Ramazan’ın uzun üçüncü gününün ardından, tam iftarımızı yapıp, çayımızı demlemiştik ki Ulan İstanbul’un ikinci bölümü başladı. Bu bölümü ilk bölüme göre daha çok beğendim. Çünkü artık tüm karakterleri tanımıştık ve olayların içine girme şansını elde ettik.
Her mahallede Sermet gibi biri yok mu?
Nevizadeler evden ayrıldıktan sonra Şehriban’ların evigörülmeye değerdi. Şehriban’ın Ceyhun’un Derya’ya karşı boş olmadığını hissettiğindeki tepkileri ve Ceyhun’a hala küçük oğlan çocuğu gibi davranmaları, kimine göre abartı olabilir ama bana göre oldukça komikti. Kendi annemden bilirim, bunun daha beterini annem bana toplum içinde yapar(!). Geçen haftaki yorumumda demiştim ya Şehriban da benim gibi Derya ve Ceyhun’u yakıştırdı diye, broşu elinde tutup, melül melül bakan Ceyhun’u görünce “Bi de okşuyon needeeenn? Onun eli senin eline değiyormuş gibi demi?” demesi ve Zeynep Kankonde’nin oyunculuğuna diyecek söz yok. Bu kadını koyun ekrana ben sadece onu 120 dakika izlerim. Hatta tüm kanallarda sadece onu izlerim!
Neyse, sabah olunca Bahadır’ın paranoyası hala geçmediği için, evin tüm perdelerini çekmiş pencereden gelen giden var mı diye bakıyordu. Bu sırada evde ise kahvaltı hazırlama telaşı vardı. Ferdi, ustalığını konuşturup pek güzel bir tavada yumurta yapmış. Ancak ekip yumurtaların tadına varamadan Derya’nın babası aklına gelip hüzünlenince, yumurtalar olduğu gibi geri kalktı. Vallahi bu sahne benim pek hoşuma gitti! Bu kadar kısa sürede, bu insanların birbirleri ile böyle bağlar kurması ve ilk bölümde Şehriban’ın da dediği gibi “bu zamanda böyle bir aile” olmaları, biz izleyicilere çok sıcak ve samimi sahneler izlettiriyor.
Bu bölümde Hayati’nin de ailesini, evini ve Nevizadeler'den ne istediğini de anlamış olduk. Meğer,Hayati’nin Nevizadeler'den alacağı varmış ve onun peşindeymiş. Bu amacına ulaşmak için de etmediğini bırakmadı. Vallahi, pek cin fikirli; ancak yaptığı elinde patlayacak gibi.
Bu sırada ise emniyete de geçen bölümden ekibimizin parasını çaldığı Estaban dosyası geldi. Estaban’ı üçkağıda getirip 100 bini çalanı bulmak için Ceyhun ve Esra kolları sıvamışlardı. Tabii, Nevizadeler öyle profesyoneller ki arkalarında en ufak bir iz dahi bırakmamışlar. Bakalım, her hırsızı, soyguncuyu yakalayan, bol ödüllü komiserimiz Ceyhun bu dümeni çözecek mi?
Mahallede ise sular durulmuyor ve Muhtarın ve Şehriban’ın sayesinde Nevizadeler'e mahalleli ile kaynaşmaları için bir hoş geldin partisi düzenleniyordu. Ancak tek bir sorun vardı ki, partinin saati ile ekibin popçu Gözde’nin evinden altın klozeti soymaları için yaptıkları plan çakışıyordu. Kısacası, ekip aynı anda iki yerde olmalıydı.
Nevizadeler evden ayrıldıktan sonra Şehriban’ların evigörülmeye değerdi. Şehriban’ın Ceyhun’un Derya’ya karşı boş olmadığını hissettiğindeki tepkileri ve Ceyhun’a hala küçük oğlan çocuğu gibi davranmaları, kimine göre abartı olabilir ama bana göre oldukça komikti. Kendi annemden bilirim, bunun daha beterini annem bana toplum içinde yapar(!). Geçen haftaki yorumumda demiştim ya Şehriban da benim gibi Derya ve Ceyhun’u yakıştırdı diye, broşu elinde tutup, melül melül bakan Ceyhun’u görünce “Bi de okşuyon needeeenn? Onun eli senin eline değiyormuş gibi demi?” demesi ve Zeynep Kankonde’nin oyunculuğuna diyecek söz yok. Bu kadını koyun ekrana ben sadece onu 120 dakika izlerim. Hatta tüm kanallarda sadece onu izlerim!
Neyse, sabah olunca Bahadır’ın paranoyası hala geçmediği için, evin tüm perdelerini çekmiş pencereden gelen giden var mı diye bakıyordu. Bu sırada evde ise kahvaltı hazırlama telaşı vardı. Ferdi, ustalığını konuşturup pek güzel bir tavada yumurta yapmış. Ancak ekip yumurtaların tadına varamadan Derya’nın babası aklına gelip hüzünlenince, yumurtalar olduğu gibi geri kalktı. Vallahi bu sahne benim pek hoşuma gitti! Bu kadar kısa sürede, bu insanların birbirleri ile böyle bağlar kurması ve ilk bölümde Şehriban’ın da dediği gibi “bu zamanda böyle bir aile” olmaları, biz izleyicilere çok sıcak ve samimi sahneler izlettiriyor.
Bu bölümde Hayati’nin de ailesini, evini ve Nevizadeler'den ne istediğini de anlamış olduk. Meğer,Hayati’nin Nevizadeler'den alacağı varmış ve onun peşindeymiş. Bu amacına ulaşmak için de etmediğini bırakmadı. Vallahi, pek cin fikirli; ancak yaptığı elinde patlayacak gibi.
Bu sırada ise emniyete de geçen bölümden ekibimizin parasını çaldığı Estaban dosyası geldi. Estaban’ı üçkağıda getirip 100 bini çalanı bulmak için Ceyhun ve Esra kolları sıvamışlardı. Tabii, Nevizadeler öyle profesyoneller ki arkalarında en ufak bir iz dahi bırakmamışlar. Bakalım, her hırsızı, soyguncuyu yakalayan, bol ödüllü komiserimiz Ceyhun bu dümeni çözecek mi?
Mahallede ise sular durulmuyor ve Muhtarın ve Şehriban’ın sayesinde Nevizadeler'e mahalleli ile kaynaşmaları için bir hoş geldin partisi düzenleniyordu. Ancak tek bir sorun vardı ki, partinin saati ile ekibin popçu Gözde’nin evinden altın klozeti soymaları için yaptıkları plan çakışıyordu. Kısacası, ekip aynı anda iki yerde olmalıydı.
Planlarım şekil, önümden çekil.
Biz tam iki şapşiğiz!
Soygun selfiesi!
Gelelim ekibin yaptığı plana. Klozeti çalmadan önce evi gidip görmekve nerelerde kamera var kontrolü yapmak isteyen çetemiz, güzel ve bizim için de oldukça eğlenceli bir planla popçu Gözde’nin evine gittiler. İşte bölüm içinde beni en çok güldüren sahneleri de burada yaşadık sanırım. Evin içine böcek ilaçlama şirketi olarak girip evi bir güzel kolaçan etme fikri çok dahiceydi ama İlaçlama şirketinin adı daha da dahiceydi! Franz Kafka’dan alıntı güzel bir espri ile şirketin adını “Gregor Samsa Haşarat ilaçlama” koymuşlar. Zaten Karlos ve Ferdi’nin tipleri ile Gözde’nin bahçıvanlarının sahnelerinde yeterince gülmemişiz gibi arabanın logosuna da saatlerce güldüm.
Çetemiz lokantada yapacakları soygunu planlarken, Ceyhunda annesinin zoru ile Nevizadeler’in Çin lokantasına gidip, kendileri için düzenlenen partiyi haber verdi. Bu sırada Derya ile ilk karşılaştıkları gün, Derya’nın düşen broşunu da vermiş oldu. Derya Ceyhun’dan hoşlanıyor mu yoksa alenen Ferdi’ye mi yazıyor pek anlamadım ama yine söyleyeceğim rica ederim, böyle ağdalı aşk üçgenleri yazmasınlar.
Bu arada söylemeden de olmaz, bölümün en güzel sürprizlerinden bir tanesi de Ayta Sözeri’nin dizide görünmesiydi. Umarım Çinli ortağın platonik aşkı olarak onu ilerleyen bölümlerde görürüz. Çinli abimiz ile sahnelerine bayıldım!
Ceyhun’un lokantada olmasından rahatsız olan çetemiz, özellikle Ferdi, Ceyhun’u emniyete bırakma ayağı ile onu lokantadan, özellikle de Derya’dan uzaklaştırdılar.Tamam kabul, bu Ferdi’nin fikriydi.Ceyhun’u karakola bıraktıkları sırada, kibarlığından ödünvermeyen komserimiz, çeteyi çaya davet etti ve çetemiz korka, ürke, o hep uzak durmak zorunda oldukları insanların içine girdiler. Bu sırada Karlos’un adının nereden geldiği hakkında Esra ile konuşan ekip, durumdan rahatsız olup çaylarını içemeden mekanı terk ettiler. Açık vermeyeceğiz diye, daha çok açık veriyorlar farkında değiller. Şapşik mi bunlar ne?
Gelelim ekibin yaptığı plana. Klozeti çalmadan önce evi gidip görmekve nerelerde kamera var kontrolü yapmak isteyen çetemiz, güzel ve bizim için de oldukça eğlenceli bir planla popçu Gözde’nin evine gittiler. İşte bölüm içinde beni en çok güldüren sahneleri de burada yaşadık sanırım. Evin içine böcek ilaçlama şirketi olarak girip evi bir güzel kolaçan etme fikri çok dahiceydi ama İlaçlama şirketinin adı daha da dahiceydi! Franz Kafka’dan alıntı güzel bir espri ile şirketin adını “Gregor Samsa Haşarat ilaçlama” koymuşlar. Zaten Karlos ve Ferdi’nin tipleri ile Gözde’nin bahçıvanlarının sahnelerinde yeterince gülmemişiz gibi arabanın logosuna da saatlerce güldüm.
Çetemiz lokantada yapacakları soygunu planlarken, Ceyhunda annesinin zoru ile Nevizadeler’in Çin lokantasına gidip, kendileri için düzenlenen partiyi haber verdi. Bu sırada Derya ile ilk karşılaştıkları gün, Derya’nın düşen broşunu da vermiş oldu. Derya Ceyhun’dan hoşlanıyor mu yoksa alenen Ferdi’ye mi yazıyor pek anlamadım ama yine söyleyeceğim rica ederim, böyle ağdalı aşk üçgenleri yazmasınlar.
Bu arada söylemeden de olmaz, bölümün en güzel sürprizlerinden bir tanesi de Ayta Sözeri’nin dizide görünmesiydi. Umarım Çinli ortağın platonik aşkı olarak onu ilerleyen bölümlerde görürüz. Çinli abimiz ile sahnelerine bayıldım!
Ceyhun’un lokantada olmasından rahatsız olan çetemiz, özellikle Ferdi, Ceyhun’u emniyete bırakma ayağı ile onu lokantadan, özellikle de Derya’dan uzaklaştırdılar.Tamam kabul, bu Ferdi’nin fikriydi.Ceyhun’u karakola bıraktıkları sırada, kibarlığından ödünvermeyen komserimiz, çeteyi çaya davet etti ve çetemiz korka, ürke, o hep uzak durmak zorunda oldukları insanların içine girdiler. Bu sırada Karlos’un adının nereden geldiği hakkında Esra ile konuşan ekip, durumdan rahatsız olup çaylarını içemeden mekanı terk ettiler. Açık vermeyeceğiz diye, daha çok açık veriyorlar farkında değiller. Şapşik mi bunlar ne?
Seveniniz pek çok ama ben bu çiftte yokum. Mutluluklar!
Popçu Gözde’nin klozetini sahtesi ile değiştirmek için beyaz bir klozeti altın rengine boyama çabalarına giren ekibimiz iş üstündeyken, Derya’nın aklına arkadaşının doğum günü geldi. Derya’yı arkadaşının doğum gününe motoru ile götüren Ferdi’nin de annesine ne olduğunu Derya ile yaptıkları konuşmadan anladık. Meğer Ferdi’mizin annesi doğum sırasında ölmüş. Bu yüzden de Ferdi’miz asla doğum günlerini kutlamazmış. Neyse, ikilimiz doğum gününe ulaştığında Derya’nın arkadaşı olarak Neslihan Aker’i, yani nam-ı diğer suskun/altyazılı Leyla’mızı görmek beni çok mutlu etti. Ne çok özlemişiz onu da. Umarım onu da yine görürüz ekranlarda. İşte Neslihan Aker’in karakteri Serpil, Ferdi ve Derya’yı sevgili sanınca, ikilimiz parti boyunca sevgili rolü yapmak zorunda kaldılar.
Doğum gününden eve dönüş yolunda ise yine birbirlerine giren ikilinin bol çekişmeli, ittirmeli sahnelerine şahit olduk. Ben neden bu tarz sahnelerden elektrik alamıyorum bir anlam veremedim. Artık dizilerimizde kadın karakterlerimizi itip kakarak, “ne kadar romantik, aşık erkek” imajı vermeye çalışmasak da, ben ve benim gibi izleyenler rahatsız olmasa. Seyir zevki açısından belki güzel olsa da, erkeklerin kadınlara isteklerini zorla yaptırmak için takındıkları zorba tavırlara çok takığım. Erkeklerin kadınları malı gibi görme klişesini artık kullanmasanız mı ballarım?
Bu bölümde karakterlerin biraz daha ailevi hayatlarına indik sonunda. Önce Ferdi’nin annesi, sonra da Yaren’in annesi hakkında birkaç bilgi aldık. Meğer annesi de İstanbul’daymış. Geçen bölüm Yaren’in prenses edası ile dolanmalarına biraz takılmıştım açıkcası. Komşu günündeki ortamı beğenmeyip, sıkılmaları falan, Yaren’in ailesi hakkında beni düşündürmüştü. Bu asil, soylu beğenmez haller nereden geliyor diye düşünmeden edemedim. Belki de Yaren gerçekten soylu bir aileden gelmiş olabilir diye bir sonuca vardım ancak değilse bu tavırları acilen törpülemesi lazım.
Popçu Gözde’nin klozetini sahtesi ile değiştirmek için beyaz bir klozeti altın rengine boyama çabalarına giren ekibimiz iş üstündeyken, Derya’nın aklına arkadaşının doğum günü geldi. Derya’yı arkadaşının doğum gününe motoru ile götüren Ferdi’nin de annesine ne olduğunu Derya ile yaptıkları konuşmadan anladık. Meğer Ferdi’mizin annesi doğum sırasında ölmüş. Bu yüzden de Ferdi’miz asla doğum günlerini kutlamazmış. Neyse, ikilimiz doğum gününe ulaştığında Derya’nın arkadaşı olarak Neslihan Aker’i, yani nam-ı diğer suskun/altyazılı Leyla’mızı görmek beni çok mutlu etti. Ne çok özlemişiz onu da. Umarım onu da yine görürüz ekranlarda. İşte Neslihan Aker’in karakteri Serpil, Ferdi ve Derya’yı sevgili sanınca, ikilimiz parti boyunca sevgili rolü yapmak zorunda kaldılar.
Doğum gününden eve dönüş yolunda ise yine birbirlerine giren ikilinin bol çekişmeli, ittirmeli sahnelerine şahit olduk. Ben neden bu tarz sahnelerden elektrik alamıyorum bir anlam veremedim. Artık dizilerimizde kadın karakterlerimizi itip kakarak, “ne kadar romantik, aşık erkek” imajı vermeye çalışmasak da, ben ve benim gibi izleyenler rahatsız olmasa. Seyir zevki açısından belki güzel olsa da, erkeklerin kadınlara isteklerini zorla yaptırmak için takındıkları zorba tavırlara çok takığım. Erkeklerin kadınları malı gibi görme klişesini artık kullanmasanız mı ballarım?
Bu bölümde karakterlerin biraz daha ailevi hayatlarına indik sonunda. Önce Ferdi’nin annesi, sonra da Yaren’in annesi hakkında birkaç bilgi aldık. Meğer annesi de İstanbul’daymış. Geçen bölüm Yaren’in prenses edası ile dolanmalarına biraz takılmıştım açıkcası. Komşu günündeki ortamı beğenmeyip, sıkılmaları falan, Yaren’in ailesi hakkında beni düşündürmüştü. Bu asil, soylu beğenmez haller nereden geliyor diye düşünmeden edemedim. Belki de Yaren gerçekten soylu bir aileden gelmiş olabilir diye bir sonuca vardım ancak değilse bu tavırları acilen törpülemesi lazım.
Aaa Kandemir’in kızı Çalıkuşu’nun küçüklüğü çıktı! Pek şeker, maşallah!
Ferdi ve Yaren’in ardından ise ailesi hakkında yeni bilgiler edindiğimiz üçüncü karakter Kandemir’di. Ben geçen bölüm yorumumda Derya’nın Kandemir’in kızı olabileceğine dair bir teori üretmiştim ama böyle bir klişeyi kullanmadılar ve sonunda Kandemir’in kızını gördük. Ancak Kandemir’in kızı babasını tanımıyor. Bu hikayenin de derinliğini en kısa zamanda öğrenmek istiyorum. Kandemir’i üzmeyin!
Bölümün başında Nevizadeler’in evine girme planları kuran Hayati ise oğlunun top oynarken camı kırma bahanesi ile Nevizadeler'in evinin anahtarını aldı. Her ne kadar biz ne yaptığına dair en ufak bir şey göremesek bile, bence eve gizliden girip saklanan “şeyi” aramaya koyuldu ve bölümün sonunda eve baskına gelen polisler de, Hayati’yi hırsız sanan bir komşunun ihbarı üzerine eve geldiler. Yani boşuna panik yapmaya gerek yok, Çetemiz yakalanmayacak.
Ferdi ve Yaren’in ardından ise ailesi hakkında yeni bilgiler edindiğimiz üçüncü karakter Kandemir’di. Ben geçen bölüm yorumumda Derya’nın Kandemir’in kızı olabileceğine dair bir teori üretmiştim ama böyle bir klişeyi kullanmadılar ve sonunda Kandemir’in kızını gördük. Ancak Kandemir’in kızı babasını tanımıyor. Bu hikayenin de derinliğini en kısa zamanda öğrenmek istiyorum. Kandemir’i üzmeyin!
Bölümün başında Nevizadeler’in evine girme planları kuran Hayati ise oğlunun top oynarken camı kırma bahanesi ile Nevizadeler'in evinin anahtarını aldı. Her ne kadar biz ne yaptığına dair en ufak bir şey göremesek bile, bence eve gizliden girip saklanan “şeyi” aramaya koyuldu ve bölümün sonunda eve baskına gelen polisler de, Hayati’yi hırsız sanan bir komşunun ihbarı üzerine eve geldiler. Yani boşuna panik yapmaya gerek yok, Çetemiz yakalanmayacak.
Düğün gibi partimizi de yaparız, yeni komşularımızı karşılarız.
Gelelim soygun ve parti sahnelerine. Popçu Gözde’nin evine Ev Kafası programı yapan televizyoncular kılığında giden Karlos,Ferdi,Yaren ve Derya altın klozeti götürdük sanarken, arabaya yüklenen dedeleri Gazanfer’in heykelini alıp gitmişler. Karlos’un da dediği gibi, bunun olacağı belli değil miydi? Tamam, iyidir, hastır, güzel dizidir lakin, yine bir klişe ile bizi gerim gerim gerdiniz. İzlerkengerilsem de, ekibin bu işi de başaracağından oldukça emindim. Gelelim bu sahnede de aklıma takılana; dedim ya klişe diye; hadi bu klişeyi yaptınız, bari bunu yaptığınızı bildiğinizi bize göstermek için karaktere söyletmeseydiniz. O kutular değişecekti belli! Bu kadar güzel esprileri bu hikayeye yedirirken, yanlış anlaşılmalardan oluşan komedi hiç sizin kaleminize yakışmıyor.
Kutular karışınca çetemizde bir panik hali oluşsa da, hala partide olan Kandemir ve Bahadır sayesinde kutuları çabucak değiştirme fırsatı yakaladılar. Yoksa Gözde bunları paramparça ederdi. Zaten 100 bin dolarlık klozetine oturdular diye ortalığı kaldırdı. Bu işi nasıl kotardıklarını bilmem ama dediğim gibi başarmasalar olmazdı. Benim çetemize güvenim tam!
Eve gelen ekibimizin bu upuzun gecesi henüz bitmemişti. Ani bir polis baskını ile karşı karşıya kalan ailemizde biz de büyük şoklar yaşasak da, daha önce de dediğim gibi polisin başkasının Hayati’nin hırsızlığını görüp ihbar ettiğini düşünmekteyim.
Bu bölüm de böyle bitti. İyisi ile kötüsü ile çok güldük, eğlendik, yeni bölümü bekler olduk. Haftaya daha komik ve güzel bir bölümde görüşmek üzere!
Gelelim soygun ve parti sahnelerine. Popçu Gözde’nin evine Ev Kafası programı yapan televizyoncular kılığında giden Karlos,Ferdi,Yaren ve Derya altın klozeti götürdük sanarken, arabaya yüklenen dedeleri Gazanfer’in heykelini alıp gitmişler. Karlos’un da dediği gibi, bunun olacağı belli değil miydi? Tamam, iyidir, hastır, güzel dizidir lakin, yine bir klişe ile bizi gerim gerim gerdiniz. İzlerkengerilsem de, ekibin bu işi de başaracağından oldukça emindim. Gelelim bu sahnede de aklıma takılana; dedim ya klişe diye; hadi bu klişeyi yaptınız, bari bunu yaptığınızı bildiğinizi bize göstermek için karaktere söyletmeseydiniz. O kutular değişecekti belli! Bu kadar güzel esprileri bu hikayeye yedirirken, yanlış anlaşılmalardan oluşan komedi hiç sizin kaleminize yakışmıyor.
Kutular karışınca çetemizde bir panik hali oluşsa da, hala partide olan Kandemir ve Bahadır sayesinde kutuları çabucak değiştirme fırsatı yakaladılar. Yoksa Gözde bunları paramparça ederdi. Zaten 100 bin dolarlık klozetine oturdular diye ortalığı kaldırdı. Bu işi nasıl kotardıklarını bilmem ama dediğim gibi başarmasalar olmazdı. Benim çetemize güvenim tam!
Eve gelen ekibimizin bu upuzun gecesi henüz bitmemişti. Ani bir polis baskını ile karşı karşıya kalan ailemizde biz de büyük şoklar yaşasak da, daha önce de dediğim gibi polisin başkasının Hayati’nin hırsızlığını görüp ihbar ettiğini düşünmekteyim.
Bu bölüm de böyle bitti. İyisi ile kötüsü ile çok güldük, eğlendik, yeni bölümü bekler olduk. Haftaya daha komik ve güzel bir bölümde görüşmek üzere!