Şura ise Seyit’in her zamanki gidişlerinden biri ile mücadele ediyordu. Bunca acı tek bir kadının sırtına yüklenir mi? Önce omuzlarından sıkı sıkı tutup, o desteğe alıştırıp birden boşlukta bırakmak ne demektir? Önce kolunu kanadını kırıp, sonra yaralarını sarmaya çalışmak nedir? “Yaram da sensin, dermanım da sensin,” edebiyatını anlarım da, “Yaran da, dermanın da benim,” ne demektir? Ya hep ol ya da hiç olma. Şura’yı evi olarak görmüyor ki Seyit, köhne bir otel odasına çevirdi kızı. Canı istediğinde kapısını çalıyor, dinleniyor ve arkasını dönüp gidiyor. Petro’nun oyunlarını da aştı bu artık, O’nun bu ilişkinin gidişatına iyi ya da kötü bir etkisi olduğunu düşünmüyorum ben. Seyit, ne yaptıysa kendisi yaptı. Şura, Seyit’e inanmaya ve güvenmeye her daim hazırdı. Seyit aldattı, Şura affetti. Seyit gitti, Şura affetti. Seyit kırar, Şura tamir eder. Seyit dağıtır, Şura arkasını toplar. Sonra Seyit, bir çiçek iki güzel söz ile her şeyi halledebileceğini düşünür. Sonra Şura ilk defa “Artık senin arkanı toplamayacağım,” der, Şura suçlu olur. Seyit’in Şura’ya kendisini affettirmek için sabah akşam kapısında yatması gerek. Madem “Gururu aşkından büyük değil” neden o gurura yenilip yine ve yine Şura’ya sırtını döndü? Sana inanabilsek hayat çok daha yaşanılabilir olacak Seyit. Keşke Şura, “Gitmiştin,” diyeceğine “Hiç gelmemiştin,” deseydi Seyit’e… Altın harflerde dağa taşa yazardım o sözü. Seyit, Şura’da misafir olmayı seçti. Şura ise Seyit’i evi bildi. İşte Seyit ve Şura arasındaki temel fark… Bu yüzden bu hikâyede aşk demek Şura demek, sadakat demek Şura demek, vefa demek de Şura demek. Petro’nun koluna girip gitse bile bu değişmeyecek. Bu kadar çok şey paylaşan iki insanın sonunu böyle bir umursamazlığın getirmesi ne acı. Bir de; Seyit, Petro’nun her yokluğunda biraz daha ilerlemesini istemiyorsa gitmemeyi deneyebilir miydi? Bence çok güzel bir çözümdü. Ya da kendisi bahçede Mürvet ile flörtleşirken, Şura’nın Petro ile olan dansına bu kadar dellenmese miydi acaba? Ama o Seyit, aldatılmaz aldatır!111!11!!!!
Seyit’in hayaliyle yanıp tutuşan Mürvet ise görücü şoku yaşıyordu. Sadece Mürvet mi peki, Emine daha büyük şok yaşıyordu. Mürvet’e görücü olarak gelenler Emine’ye de talip olunca kızılca kıyamet koptu tabii ki (Buraya kocaman bir kahkaha gelecek). Emine’yi çok seviyorum. Öyle bir anda, öyle bir şey söylüyor veya yapıyor ki insanın yüzünde şaşkın bir gülümseme oluşuyor ve o gülümseme saniyeler içinde kahkahaya dönüşüyor. Sonuç olarak Mürvet, bu vesileyle tanımadığı ve sevmediği o adamla evlilik yoluna girmekten kurtuldu. Seyit’in de piyangodan çıkar gibi tekrar karşısında belirmesiyle de dünyalar O’nun oldu, gözlerindeki ışıltıdan belliydi. Nerede ilk karşılaştıklarında “Onlar benim çocuklarım değil,” diyerek Seyit’e çemkiren Mürvet, nerede Seyit’in karşısında iki kelam edemeyen şimdiki Mürvet. Aşk adamın kimyasını böyle alt üst ediyormuş demek ki.
Ayşe, Seyit’i elde edemeyince otelin magazin bülteni olma görevini üstlendi. Kimin nerede, kiminle, ne yaptığını öğrenmek istiyorsanız Şeref Otel’in dünyaya açılan mutfağında hayatını gözleme adamış Ayşe’ye müracaat edebilirsiniz. Yakın zamanda evlense de kendi evinin dedikoducusu olsa. Şura gibi Ayşe’ye ben de acıyamıyorum. Celil ve Güzide’ye kadar eli uzanan bir insana acımam beklenemez de… Zaten Güzide’nin hamile olduğu haberiyle iyice çıkmaza giren ilişkilerine bir de Ayşe’nin gölgesi çöktü. Celil ve Güzide ancak dizinin finalinde birlikte olur herhalde, o da Bihter ve Behlül’ün sonu gibi ölümle sonuçlanmasın da. Aman diyeyim!
Alya ve Petro’nun, Billy ile oynadığı oyun hız kesmeden devam ediyordu. Londra’ya gitme bahanesiyle Billy’nin evine sızmayı başaran Alya, Billy’i oyalarken Petro da Lola’dan kalan mektupların peşine düşmüştü. Elbette ki bulamadı ve Billy’i öldürmek üzere olan Alya’yı durdurmak üzere kapıya dayandı. Malum, Billy’e bir şey olduğu takdirde o mektuplar Seyit’in eline geçecekti ve bu da Petro’nun sonu olurdu. Petro, hikâyesini de yazmıştı. Alya’ya âşıktı ve O’na bir şey olmasına dayanamazdı. Garibim Alya da Petro’ya ne zamandan beri gizli hisler besliyorsa artık, hemen teslim oldu.
Ve o an geldi. Seyit, Şura ile arasındaki tüm ipleri koparıp Mürvet’i istemeye gitti. Şahane bir çözüm değil mi? Eski sevgiline inat olsun diye gidip tanımadığım biriyle evlenmen lazım. Tekrar ediyorum, zavallı Mürvet… Muhtemelen dizide Seyit, biraz olsun törpülenecektir. Ama benim gözümde kitaptaki Seyit o ve asla da değişmeyecek. Şura’ya yaptıklarını Mürvet’e de yapacağını bilerek O’nu kendi ellerimle ateşlere atamam. Ben seni vermiyorum Mürvet!
Kurt Seyit ve Şura İstanbul’un bir bölümünü daha böylece ardımızda bıraktık. Seyit aynı Seyit, kadınlar yine mağdur ve her nasıl oluyorsa Seyit yine haklı. Haftaya görüşmek üzere!
