Ve Mercedes Jones bir kaç dans numarası öğretmek için geri döner.
Genel olarak duygu seli halinde ilerleyen bölümde, 100.bölüm öncesi eski dost Mercedes’i görmek çok hoştu. Geçen sezon kiloları yüzünden kendi sesine, istedikleri gibi bir fiziğe sahip başka bir kadının görüntüsünü koymaları üzerine başarısızlığa uğrayan Mercedes’in bu bölüm, yazdığı sözler karşılığında albüm kopardığını gördük. Mercedes’in oyuncak köpeği belki de dizinin güldüren tek sahnesiydi. Açık konuşayım, Mercedes de hakkı yenen karakterlerden. Konusu devam etmedi bir türlü. Arada çıkışları oldu tabii ama hikayesi asla akmadı; bir tip olarak kaldı kafamızda. O sinir bozucu, her türlü kötü şeye müstehak olan Tina’nın bile karakteri oturdu. Gerçi Mercedes’in tepkilerinin oturduğu zamanlarda Tina, repliği bile olmayan bir arka fondu. Bu bölüm sadece Mercedes geri gelmedi tabii; Burt ve Carol da bizimleydi. Carol’ın, oğlu Finn’in arkadaşlarını yarı yolda bırakmayacağını elbette biliyorduk; bizi şaşırtmadı. Ancak Finn ve Carol’ın sahneleri olsun, Finn ile ilgili bölüm içerisinde genel olarak yapılmış flashbackler olsun oldukça hüzünlendirdi. Beşinci sezonun üçüncü bölümü Cory Monteith’i anma bölümü gibiyse, bu bölüm de Finn’i anma gibi oldu. Glee, sadece Finn’in değil, Cory Monteith’in de ölmüş olmasını hiç sömürmeden çok güzel veriyor. Tam yerinde anmalar yapılıyor. Böylece Cory Monteith’in ölümünden yararlanmıyor ama karakteri Finn’i de asla unutturmuyor. Sezonun başından beri arkadaki kalabalıktan olan Marley, Jake ve Ryde’ın ise Ohio’daki son günler adına, bu bölüme özel, kendi konuları olmuş. Zaten New York ekibi sadece son sahnede gözüktü. Sonunda Marley de kendisinde bir star ışığı olmadığını anladı. Bu yüzden söz yazma işine girişti ama her Glee karakteri gibi ilk seferinde başaramadı. En ezik aşk üçgeninin tarafları olan Jake ile Ryder ise, umutsuzca aşık oldukları o bayat Marley için Mercedes ile konuştular. Tipik Amerikan senaryosu işte. Cheeriolar’a yine ödül kazandıran Roz’u da görmek oldukça güzeldi. Büyük ihtimal onu da son kez gördük.
Blaine, Kuşum Jean Baptiste tarafından korkutulurken..
Belki de yarışmaların son kötüsü Jean Baptiste oldu. Oldukça saf bir kötüyle karşı karşıya olmamıza rağmen, insani değerlere bağlılığı hoşuma gitti. Bir daha görmeyiz diye düşünüyorum ama Jean Baptiste; Jesse St. James, Sebastian ve Hunter’ın üst versiyonlarıydı. Bir de galiba Kuşum Aydın’a tip olarak çok benziyor. Finn’in en sevdiği şarkıları söylemelerine ve Rachel’dan önce Finn’in bagetlerini alan Sam’e rağmen New Directions kazanamadı. Bunu tabii ki bekliyorduk. Yıllarca o yıldız takıma rağmen sadece 3.sezonun sonunda birinci olmuşlardı. Son anda katılan üç cheerio ile bu iş dönmezdi. New Directions kaybedince, Sue yapacağını yaptı ve acımasız olmadan Glee Kulübü’nü kapattı. Sue yılların intikamını almıyordu. Mantıklı sebepleri vardı bu sefer. Şimdi Sue’nun Glee Kulübü’nü kapattığını duyan bütün eskiler 100.bölüm için McKinley’e, Ohio’ya geri dönecekler.
Finn’i her sahnesinde anan bu bölümden sonra 100 daha coşkulu ama daha da buruk olacak. Herkes bir arada ama Finn yok çünkü. Ellerimizi ovuşturduk 100’ü ve Unholy Trinity’den Toxic’i bekliyoruz.