Bölüm başlayalı bir saat olduğunda biraz Düğün TV ve Metin’in acıları şeklinde bir şeyler izlemiştik. Açıkçası çok mutsuz değildim, geçen bölüme göre çok daha iyi bir bölüm sayılırdı. Yani isteme muhabbeti, Hüseyin’in yedi metrelik zincirin gidişini izlerkenki halleri Melike’nin patavatsızlıkları filan derken aileler arası kültür ve maddi farkın farkına bir kez daha defalarca vardık. Türkiye’nin hatta dünyanın gerçekleri azizim, yapacak bir şey yok. Nedret Hala’mızın Hüseyin’i bin kere filan morartmasından ileride Hüseyin’in foyasını Nedret Hala’nın bir şekilde çıkaracağını bile düşünebiliriz ama bunu düşünmek için daha erken. Bölümün esas aksiyonu Arda ve Pelin’in Çiğdem’in hamilelik yalanı yüzünden bir ilişki krizi yaşaması ile başladı, Nilüfer’in Metin’i kurtarmaya gitmesiyle devam etti. Ha bir de Ömer’in aslında olayların farkına varması var. Ancak kendisi mutlu gününde olduğu için pek de kafa yormadı, ben olsam ben de yormazdım aman! Elif ve Ömer’in öpüşme sahnesi de birbirlerine naz yaptıkları sahnelerde on numaraydı. Şu meşhur tatil işi İpek’in gelmesiyle iyice yalan olacak ya benden demesi! Bu arada sahi İpek ne zaman gelecek acaba? Anlaşılan biraz da gıcık bir tip olacak ya, hayırlısı.
Nilüfer Metin’i Bahar’ın evine götürdü. Bölüm başındaki konuşmadan da böyle olacağını zaten tahmin etmiştik. Bahar’ı pek de sevmeyen fanlar olarak bu buluşma pek hoşumuza gitmese de Nilüfer’in “doktorculuk” oyununu şahane şekilde oynaması, yaradandan fena olmaması, Metin’in her türlü yanında olması çok iyi sahneydi. Çünkü çocukluk lakabı Rapunzel olan bir kız için bu derece cesaret gerektiren hareketler pek de beklendik değil takdir edersiniz. Bahar dayanamadı sahneden çıktı bu arada hemencecik, kendisinden beklenen de sanırım buydu. Daha fazlası ya da eksiği değil. Bu arada aksiyon almaya devam ettik, Elif’in o gebeş polisi kâbuslarında görüp inleyerek ağlaması Nedret Hala’mızın içini titretti ve güzel kızımıza bir söz verdi “Tamam halacım bundan sonra buradayım, hiçbir yere gitmek yok!” Bu arada esas çiftimiz Ömer ve Elif’in ara sıra tatlış halleri olmasa sözlendiklerini de unutacağız vallahi! Ha bir de Pelin’den gelen efsane son dakika haberleri önemli. Basın bülteninde okuduğumuz “DNA testi” konusu gündeme gelecekti, Ömer’de bu işin peşinde olacaktı. Arada iki tane önemli not düşmem gerek, Aslı’nın oğlu meselesine neden hiç girilmediğini merak etmekle beraber Hala’mız ne zaman yalıdan çıkıp olayların arasına karışacak diye sorguluyorum. Yan hikâyeler kuvvetli anlıyorum ve hak da veriyorum ancak şu Tayyar meselesi artık bir yere bağlanmasa yavaş yavaş dizi keyfinden uyku keyfine geçmemiz olası gibi görünüyor. Şimdi diziye dönebiliriz.
Tatatatatat! Pınar Ömer’e yakalanır! Yahu ne olacak müzik de girdi aha derken Bahar ve Metin’e bağlandık. Metin’in sırtını gördük, Bahar’ın da pek tekin olmayan bakışlarını… Tam, ya ne olacak derken Pınar’ın bebeğinin Taner’den olduğunu öğrenmiş bulunduk. Oralar çok karışacak, hiza alalım diyorum. Bu arada Nilüfer Metin’i görmeye gitti ve ay peşime kimseyi takmadım şahanee derken tesadüf bu ya Elif Bahar’ı görmeye geldi. Bahar tarafında “içeride cinsellik dönüyor anacım!” bahanesiyle savuşturulan Elif hiçbir şeyden şüphelenmeden şirketin yolunu tuttu. Asıl daha bomba dedikoduyu veriyorum size, Bahar Metin’e arsız fıkralar anlatıyormuş. Ay ister misiniz bu Bahar bu Metin’e yazsın, aboooov! Aslında bir dedikodu daha vereyim, Melike Elif’lerin evine dadandı! Nedret Hala herhalde yakında çıplak elleriyle boğazlayarak öldürür kendisini, kısmet! Belki de Aslı öldürecek, bilemedim. Bu kadar çok kadın dedikodusu yeter, uzun uğraşlar sonunda Pınar Ömer’in Truva atı olmayı kabul etti. Tek bir şartı var, Tayyar hapise atılır atılmaz Pınar ve bebeğinin güvenliği sağlanacak. Bu arada size bunları kopuk kopuk anlatma nedenim dizinin montajının garipliğidir.
Aslı Melike’nin dırdırına dayanamadı evden kovdu, Melike de sonrasında aldı kızını yanına Elif’e şikâyete gitti. Elif Mert’ten sonra kızımıza da “Gel yanımıza, çalış,” dedi. Mert’le ikisini nereden bağlayacakları belli oldu. Ama söylemesem olmaz, Nilüfer ve Metin’den bol tutkulu bir sahne izledik. Dedim ki adamın dikişleri patlamıştı başka dikişi de patlayacak şimdi. E tabii oyuncular da birbirlerine uyum sağlayınca pembe dizi tadında kısacık da olsa güzel bir sahne izledik. Gerçeklerimize dönersek, Ömer ve Elif için sıkıntı dönemi yeniden başladı. Offf tekrar mı diyeceksiniz ama evet. Nedret Hala şüphelendiğini açık açık yanındaki hanımefendiye belli etti. Melike’nin görgüsüzlükleri, Hüseyin’in fıldır gözleri de dedikodu malzemesi oldu. Arda ve Pelin’in işi yokuşa sürülsün diye Deniz Yıldızı esintili bir de sahte hamilelik haberi izledik. Valla herkes yeterince zorda iken Arda-Pelin ikilisi kenarda aşklarını tatlı şekilde yaşasalar bence sakıncası olmazdı. Bence biraz sallan yuvarlandan sonra yaşayacaklar ya arada biraz hareket olsun maksat.
Ömer ve Elif’in Bahar’ın evine girmek için ultra lüks bir rezidansta öyle ya da böyle anahtarı alması zaten oldukça saçma bir hamleydi. Diyeceksiniz ki burası Türkiye olur öyle! Ama keşke dizilerimizde olmasa artık… Bu yetmezse Bahar’ın on beş hafta filan parasızlıktan şikâyet edip maşallah Beyaz Saray gibi bir yerde oturması gibi bir durum var ki bunu da bir kenara yazın. Evi hiç dışarıdan görmemiştik, keşke normal bir apartman dairesine alsaydınız şu çekimi de on beş hafta boyunca dinlediğimiz dırdıra uyan bir durum olsaydı. Diğer mantık hatalarını, kurgunun atlamasını zıplamasını, drama mantığında birçok şeyin hatalı olmasını saymıyorum. Yani ilk sezon izlediğimiz o şahane şey nasıl bu hale geldi anlamakta güçlük çekiyorum. Bu arada şunu da belirtmek lazım her hafta 100 dakika dizi yazmak her hafta bir sinema filmi yazmakla eş değer. Yani bu on dakika içinde açılan kapılar, acayip müzik altı sahneler ve kurgunun bunlarla bozulması, biraz ondan biraz bundan izlememiz tamamen bu 21.00’de başlayıp 23.45’de anca biten dizi süreleri ile alakalı. Şikâyet edeceğimiz yerde evet edelim ama bir de böyle bir gerçeklik var.
Şu an çok tehlikeli bir dönemeç var aslında. Dizide iki tane çift var, biri ana çift bir yan çift. Ancak yan çift ön planda oldukça ana çift saçmalıyor diğer durumda da tam tersi oluyor. Böyle oldukça her hafta yalpalayan bir grafik ve oynak ratinglerle karşılaşıyoruz. Bundan kurtulmak için bence iki seçenek var. Ya artık bu çiftler bir şekilde aynı amaca hizmet edip bir araya gelecek (evet arada siyah-beyaz kadar bir fark kalacak) ya da taraflar tamamen ayrılacak ve gerçek manası ile birbirine paralel gidip arada kesişen hikâyeler izleyeceğiz. Öteki türlü iki rakip takımın maçını izlemek gibi oluyor, karşı takıma yeri geldiğinde “helal olsun!” desen bile bir yerinde isyan ediyorsun.
Haftaya görüşürüz.