Gülfem gibi bir kadının (sert olma iddiası var) Ömer'i görünce maymun olma halleri ilerde Gülru ile kafa kafaya gelmelerinin bir ön izlemesi olarak düşünülebilir. Hani lisenin en sert kızının en yumuşak karnı sevgilisidir hatta sevdalısıdır ya, bu da o hesap. Ama bildiğiniz üzere o tür hikayeler hep en sünepe kızın yakışıklı sevdalıyı kapması ile sonuçlanır. Üzgünüm Gülfem acı gerçekler!! Bir acı gerçek daha, Cihan 'partiyi patlatma' mecazını yanlış anlamış olacak ki tercihini evi yakmaktan yana kullandı. Mebrure zavallısı kayınbiraderi Ömer olmasa tahtalıköyü boylayacaktı, insan bazen düşmanını en yakınında arayacak tabii ki. Vicdansız allahsız Şevket efendi!! Alev efektlerinin kötülüğünü geçmek istiyor ama geçemiyorum, sene 2014 sevgili abilerim ve ablalarım. İyi niyetinizi bilsem de kızmadan edemiyorum, bilesiniz. Şimdi kurtarma faslının vasatlığından filan geçelim, sorulara gelelim.
1- Cihan neden adam gibi bir tedavi görmüyor? Hadi oğluşumuz tek gitmiyor, Gülru götürsün o zaman?
2-Ömer'e verilen söz neydi de bu adam bu ailenin kahrını çekiyor? İki buçuk bölüm oldu kendisi klark çekip arada kişisel ya da ailesel felaketleri kurtarmaktan başka bir şey yapmadı. Ha bir de Gülru ona sürekli borçlanıyor.
Her yaşa, her zevke göre modellerimiz mevcuttur. Ben ortadan devam edeyim müsadenizle.
Mert'i sevmek ya da sevmemek arasında gidip geliyorum. Ömer'e diklendiği halleri filan beni biraz gerdi açıkçası. Yiğit Kirazcı tatlı adam, ben bir çok genç oyuncuya tercih ederim kendisini ama oyunculuğunu parlattıkça ve geliştirdikçe sırf ben değil bayağı bir insan tercih edecektir. Aklımda bir yerlerde hala ve hala Gülfem Sipahi ile bir şey yaşayabileceği ihtimalini tuttuğum karakterlerden Mert. Yakışıklı çocuk, Gülfem'in mankenlerinden biri bile olabilir. Mert kendisi ve Ömer'in karşılaştırıldığını duyduktan sonra 'dev' hırs yapar hatta Gülru'dan erken açılabilir bile gözü. Yonca'nın bu çok bilmiş halleri de boğazıma çöküyor, yakama yapışmış gibi hatunun tavırları, ancak hala kendisinden nefret etmiş değilim.
Onun arabası var güzel mi güzel, amcası da var şeker mi şeker. Maalesef tarzı yok!
"Bu gece istersen ben yatayım yer yatağında, rahat edersin!" Şevket insan olduğunu hatırladı hatırlamasına, tam bunun üzerine evin genç oğlu Taner geldi, annesini yerde yatarken gördü de ortalığı viran etti. Şevket efendi de oğlundan yumruğun okkalısını yedi oh oldu!! Bu arada Taner rolü için daha iyi birisi olabilir miymiş acaba? Rahmetli anneannem gibi kollarımı kavuşturdum "Ohhhhh sana iblis!" dedim gerçi sahneden sonra. Sonra beyfendi kendine acıma konuşmaları yaptı, Ömer de konuşalım dedikçe delirdi. Bir gece bütün ömrümü yedi de bitirdi diye dırdırlandı da durdu. Bir yumruk da Ömer'den yese ancak rahatlardı. Bu arada fark ettiniz mi bilmem ama bir konudan diğerine geçene kadar çok boş sahne geçiyor. Araya gerilim diye serpiştirilen sahnelerin ise kendine bile hayrı yok. O yüzden de Gülru'nun babası ve Mert'in babasının tatavası bile germedi. Taa ki Gülfem'in vücudunu paravanın arkasından gördükten sonra Gülru'nun kendini test ettiği sahneye kadar. İyi çekilse ve az biraz detay eklense o sahneden ne malzemeler çıkardı da işte... Güllerin Savaşı keçi boynuzu gibi dizi, iki gram tat alacağız diye böyle bekliyoruz.
Gülfem ve Ömer'in geçmişine dair bir şeyler öğrendik, buradan Cihan ve Gülru hikayesine Mebrube-Şevket sosu karışmış şekilde bir şeyler ortaya karışık olur mu acaba? Pembe dizi olmanın gereğidir, her bir hikaye diğerini köpürterek tadını bozmadan devam ettirir. Cihan'ın siniri de Gülfem'in kıskançlığına eş değerde işte. Ömer'le Gülfem'in hesaplaşması da beş bölüm sonrasına bir hikaye gönderiyor, Mebrube ile alakalı bir şeyler olacak. Bunu da yazın kenara unutmayın. Mert'in babası ile olan kavgası dizinin geneline göre iyi çekilmiş ve iyi anlatılmış bir sahneydi. Jestler, mimikler ve anlatım yerindeydi. Burada da müzik eksikti; biraz altta şöyle güzelinden bir müzik olsa şahane olurdu.
"Bu gece istersen ben yatayım yer yatağında, rahat edersin!" Şevket insan olduğunu hatırladı hatırlamasına, tam bunun üzerine evin genç oğlu Taner geldi, annesini yerde yatarken gördü de ortalığı viran etti. Şevket efendi de oğlundan yumruğun okkalısını yedi oh oldu!! Bu arada Taner rolü için daha iyi birisi olabilir miymiş acaba? Rahmetli anneannem gibi kollarımı kavuşturdum "Ohhhhh sana iblis!" dedim gerçi sahneden sonra. Sonra beyfendi kendine acıma konuşmaları yaptı, Ömer de konuşalım dedikçe delirdi. Bir gece bütün ömrümü yedi de bitirdi diye dırdırlandı da durdu. Bir yumruk da Ömer'den yese ancak rahatlardı. Bu arada fark ettiniz mi bilmem ama bir konudan diğerine geçene kadar çok boş sahne geçiyor. Araya gerilim diye serpiştirilen sahnelerin ise kendine bile hayrı yok. O yüzden de Gülru'nun babası ve Mert'in babasının tatavası bile germedi. Taa ki Gülfem'in vücudunu paravanın arkasından gördükten sonra Gülru'nun kendini test ettiği sahneye kadar. İyi çekilse ve az biraz detay eklense o sahneden ne malzemeler çıkardı da işte... Güllerin Savaşı keçi boynuzu gibi dizi, iki gram tat alacağız diye böyle bekliyoruz.
Gülfem ve Ömer'in geçmişine dair bir şeyler öğrendik, buradan Cihan ve Gülru hikayesine Mebrube-Şevket sosu karışmış şekilde bir şeyler ortaya karışık olur mu acaba? Pembe dizi olmanın gereğidir, her bir hikaye diğerini köpürterek tadını bozmadan devam ettirir. Cihan'ın siniri de Gülfem'in kıskançlığına eş değerde işte. Ömer'le Gülfem'in hesaplaşması da beş bölüm sonrasına bir hikaye gönderiyor, Mebrube ile alakalı bir şeyler olacak. Bunu da yazın kenara unutmayın. Mert'in babası ile olan kavgası dizinin geneline göre iyi çekilmiş ve iyi anlatılmış bir sahneydi. Jestler, mimikler ve anlatım yerindeydi. Burada da müzik eksikti; biraz altta şöyle güzelinden bir müzik olsa şahane olurdu.
Gülfem'in peşine takılan dangozu Ömer'e sarılarak atlatmayı başarma sahnesinde epeyce eğlendim de öncesindeki mekan, dans ve kahkaha bölümleri eyvah eyvahlıktı, Gülfem Abla'm sana gülmek değil kızmak yakışıyor, sen gülme! Bak mesela Ömer'e tirat atarken ve kızgınken ne kadar asil ve güzelsin. Hani yazının başında bahsettiğim yumuşak karın meselesi vardı ya Gülfem onu Ömer'e itiraf edip şahane bir "gecenin" temelllerini attı. Barış Kılıç'ın şahane fiziğini daha çok görebilsek çok tatlış olurdu. Bir de Gülfem Sipahi saçlarını Banu Alkan stili atmamış mı yatağa uyur taklidi yaparken, uuu çok seksi!
Baban o kız senle evlensin dansözlük yaparım demişti. Bence adam haklı Mert!
Fragmanlarda gördüğümüz beklenen evlenme teklifi çiçeklerin içinden Gülru kızımızın başından aşağı döküldü. Kız kardeşler sevinçli, babamız sinirli, Gülfem meraklı, Cihan öfkeliydi. Ömer Bey ise sırdaşının ne cevap vereceğini kestirmeye çalışıyor gibiydi. Bana sorarsanız haftaya bayram diye yeni bölüm olmazsa bundan sonraki bölümün çok sağlam gelmesi lazım. Zira büyük bir kırılmanın bölüm sonunda yaşandığını düşünüyorum. Gerçek çiftlerin ya da gerçek düşmanların belirlenmesi için ortalığın kızışması şart!
Damla Sönmez'i bu bölümde daha iyi buldum, Barış Kılıç'ı daha çok görmek istedim. Herkesin aksine Sercan Badur'u hala gözüm yadırgıyor ve Canan Ergüder'in çok iyi oynasa da ara sıra abarttığını düşünüyorum. Dördüncü bölümde Mert kimin tarafını seçer, kendi mi bir taraf belirler bilmem ama dizinin renginin pembeden kırmızıya döndüğü kesin.
Fragmanlarda gördüğümüz beklenen evlenme teklifi çiçeklerin içinden Gülru kızımızın başından aşağı döküldü. Kız kardeşler sevinçli, babamız sinirli, Gülfem meraklı, Cihan öfkeliydi. Ömer Bey ise sırdaşının ne cevap vereceğini kestirmeye çalışıyor gibiydi. Bana sorarsanız haftaya bayram diye yeni bölüm olmazsa bundan sonraki bölümün çok sağlam gelmesi lazım. Zira büyük bir kırılmanın bölüm sonunda yaşandığını düşünüyorum. Gerçek çiftlerin ya da gerçek düşmanların belirlenmesi için ortalığın kızışması şart!
Damla Sönmez'i bu bölümde daha iyi buldum, Barış Kılıç'ı daha çok görmek istedim. Herkesin aksine Sercan Badur'u hala gözüm yadırgıyor ve Canan Ergüder'in çok iyi oynasa da ara sıra abarttığını düşünüyorum. Dördüncü bölümde Mert kimin tarafını seçer, kendi mi bir taraf belirler bilmem ama dizinin renginin pembeden kırmızıya döndüğü kesin.
