardan dolayı işler sarpa sarmışken, bir de Ceyhun’un mekâna baskını ortalığı karıştırdı. Gerçi Ceyhun’un, Nevizadeleri yakalayacağını düşünmüyorum, zira Bahadır Ceyhun’un gelişini görmüştü. Fakat her türlü o karpuz kabukları Ceyhun’un üzerine üzerine yağıyor ve bizim altın altılı bu konuda çaresiz. Ama lütfen bu sefer Derya’yı, Ceyhun’un üzerine salmaktan daha iyi bir fikir bulsunlar. Derya ile Ceyhun ayrılsın diye bunca tantana yaptıktan sonra onları tekrar bir araya getirmek olmaz. Hem Nevizadelerden şüphelenen Ceyhun, “saf âşık” Ceyhun’dan çok daha çekici…
 
“Seni bir kere öpsem”
 
“İkinin hatırı kalır,” demiş şair…
 
Sizin o kelimelere ihtiyacınız yok ama arada dillendirmek de gerek. Haklısınız.
 
Kalp atışları böyle karışır işte birbirine…
 
YANDI BURALAR!
 
Ferdi ve Derya için yine ilkler gerçekleşti bu hafta... İlk kez dile geldi birbirlerine olan sevgileri, ilk kez birbirlerinin gözlerinin içine bakarak "Seni seviyorum," dediler. İlk kez gerçek bir çift gibi, iki sevgili gibi dolu dolu zaman geçirdiler. Konuştular, yanlış anlaşılmaları giderdiler, birbirlerine herhangi bir pürüz olmadan yaklaştılar. Hep bir engel vardı aralarında, ne zaman birbirlerine uzansalar mesafeler bir şekilde onları birbirinden uzaklaştırıyordu. İlk kez o mesafeler kapandı ve ilk kez gerçek manada bir FerDer görebildik. Derya, ilk kez Ferdi'nin göğsüne yattı. Ferdi, ilk kez doya doya sarıldı Derya'ya... İlk kez ortak bir dilekte buluşup dilek fenerlerini saldılar gökyüzüne... Belki de o dilek feneri kadar özgür olmaktı dilekleri... Kimseden, hiçbir şeyden saklanmadan göğüslerini gere gere birbirlerinin elinden tutabilmek… Ne zaman onları izlesem yüreğime tüm güzellikleri dolduruveriyorlar.  Hep olun siz… Hep tutun birbirinizin elinden, hep öyle güzel bakın birbirinize, hatta didişin, ağlayın birlikte, gülün, sevinin, üzülün… Ama yolun sonunda hep birlikte olun, o eller ne olursa olsun hiç ayrılmasın. Tıpkı Karlos ile Yaren gibi.
 
Karlos, Yaren ve muazzam hikâyeleri…
 
Aynı şehirde aldıkları nefes ile yetinenlerin hikâyesi.
 
Bir de sevdiğinin omzuna yatında her şeyi unutanların.
 
Karlos ve Yaren'in geçmişinde derin bir yaranın gizli olduğunu biliyorduk zaten. Bu hafta o yara yeniden kanamaya başladı sanki... O kadar merak ediyorum ki Karlos ile Yaren’in mutlu olmasını imkânsız kılan o unsuru. O gülen yüzlerinin, umut dolu bakışlarının, insana neşe veren sözcüklerinin arkasında nasıl bir acı olabilir ki? Ne kadar güzellerdi bu hafta yine… Ellerini kenetledikleri an ne kadar çok şey anlatıyordu aslında. O eller birleşene kadar kaç kere ayrıldı kim bilir, kaç kere boş kaldı. Kim bilir o iki el birbirine kenetlenene kadar kaç kere gözyaşı sildi. Ah be… Nasıl güzelsiniz siz.
 
 
Karizmatik ikili ya.
 
Esra ve Ceyhun cephesi de geçtiğimiz hafta bıraktığımız yerden sayıyor. Şehriban ve Maşuka neden Esra’dan hoşlanmıyorlar anlamıyorum. Belli ki Ceyhun’a olan ilgisinin farkındalar, Maşuka’nın “Ceyhun sabah seni sordu,” geyiğinden bunu anlıyoruz. Peki, Derya’dan eksik olan ne var Esra’da ki Şehriban’ın gönlüne giremiyor bu kız. Gerçi Ceyhun’un gönlüne girebildi mi ki Şehriban’ın gönlüne girecek. Gör artık şu kızı Ceyhun, gör. Ben bile dile geldim.
 
 
 
 
 
 
Servet Abi ne güzel yaptı aşkın tanımını, değil mi? Keşke o pencerenin altında, saatler boyu dinleyebilsem Servet Abi’yi… Keşke herkesin hayatında bir Servet Abi olsa, yol gösterecek ve arkanda desteğini hissedebileceğin. Servet Abi’nin yanında bir de Maşuka lazım bence. İnsanın bilinçaltını yüzüne yüzüne söyleyecek biri olsa fena mı olur? Bahadır’ı da alayım, güven veririm ben O’na. Hayati olmasın ama, O’nu uzaktan sevmek aşkların en güzeli.
 
 
Ulan İstanbul’un en sevdiğim yanlarından biri karakterleri bize çok iyi tanıtmaları. Her karakter için “Bu bunu yapar,” veya “Bu kesinlikle bunu yapmaz,” diyebiliyoruz. Onları kendimize bu kadar yakın hissetmemizin sebebi de budur belki.
 
Çok ama çok güzel bir Ulan İstanbul bölümünü de böylece ardımızda bıraktık. Her hafta daha da güzelleşiyor ve daha da bağlıyor kendisine. Güzelsiniz Nevizadeler, güzel! Bizi de güzelleştiriyorsunuz.
 
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR