Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Hayaller ve gerçekler
Sezon: 1 Bölüm: 2

Amirleri Martin ve Rust’a fırça kayarken.

True Detective’in ilk bölümü karakterleri, hikâyesi ve farklı anlatım yöntemiyle çoğumuzdan yüksek puanları kapmayı başardı. HBO’nun en iyi polisiye dizilerinden, ki ‘en iyi’ ünvanının sahibi The Wire, biri olmayı şimdiden başardığını söylemek yanlış olmayacaktır. Her ne kadar farklı bir konseptte ilerleyecek olsa bile True Detective’i uzun yıllar boyunca konuşacağımızı düşünüyorum. Umarım yapımcılar yüzümü kara çıkarmaz. Ayrıca yapımcılar arasında Matthew McConaughey ve Woody Harrelson’ın olduğunu hatırlatmak gerekiyor.

Birinci bölümdeki görüşmelerin ardından kurbanın annesine ve arkadaşına ulaşan dedektiflerimiz ikisinden de bekledikleri bilgileri alamadılar. Ancak Dora’nın babasının kızıyla garip münasebetleri olduğunu sorulmadan öğrenmiş olduk. Yine küçük bir kızken dini bir grupla çekilmiş fotoğraf da annenin evindeki ilginç bir ayrıntıydı. Kızın kiliseye gittiğini ve bir barınakta kaldığını öğrenince bu barınağı aramaya koyuldular.

Barınak hakkında daha fazla işe gömülen yine Rust oldu. Rust’ın tek dayanağı olan işine bütün varlığını akıttığını çok net biliyoruz. Bunun ilerleyen bölümlerde artarak devam edeceği aşikar gözüküyor. Dedektiflerimizin deyimiyle “boşa geçen günler” onlar için her gün işkenceye, çileye dönüşüyor. Rust’ın bu günlerinde bolca farklı hayaller, sanrılar, gerçekten ayırabildiği, kimi zaman ayıramadığı görüntüler bolca yer alıyor. Bu sahnelerde kahramanımızın (öyle ya da böyle cinayeti çözdüğünü biliyoruz, gerçi güncel cinayet konusunda ne olacağı meçhul) gördükleri ve hissettikleri yönetmen tarafından şahane şekilde yansıtılmış. Bu arada ilk sezonun tamamını çeken Cary Fukunaga’nın ikinci sezonda yer almayacağı gelen bilgiler arasında.

“Böyle olmam bu işe daha uygun olduğumu gösteriyor. İş beni böyle yapmadı!” Rust Cohle

Sanrıları ve gerçekler arasında gidip gelen Rust bu hale gelmesinin işten dolayı olmadığını söylese de bu hayallerin dört yıl boyunca gizli görevde bilumum uyuşturucuyla fazlasıyla haşır neşir olması sonucu ona miras kalan sinirsel hasarlardan kaynaklandığını kabul ediyor. Kendi ağzından dinlediğimiz hikâyesinden, bu hâle gelmesine şaşırmadığımızı söyleyebiliriz. Yaşadıklarının üzerine dört ay akıl hastanesinde kaldığını da öğrendiğimiz Rust’ın son durağı Louisiana Cinayet Masası olmuş. Ancak orada da rahat durmadığını iki bölümde gördük. Üstlerine karşı sivri dilini bir milim bile geri çekmeyen Rust’ı orada tutan tek kişinin Martin olduğunu söylememize gerek bile yok. Öte yandan böylesine sorunlu ve bir o kadar ilgi çeken bir cinayet davası olması sebebiyle üstlerin baskısı artarak devam ediyor. Amirlerinden bir süre için zaman kazansalar da görevi devralmak için özel timin kendini tanıştırdığını biliyoruz. Martin’in de Rust’ın da bu davayı başkalarına bırakmayacak kadar işlerine bağlanmaları bu cinayetin çözülmesinde mutlaka anahtar olacak. Bunu ilerleyen bölümlerde göreceğiz.

Rust’ın hayallerinin yanında Martin’in evliliğinin ve ailesinin dengelerinin ne kadar alt üst olduğunu deneyimledik. Martin’in mahkemeden bir kızla olan kaçamağı bu evliliği yıkacak şiddette bir tehlike olarak gözüküyor. Martin’i kendi tabiriyle ‘pasif-agresif’ yöntemlerle zora sokan bu genç kadın onu bir şekilde elde etmiş. Bu kızımızın Martin’in kelepçe fantezisini gerçekleştirmek için doğru bir isim olduğunu gördük. Bu durumdan memnun kalsa bile diğer açıdan hem evliliğim devam etsin, hem de çilekli pasta yemeye devam edeyim diyen Martin için evde ipler kopmaya yaklaşıyor gibi.


Martin aldığı ‘hediye’yi sunarken.

Martin’in karısı dışında biriyle olduğunu keskin koku alma yetisiyle fark eden Rust’la kapışmaları bölümün heyecan dozu yüksek anlarındandı. Rust’ın yakın savunma konusunda tehditkâr şekilde Martin’e karşı olan atağı beni şaşırtmadı. Daha ikinci bölümden bu sürtüşmenin olmasının bir sebebi de Martin’in evine yemeğe gelen Rust’ın Maggie ile konuşmasından rahatsızlık duyması. Karısının Rust’a hak vermesi ve onunla yakın olduğunu düşünen Martin’in bu konuda kıskançlık yaptığını söylemek de mümkün. Maggie’nin mücadelesine rağmen Martin’in sorunlarını başka şekillerde halletmeye çalışması bu çifti kavgadan başka bir noktaya sürüklemeyeceğe benziyor.

Rust’ın bir satıcıdan meşhur barınağın yeriyle ilgili bilgiyi almasının ardından narkotikteki gizli görev günlerinden kalma yöntemle o bölgedeki tamircilerden en ince detayına kadar adresi öğrenmesi çok basit oldu. Çiftlik diye geçen yeri bulan dedektiflerimiz sonuç olarak Dora’nın günlüğüne ulaştılar. Rust’ın günlükten okuduğu cümleler ise Dora’nın nasıl bir kafada olduğunun sinyallerini veriyor.

“Gözlerimi kapattım ve sarılar içinde ormandan gelen kralı gördüm.”, “Sarı Kral”, “Carcosa’da”.


Rust’ın bu kadar şaşırdığını görmek şaşırttı.

Günlükte bulunan kilise ilanı ve terkedilip dağıtılan kilisenin bulunmasıyla hareketlenen bölümün sonunda asıl sürpriz ise çalıların arkasında gizlenen duvar resminde gizliydi: Dora’nın öldüğü şekilde, kafasında boynuzla resmedilen bir kadın. Kızın annesinin ve daha önce hapisteki eski eşi Charlie’nin de sözünü ettiği kiliseye ulaşan Martin ve Rust bu ipucuyla birlikte önemli bir noktaya varmış oldular. Henüz bir isme ulaşamasalar da bu kilisenin yetkilileri belki Dora hakkında bilgi sahibidir. Papaz ya da cemaatten herhangi biri. Bunun cevabını bir sonraki bölümde öğreneceğiz.

Üçüncü bölüm yazısında görüşmek üzere.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR