Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Eve Giren Yarasalar
Sezon: 4 Bölüm: 2

Hello Iowa

Girls dördüncü sezonun aylar öncesinde dolaşıma giren fragmanları bize pastoral mı pastoral, kinoa salatası ve taze sıkılmış detoks suları kadar sıkıcı mı sıkıcı bir Iowa manzarası sunuyordu. Triggering, Hannah’nın gözünden Iowa’nın nasıl da muhteşem bir yer olduğunu anlatmaya koyuldu başta. New York’un kir, pas ve alabildiğine çeşitte insan alan metrosundan sonra pembe kaskını takıp parkların içinden geçerek okula gitmek Hannah için bulunmaz bir nimet elbette. Düşünün; okulunuzu bitirdikten sonra kendinizi bir ofis odacığının içinde de bulmadınız (Hannah’nın kısa GQ deneyimini saymazsak). Üstelik sudan çıktıktan sonra iki de tokat yiyen balığa da hiç benzemiyor haliniz. Kendinizi geliştirmek için bulunmaz bir fırsat olarak gördüğünüz master programınız ve iş hayatının zor koşullarına katlanmak zorunda kalmayacağınız aylar da önünüzde serili. Sonra, her an, çeşitli fare türlerini misafir edeceğiniz kutu gibi evinizde, maaşınızın ya da bursunuzun önemli bir kısmını ev sahibinin eline saymak yerine, yayıla yayıla yatıp oturacağınız makul kiralı eviniz de var. Her şey yolunda değil mi? Derken, Hannah tam yerinde bir foreshadowing’le okula gittiği ilk gün direksiyonu sağa doğru kırarken yere düşüyor. Etrafı seyrederek “buraya iyi ki gelmişim” ifadesini yüzünden rahatlıkla okuyacağınız Hannah çimenlerle buluşuyor. Iowa, Hannah’ya ne yapacaksın sen?

İlk çatlak nerede oluşmaya başladı derseniz, Hannah’nın derste aşırı savunmacı bir hale bürünüp yazdığı kısa bir hikayeye yapılan eleştirilere takındığı tavırdan diyebiliriz. Söz konusu; kendisine yapılan her eleştiriyi gövdesinde bir ayna varmış gibi çevresine yansıtan ve büyük bir bencillikle her defasında üste çıkmaya çalışan Hannah olduğu için bu tepkileri normal karşılıyoruz. Sınıf arkadaşlarının cümlesini bile bitirmesine fırsat vermeyen Hannah, muhtemelen hikayeyi bitirmesiyle birlikte beğeniden oluşan bir sessizlik olacağını hayal ediyordu. Bir tek D. August onu destekledi. Hikayenin üslubu  hakkında, “Nerdeyse saldırgan, ama bir o kadar da saldırgan değil,” sözüyle Amerikan yüksek lisans sınıfı klişesini yaşatan, elleriyle havaya tırnak işareti yapma konusunda uzmanlaşmış sınıf arkadaşlarına ise epey bozuldu. Ders sonunda bozguna uğramış Hannah, bisikletinin çalındığını da görünce --diğer deyişle IOWA’DA DA eşyalarının çalınacağını acı şekilde öğrenince, tıpkı New York’ta olduğu gibi-- ilk sahnede gösterilen mısır tarlalarını yakmak istemiştir. Çatlak böylece epey yol aldı.

NYU’dan nasıl mezun olduğu hala merak konusu.

Eve dönüş. Telefonu evinin yakınlarında çekmiyor. Ayıla bayıla Marnie’ye gösterdiği evde telefon çekmiyor. Gece, sessizliğiyle evi daha da ürkütücü kılıyor. Adam yok, Adam aramıyor. Cep telefonundaki mutlu anlara bakalım. İstese Adam’ı bile arayamayacağı bir halde, gözüne uyku girmiyor. Bu sefer sadece ailesinin, arkadaşlarının değil, Adam’ın bile çekim alanının dışında. Derken birkaç tıkırtıdan sonra yarasaları evine davet ediyor. Hastalandığında üstüne tişört bile giymeden Hannah’nın evine koşan Adam, şimdi yarasaları kovamayacak, Hannah’yı sakinleştiremeyecek. Hannah adımlarını bile sayamadığı kocaman evinde geceyi banyosunun kutu gibi boşluğunda geçirecek. Tıpkı New York’taki evinde olduğu gibi.

Blake Lively’nin kocası olmasan da, iyi dostsun vesselam.

Ödemeli aramalara cevap veremeyen arkadaşlar, kesilen Skype konuşmaları, anne babanın Scrabble oynamak için çok yalnız hissettiğiniz bir anda sizi umursamaması... Tıpkı bir direksiyon kayması, yuvarlanıp bisikletten yere düşmeniz. Sağlıklı yaşam diye yediğiniz üzümleri geri tükürmeniz, yatağınızda yalnız ve güvensiz yatmanız. Başınızda yarasaların dönmesi. Cebinizde sivri uçlu şeyler taşımanız. Hatta 25 yaşında sarhoş halinizle ağlayan bir kıza “çok şey gördüğünüzü” iddia etmeniz. Eskiyi hatırlatan her yakının sizden çok uzak ve size çok yabancı olduğunu bilmeniz. Geldiğiniz yerin sizi bırakmaması, gittiğiniz yerin sizi içine almaması. Sonra tıklatılan bir kapı ve oralardan bir dost, Elijah. Mısır tarlalarını hala yakmak istiyorsunuz. Yakamıyorsunuz, onun yerine dostunuzun boynuna sarılıyorsunuz.

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR