Santana ve Kurt zalim üvey kız kardeşler gibi davranmadılar.
Arkadaşlıkların her zaman aynı çizgide devam etmesi imkansızdır. Rachel ve Santana bir iyi, bir kötü olmaya devam ediyorlar. Bu kadar sık olanını değil ama her zaman ‘canım cicim’ olmaktansa arada sırada atışmanın sağlıklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Santana da aslında diğer gelmeyenler gibi piyasada yoktu. Bir tek Tina gelmişti bütün uğursuzluğuyla; hatta Artie bile galaya katılamayacaktı. Ama Kurt, Santana’ya Rachel’ın gala öncesi dibe vurduğunu haber verince düşene bir tekme daha vurmamış, Rachel’a bir yardım eli uzatmıştır. Üzgünüm ama Santana bence bu konuda çok fedakarlık yaptı, yani Rachel’ın yedek oyuncusuydu, onu bile bıraktı. Neyse fazla girmeyeceğim Santana, açık açık rolün aslı için Rachel’ı öldürme planları yaptığını söylese bile o konuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Hazır Rachel için sevinmişken bu duygumu kaybetmemeliyim.
Arkadaşlıkların her zaman aynı çizgide devam etmesi imkansızdır. Rachel ve Santana bir iyi, bir kötü olmaya devam ediyorlar. Bu kadar sık olanını değil ama her zaman ‘canım cicim’ olmaktansa arada sırada atışmanın sağlıklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Santana da aslında diğer gelmeyenler gibi piyasada yoktu. Bir tek Tina gelmişti bütün uğursuzluğuyla; hatta Artie bile galaya katılamayacaktı. Ama Kurt, Santana’ya Rachel’ın gala öncesi dibe vurduğunu haber verince düşene bir tekme daha vurmamış, Rachel’a bir yardım eli uzatmıştır. Üzgünüm ama Santana bence bu konuda çok fedakarlık yaptı, yani Rachel’ın yedek oyuncusuydu, onu bile bıraktı. Neyse fazla girmeyeceğim Santana, açık açık rolün aslı için Rachel’ı öldürme planları yaptığını söylese bile o konuda hakkının yendiğini düşünüyorum. Hazır Rachel için sevinmişken bu duygumu kaybetmemeliyim.
Sue ve Mario yaşlılık erotizmini oldukça başarılı yansıttılar.
Sue ve Will, Rachel’ın galası için New York’a geldiler ama tabii ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Gerçi Sue’nun gelişi öyle oldu. Emma doğuma çok az bir vakit kaldığı için gitmiyordu ve Sue hiç New York’u görmemiş. E, Sue New York’u gördü mü? Pek sayılmaz. Rachel’ın icrasını sivri diliyle izleyip izleyip, Kurt’ün itici ‘Hımmmm,’ uyarılarından sıkılıp salondan çıktı. Yalnız değildi ve Sue’nun New York macerası bir aşk macerasına dönüştü. Mario bana itici geldi açıkçası. Hiç sevmem öyle tipleri. Ancak Rachel’ın sahnedeki haline ‘’Eğer çirkin bir ördeğin terk edilme acısını izlemek isteseydim, gider bir bölüm Girls izlerdim’’ demesiyle benden büyük bir puan aldığını söylemeliyim. Glee’yi neden sevdiğimi bu sayede bir kez daha anladım. Girls gördüğüm en tuzak dizi. Sahte sömürücü duyarlılıklarla modern çağın sürekli ‘irdeleme’ meraklılarını ağına düşürüyor. Bence çok büyük bir aldatmaca Girls. Neyse bu konuda ağzımı açarsam susmam, o yüzden Sue’nun aşk sarhoşluğundan Rachel ve diğerlerine yaptıklarına geleceğim. Evet Rachel ve Kurt’ün evinin her yerinde sevişmiş olmaları çok iğrenç ve evet Rachel’ın dediği gibi aynen bütün bu yıllar boyunca Sue onlara daha iyi olmaları için aşağıladığını söyler dururdu. Üstelik buna inandık. Sue’nun niyeti de buydu bence. Mario’nun aşkından biraz şımardı galiba. Bu sezonda Sue’ya bu hikayeyi verdik. İlk üç sezon sayısız hikayeleri olan karakterler nasıl son iki sezondur bu kadar sıkıcı hayatlar yaşıyorlar anlamış değilim. Evet bu sadece New York’ta geçen Glee güzel ama eskisi gibi asla değil. Bir lise dizisi olarak çok başarılıydı çünkü.
Sue ve Will, Rachel’ın galası için New York’a geldiler ama tabii ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Gerçi Sue’nun gelişi öyle oldu. Emma doğuma çok az bir vakit kaldığı için gitmiyordu ve Sue hiç New York’u görmemiş. E, Sue New York’u gördü mü? Pek sayılmaz. Rachel’ın icrasını sivri diliyle izleyip izleyip, Kurt’ün itici ‘Hımmmm,’ uyarılarından sıkılıp salondan çıktı. Yalnız değildi ve Sue’nun New York macerası bir aşk macerasına dönüştü. Mario bana itici geldi açıkçası. Hiç sevmem öyle tipleri. Ancak Rachel’ın sahnedeki haline ‘’Eğer çirkin bir ördeğin terk edilme acısını izlemek isteseydim, gider bir bölüm Girls izlerdim’’ demesiyle benden büyük bir puan aldığını söylemeliyim. Glee’yi neden sevdiğimi bu sayede bir kez daha anladım. Girls gördüğüm en tuzak dizi. Sahte sömürücü duyarlılıklarla modern çağın sürekli ‘irdeleme’ meraklılarını ağına düşürüyor. Bence çok büyük bir aldatmaca Girls. Neyse bu konuda ağzımı açarsam susmam, o yüzden Sue’nun aşk sarhoşluğundan Rachel ve diğerlerine yaptıklarına geleceğim. Evet Rachel ve Kurt’ün evinin her yerinde sevişmiş olmaları çok iğrenç ve evet Rachel’ın dediği gibi aynen bütün bu yıllar boyunca Sue onlara daha iyi olmaları için aşağıladığını söyler dururdu. Üstelik buna inandık. Sue’nun niyeti de buydu bence. Mario’nun aşkından biraz şımardı galiba. Bu sezonda Sue’ya bu hikayeyi verdik. İlk üç sezon sayısız hikayeleri olan karakterler nasıl son iki sezondur bu kadar sıkıcı hayatlar yaşıyorlar anlamış değilim. Evet bu sadece New York’ta geçen Glee güzel ama eskisi gibi asla değil. Bir lise dizisi olarak çok başarılıydı çünkü.
Emma ve Will’in çocukları kızıl mı yoksa kıvırcık saçlı mı merak konusu.
Taa New York’a kadar gelen Will, en sevdiği en güvendiği öğrencilerinden olan Rachel’ın galasını Emma’nın doğumunun geldiği haberiyle kaçırdı. Bu da romantik olmayan bir kurgu gibi gelebilir ama aslında romantik bir raslantı. Will’in artık gerçekten bir çocuğu var ve bu sırada favori öğrencisi kendisini kanıtladı. Esas romantizm de Will ve Emma’nın bebeklerine ‘Finn’ adını vermeleri. Rachel’ın gece yarısından sonra kariyer hedeflerindeki gibi bir gey ikonu olmak adına, zaferini kendisine hayran geylerin doluştuğu bir mekanda kutladı. Camdan ayakkabıları hala ayağındayken sabahın ilk postasıyla eleştirmenlerden tam not aldığını da öğreniyoruz. Eğer beğenmeselerdi çok gülerdim, hatta belki Rachel’ın hedefine ulaşmasına sevindiğimden daha çok sevinirdim.
Finn Hudson’ın yaşarken bu kadar yakışıklı olduğunu fark etmediğimiz anlardan birisi daha.
Madem Rachel sahnede Finn’i hatırlayıp ağladı, o anı biz de hatırlayalım. Bir şekilde Finn bu bölümde olmalıydı ve bence çok da güzel oldu.
Taa New York’a kadar gelen Will, en sevdiği en güvendiği öğrencilerinden olan Rachel’ın galasını Emma’nın doğumunun geldiği haberiyle kaçırdı. Bu da romantik olmayan bir kurgu gibi gelebilir ama aslında romantik bir raslantı. Will’in artık gerçekten bir çocuğu var ve bu sırada favori öğrencisi kendisini kanıtladı. Esas romantizm de Will ve Emma’nın bebeklerine ‘Finn’ adını vermeleri. Rachel’ın gece yarısından sonra kariyer hedeflerindeki gibi bir gey ikonu olmak adına, zaferini kendisine hayran geylerin doluştuğu bir mekanda kutladı. Camdan ayakkabıları hala ayağındayken sabahın ilk postasıyla eleştirmenlerden tam not aldığını da öğreniyoruz. Eğer beğenmeselerdi çok gülerdim, hatta belki Rachel’ın hedefine ulaşmasına sevindiğimden daha çok sevinirdim.
Finn Hudson’ın yaşarken bu kadar yakışıklı olduğunu fark etmediğimiz anlardan birisi daha.
Madem Rachel sahnede Finn’i hatırlayıp ağladı, o anı biz de hatırlayalım. Bir şekilde Finn bu bölümde olmalıydı ve bence çok da güzel oldu.