Elif'in kelepçeyi koluna yediği yerde, anahtar kavgasında o esir alma sahnesinde burun buruna gelinen o yer var ya... İşte o sahne şahane bir sahneydi. O noktadan sonra on beş dakika reklama dönmesek daha iyiydi ya bu da nazar boncuğu olsun. Çünkü bu kelepçe meselesi bir yere bağlanacak. Nilüfer ve Metin konuşmasından Elif-Ömer atışmasına geri döndük. Ve Ömer orada dedi ya "Seni terk etmeyeceğim, bunu kafana yaz!" ben orada bir keyiften ayıl, bayıl. Ben bu maço hallere, o tutkunun biraz yolunu şaşırdığı hallere bayılıyorum. O arabadaki haller, o şaşkın bakışlar bir yandan olgun olma çabaları filan pek lezzetliydi. Aklına gelen herkesin aklına sağlık. Cilveleşme ve Elif'in deyimiyle "ergen liseli muhabbetinden" sonra Metin-Nilüfer yüzleşmesine geri döndük. Metin yani Fatih isim vermeden olan biten her şeyi Nilüfer'e anlattı. Gerçekten de anlattıkları Brezilya dizisi gibiydi. Adı sanı batsın diyerek de konuyu perçinledi. Adı batasıca Tayyar ise planlar yapıp Ömer'i kenara çekmek Hüseyin'i alt etmek peşindeydi. Bana sorarsanız bu Tayyar yapacağını yapar. Sami bir şekilde acaba durdurur mu diyorum da dur bakalım.
Ben bu ikisinin tutkusuna bayılıyorum da bazen çok evciliğe dönüyor iş, orada bozuluyorum!
İstikbalini yakarsın, mesleki kariyerini bitirirsin filan falan... Sami Abi'm bak, önden düşünüyorsun, pireleniyorsun da bu söylediklerin bayağı saçma be anam? Kız zaten zengin, evlenecek olsalar kız yardım eder alır kenara Ömer'i vs vs vs. Binlerce teori üretirim burada sana, bu mu yani senin Elif'i vazgeçirme şeklin ya da yöntemin? Elif'in anca kafası karışır bununla, onu tek geride tutan şey hapise girme ve kardeşlerinin istikbali olur. Çünkü Elif'i tanıyoruz, Ömer kadar ailesine de düşkün. Ve aşk-aile ikilisini birbirinden ayırabilir. Ayıramayanlar da imam nikâhı ile zevce olurlar. Ah valla sahneyi pek keyifle izledim çok şirinler ama bunun ne gereği vardı gerçekten şu an bilmiyorum. Bak mesela kelepçe meselesi Elif'in Tayyar'la ilgili bir şeyi öğrenmesine sebep oldu. İyi fikir!
Eskilerden bir Arda-Pelin fotoğrafı. En sevimli hallerinden bir şey buldum.
Arda'nın Pelin'e "Her şeyi sıfırdan alalım," demesi çok ama çok tatlı bir hamleydi. Her şey yolunda giderse çok şirin, sade ve sevimli bir çift olacaklar. Tam işin ortasında sezonun başından beri korktuğum Arda'nın vurulması ya da eski karısının bir oyunu çıkmaz umuyorum. O sarı gül ne güzeldi öyle, ne güzel bir jestti. Bu ikiliden ne çıkacak merak ediyorum. Elif'in de Pelin'i kenara sıkıştırması ile Pelin'in de kafasının karıştığını görmüş olduk, at bunu cebe. Bütün bu aşk debdebelerinin içinde Ömer'in her adımı bir taşa çarpıyordu. Ama bu kadar olayın içinde Levent'i kıskanmayı da ihmal etmedi. Düşünüyorum da biliyorum kimi hemcinslerim bana kızacak ama bu adam çok güzel bir adam değil mi ya?
"Senin parıltını aşacak bir tek taş bulursam, senin parmağına gelip konacak!" Metin öyle güzel konuştu ki aklımdan yaptıkları çıktı gitti. İşte karşınızda bir ikizler burcu kadını, edebi (kime göre, neye göre) konuşmalar pek hoşuna gidiyor. Metin'in verdiği muska Tayyar'ın dikkatini ne zaman çeker, ne olur? Mert bu âşık halinden ne zaman kurtulur? Önüm, arkam, sağım, solum imkânsız aşk oldu. Hadi be senarist ablalarım, yavaşça ve çifter çifter birileri gülmeye başlasın artık. İşin siyah-pembe tarafını bir kenara bırakırsak Hüseyin bir anda kardeşi Ömer için çabalar olmuştu. Tayyar ve Metin ise bir takım iş konuşmaları yapmak için buluşmuşlardı. Halil'in karısının konuşması ile onun da işi bitmişti. Bu pis işi temizlemek tabii ki Metin'e kalmıştı. Pis işler temizlemekle biter mi hiç? Tontişim diye eteklere sarılan Bahar, eve gelen Levent'i gördüğü an kimyası değişti, gözleri çatıldı. Bütün iyi niyeti ile ortada dolanan Elif ve Aslı'nın ise olan bitenden haberi yok, bu işi de Ömer'in bir şekilde çözeceğini düşünüyorum. Bahar Ömer'e içki-hap filan verip yatağa atıp bir takım işler çevirmese bari.
Bazı adamlar böyledir. Kötü doğarlar, kötülükleriyle yaşamaktan sıkılırlar.
"Oğlum abiler ne gün içindir? Sıkıntıyı, kederi almak içindir," diye buyurdu Hüseyin. Kirvelerin de gelişi ile hoş bir akşam bekliyor diye düşünüyordu Hüseyin, elbette Tayyar arayıp şarkıların da içine edebileceğini kanıtladı. Adam kayıt aleti gibi, her şeyin bir kaydı var. Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme adlı şarkıyı bütün pisliklerine rağmen Hüseyin fena söylemedi bence. Ama bu sefer en hoş akşamı Arda yaşayacak sanırım, patlamış mısıra ortak çıkan Pelin de trafiği aştı geldi. Gecenin sonunda cevizli kek meselesi yalan olsa da olsun, bence işler fena gitmiyor. Bu arada ister kızın ister kızmayın, Hüseyin'in Ömer'e bakıp ağladığı ve pişmanlık yaşadığı sahnelerde onunla ben de ağladım. Sonrasında Tayyar ile yaşadıklarına "Oh oldu sana Hüseyin!" dedim demesine, o da ayrı. Çıkış yok, ya Tayyar ölecek ya da Hüseyin kendini öldürecek. Başka çıkış yok. Adli tıp raporu da beklendiği üzereydi, Ömer'in beklentileri yine boşa çıkar mıydı? Savcı bu sefer ikna olur muydu? On dakika sonra gördük ki Savcı ikna oldu. Şimdi ne olurdu?
Allah cidden çirkin şansı versin, yoksa işin zor bacım!
Nilüfer'in kahvaltıya dâhil olması ile dört güzel kadın özel hayattan kaydı, Elif'in erkek koleksiyonuna döndü. Bebek meselesi yine açılınca Aslı'nın büyük oğlu nerelerde diye düşünmedim değil. Sahi nerede bu çocuk, nerede bu beklenen hala ya da teyze? Nerede bu Roma takviminin detayları? Ben merakla yerimde zıplarken Ömer Tayyar'ı evinden aldırmadı, bayağı gitti evinden aldı. Adaletin tecellisi derken Tayyar yandan çarklı gülüyordu. Ama inanın ki bu bölüm ben ne Tayyar'a ayar oldum ne Hüseyin'e. O Sibel'in anası, hem suçlu hem güçlü kadın Fatma var ya o Fatma, alıp saçından yere sürtesim geldi kafasını. Elvan Anne'ye ne bağırıyon lan sen? Kimsin sen?
Tayyar Ömer'e erken gülen çiftçi hikâyesini anlattı. Bu elbette gözdağı vermek amaçlıydı, bir de olanları görebilmemiz için minik bir ipucuydu. Savcı Turgut imzalı gözaltı yetkisi de ortadan kalktığına göre Ömer'in gülüşü tam dudaklarında kalacaktı. Hüseyin'in söyledikleri "şerefsiz" olduğunu kabul etmeleri filan güzeldi de bunlar neye yarayacaktı? Savcının da şerefsiz olduğunu düşünecek olursak buralar çok karışacak, hazır olun. Hatta Ömer’in açığa alınmasına sebep olan yumruğu atmasıyla yeterince karıştı bile. Elif’in gözlerindeki korkuyu gördünüz mü?
Soru soracağım beyler, ona göre poz verelim.
Şimdi soruyorum;
İnatçı ama hakikatli Ömer mi?
Sevgi dolu ama çok naif Elif mi?
Kötülüğüne aşık ama adalet anlayışı garip olan Tayyar mı?
Aşkı sadece anlık ve pembe sanan Nilüfer mi?
Acıları ve sevinçleri aynı potada eritmeye çalışan Metin mi?
Kötü doğmuş, iyi yaşamaya çalışan Hüseyin mi?
Arkadaşına aşık olmaktan keyif alan ve haklı olan Arda mı?
Kafası karışık ama kararlı Pelin mi?
Siz hangisisiniz?
Not: Arda ve Pelin görseli http://www.pinterest.com/pin/568649890422586360/ adresinden alınmıştır.
Nilüfer'in kahvaltıya dâhil olması ile dört güzel kadın özel hayattan kaydı, Elif'in erkek koleksiyonuna döndü. Bebek meselesi yine açılınca Aslı'nın büyük oğlu nerelerde diye düşünmedim değil. Sahi nerede bu çocuk, nerede bu beklenen hala ya da teyze? Nerede bu Roma takviminin detayları? Ben merakla yerimde zıplarken Ömer Tayyar'ı evinden aldırmadı, bayağı gitti evinden aldı. Adaletin tecellisi derken Tayyar yandan çarklı gülüyordu. Ama inanın ki bu bölüm ben ne Tayyar'a ayar oldum ne Hüseyin'e. O Sibel'in anası, hem suçlu hem güçlü kadın Fatma var ya o Fatma, alıp saçından yere sürtesim geldi kafasını. Elvan Anne'ye ne bağırıyon lan sen? Kimsin sen?
Tayyar Ömer'e erken gülen çiftçi hikâyesini anlattı. Bu elbette gözdağı vermek amaçlıydı, bir de olanları görebilmemiz için minik bir ipucuydu. Savcı Turgut imzalı gözaltı yetkisi de ortadan kalktığına göre Ömer'in gülüşü tam dudaklarında kalacaktı. Hüseyin'in söyledikleri "şerefsiz" olduğunu kabul etmeleri filan güzeldi de bunlar neye yarayacaktı? Savcının da şerefsiz olduğunu düşünecek olursak buralar çok karışacak, hazır olun. Hatta Ömer’in açığa alınmasına sebep olan yumruğu atmasıyla yeterince karıştı bile. Elif’in gözlerindeki korkuyu gördünüz mü?
Soru soracağım beyler, ona göre poz verelim.
Şimdi soruyorum;
İnatçı ama hakikatli Ömer mi?
Sevgi dolu ama çok naif Elif mi?
Kötülüğüne aşık ama adalet anlayışı garip olan Tayyar mı?
Aşkı sadece anlık ve pembe sanan Nilüfer mi?
Acıları ve sevinçleri aynı potada eritmeye çalışan Metin mi?
Kötü doğmuş, iyi yaşamaya çalışan Hüseyin mi?
Arkadaşına aşık olmaktan keyif alan ve haklı olan Arda mı?
Kafası karışık ama kararlı Pelin mi?
Siz hangisisiniz?
Not: Arda ve Pelin görseli http://www.pinterest.com/pin/568649890422586360/ adresinden alınmıştır.