Başta bir masaldı belki, hayaldi Zeynep ve Fatih’in hikâyesi ama gün geçtikçe daha gerçekçi bir hal alıyor. Ailelerin işin içine girmesi elbette tahmin ettikleri bir şeydi. Fakat işlerin bu kadar karışacağını ikisi de tahmin edememişti.
Fadik’in Mukaddes tarafından sıkıştırılması sonucu ortalığın karışmasıyla, Zeynep ve Fatih olay yeri müdahale ekipleri olarak olay yerine intikal ettiler. Ertan’ın kim olduğunu ısrarla sormasına rağmen istediği cevabı alamayınca bozuldu haliyle Mukaddes Hanım. Ama bundan daha önemli bir olay olan Orhan’ın büyük dede Selim Şekercizade’den hatıra şampanyayı içip devrilip kalmasıyla, Ertan konusu rafa kaldırıldı. Öyleydi böyleydi derken konu geldi Zeynep ve Fatih’in düğününe. Hadi buyurun, ne olacak şimdi sayın seyirciler? Hemen buna da bir kılıf uyduruldu ve tabii yine en imkânsız olan ‘yukarı Amerika’ seçeneği kullanıldı. Ama Şekercizade ailesini ikna etmeye maalesef yetmedi bu. “O fotoğrafları illa ki görmek istiyoruz” diye emir veren Gülsüm Şekercizade’nin bir lafı iki edilemez elbette. Derhal hazırlıklar başlasın, düğünümüz var!
Zeynep, yaşadıkları onca şeyin üzerinde nasıl baskı oluşturduğunu hissettikçe, içine sıkıntılar çökmeye başladı. Bu sıkıntılar sebebiyle “Gelinlikti, damatlıktı uğraşamam ben öyle babama anlatacağım her şeyi,” dedi. Fatih de önce bir prova yapması gerektiğini söyledi ve Reis’in aynısı oldu. Gerçekten aynısı oldu yalnız, ben bile korktum o bakışlardan :). Küçük bir provayla hemen söylemekten vazgeçti Zeynep tabii.