Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Git kendine çok sövdürmeden
Sezon: 1 Bölüm: 14

Yılmaz Usta ile Yemekteyiz’e hoş geldiniz.

Geçen hafta Saadet’i kaçırılmak üzere, Sevda’yı Bedir’den kapak üstüne kapak yemiş, Servet’i de bir arkadaşlık defterini kapatmış olarak bırakmıştık. Fragmanlara bakınca Saadet cephesi hariç eğlenceli bir bölüm bekliyor gibiydi bizi.

Bölümü Saadet’le açtık. Kafasını yere vuran Saadet’i Asrın orada bırakmayacaktı tabii. Bu sırada Servet’le Yılmaz da bölüm içinde ilk cilveleşmelerini yaşadılar, arkasından ilk küsüşmelerini, sonra ilk barışmalarını. Yılmaz akşam için yemek hazırlayarak Servet’in midesinde kelebekler uçuşturacaktı.

Yılmaz, akşama odaklanmışken Bedir geldi. Sevda ise Bedir afallamasını hala üstünden atamamıştı. Bedir’in anlattığına göre annesi yokluğunda ne yapmış etmiş kan davasını kapatmıştı. Artık karşımızda zengin ama gariban ağa çocuğu “Travolta” Bedir vardı. Şimdi Sevda düşünsün.

Bedir idi, Tibet idi, Bedir idi, Tibet idi…

Saadet’in yolda kurtulma çabaları boşaydı. Asrın gözünü karartmıştı. Benzinlikte de ilk ipucunu bırakmıştı sanki. Saadet’in Asrın’a yardım eden adama “Sizin ananız bacınız yok mu?” serzenişi bile işe yaramadı.

Bedir’in dönüşüyle akşamki baş başa yemek toplu yemeğe dönüştü. Sevda da geldi. Evde canı sıkılan Muzaffer amcam da baskın yaptı geldi. Sevda olurdu da Tibet olmaz mıydı? O da geldi. Yılmaz Ustanın yamaklığına soyundu. Masada eksik olan Saadet ve Kemal’di. Kemal tek başına gelince nihayet Saadet’in yokluğundan meraklanmaya başladılar.

Kemal müştemilatta ilk ipucunu buldu. Bunun üzerine Saadet’in Asrın’la gönüllü olarak kaçtığını düşünmeye başladı. Bu düşüncesine en celalli tepkiyi Sevda verdi. Yılmaz’la baş başa konuşan Kemal çok üzgündü, kendisini kandırılmış hissediyordu.

Asrın’ın son pişmanlığı fayda etmiyordu artık. Ne kadar dil dökse de Saadet artık Asrın’a kapılarını kapatmıştı. Bunu da kafasına indirdiği odunla ve telefonla Kemal’i arayıp söylediği sözle ispatladı: “Bu zamanda telefonunu ezbere biliyorsam ben onu insanı seviyorum demektir.” Bunu söylerken ki ters köşesi de nefisti tabii.

Git artık Asrın, git kendine çok sövdürmeden.

Asrın bu ters köşe sonunda iyice dellendi, Saadet’in boğazına bıçak dayanamaya kadar vardırdı işi. Kemal ya kaç ya yakalan tercihlerini sununca da kaçmayı tercih etti derrrkeeennnn geri döndü ve bizim taze âşıkların yüzlerine silahını dayadı.

Haftaya muhtemelen Asrın bir şey yapamadan ekip gelir, kelepçeleyip götürür. Kimseye bir şey olacağını sanmıyorum. Asrın kendisine sıkar silahı derseniz, bence o da olmaz canlarım.

Bölümdeki tatlı detaylar: Yılmaz’ın aşçı moduna geçmesi, Muzaffer amcanın can sıkıntısı, Servet’in takıntılarından kurtulamaması, Saadet’in “Sizin ananız bacınız yok mu?” çıkışı.

Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkürler. Haftaya görüşmek üzere.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR