Elçin’in hayattan öyle çok çılgınca beklentileri yok. Zaten bir insanın sahip olmak isteyeceği her şeyi var ama gel gelelim ki zerre huzuru yok. Kendisine sorulmayan “Nasılsın?”lara hasret Elçin. Neyseki herkesin derdine yetişmek için kendisini helak eden Elçin’in de derdini dinleyen biri var ki evet, bu Gülpare’den başkası değil. Üstelik Gülpare’nin seanslarına masaj da dâhil! Bu hafta çok net gördük, Gülpare ile konuşmak Elçin’in en büyük terapisi. O “hanım” sözcüğünün altında yatan dostlukları çok güzel değil mi?
Gülpare gibi bir kadın Cengiz gibi sorumsuzluğun kitabını yazmış bir adamı ne diye hala yanında tutar gerçekten anlamıyorum. Bence bunun adı aşk değil, Gülpare’nin yıllardan beri taşıdığı bir alışkanlık sadece. Yoksa Gülpare gibi gözü pek ve akıllı bir kadının Cengiz’in basit numaralarına aldanmayacağı –ve hatta aldanmadığı- aşikâr. Gülpare’nin bu alışkanlığını kıracak birinin olacağını düşünüyorum. Gülpare’nin de aynanın diğer tarafından bir yansıması vardır elbet.
Bu hafta iki yeni karakter ile tanışırken, Kemal’in geçmişinde bulduk kendimizi. Hatırlarsınız Kemal’in –Nezaket’in de tekrar kanamasından korktuğu- bir gönül yarası vardı. Tanıştığımız iki karakterden biri Kemal’in gönlünde bu yarayı açan Arzu idi. Diğeri ise Arzu’nun uğruna Kemal’i terk ettiği Altan… Ve Altan aynı zamanda Elçin’in hastalarından bir tanesi. Bu dört insanın yolu bizim mahallede kesişiveriyor. Altan hafif –hafif mi dedim?- psikopat ve takıntılı bir karakter, Arzu ise şuh kahkahası ile ortalığı çınlatan ve parayı insanların önüne koymuş bir kadın. Kemal’i terk etmesinin sebebi de bu ya zaten. Mevzuyu asıl çetrefilli hale getiren ise Altan’ın, Kemal’i tanıması ki Altan gibi uçan sineğin koordinatından haberdar bir adamın Kemal’i tanımaması tuhaf olurdu zaten. Terapi için Elçin’in yeni muayenehanesine gelen Altan, bizim Kemal’i de gördü ve zaten var olan kıskançlığı O’nu tamamıyla ele geçirdi. Bunun üstüne zaten bilgisayarında Kemal’in fotoğrafı ile Altan’a yakalanmış olan Arzu da Kemal ile buluşup “Ben aslında seni unutmadım” edebiyatına girince işler iyice karıştı. Elçin ve Kemal arasındaki o ilk elektriklenmeden sonra da zaten sakin olmayan mahalleyi çok daha ateşli günlerin beklediği aşikâr.
Zaten derdi başından aşkın olan Elçin, bir de Muhittin ile Fikriye’nin arasını düzeltmek için kolları sıvadı. Elçin’in buna gerçekten inanması zaten O’nun her şeye rağmen ne kadar pozitif olduğunu gösteriyor bana kalırsa, çünkü bahsettiğimiz kişiler Muhittin ile Fikriye. Tabii ki patlamaya hazır birer bomba olan ikili terapinin sonunu getiremediler ve muayenehaneyi birbirine kattılar. Üstüne Elçin’in annesi ve babası ile Bora’nın da dâhil olması ile ortalık savaş alanına döndü. Fakat bombayı patlatan savaşın tarafları değil, Erkan oldu. Neyse ki Elçin bu durumla nasıl baş edeceğini biliyordur.
Uzun lafın kısası Arzu’nun cırtlak sarı elbise, kırmısı oje&ruj, bej çanta&ayakkabı kombini dışında her şeyin çok güzel olduğu bir Ruhumun Aynası bölümünü daha geride bıraktık. Hayatta herkese Gülpare gibi bir dost dileyerek de satırlarımı sonlandırıyorum.
Uzun lafın kısası Arzu’nun cırtlak sarı elbise, kırmısı oje&ruj, bej çanta&ayakkabı kombini dışında her şeyin çok güzel olduğu bir Ruhumun Aynası bölümünü daha geride bıraktık. Hayatta herkese Gülpare gibi bir dost dileyerek de satırlarımı sonlandırıyorum.