Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Elçin’in hayatında soğuk savaş
Sezon: 1 Bölüm: 5
OLAY VAR, bayılırım!
 
Bu hafta Elçin yapması için gözünün içine baktığım o şeyi yaptı. Annesinin benmerkezciliğine verilebilecek en güzel cevabı verdi. Ama biraz geç kaldı. Bazen bazı şeyleri biriktirmek ve çoğu insanın övündüğü “sabırlı olmak” her zaman güzel bir şey olmuyor. Her şeyi içine atarsın, sineye çekersin, herkesin imrendiği o büyük sabrı sonuna kadar gösterirsin. Fakat bir gün gelir ve yüreğin öyle bir dolar ki çatlaklardan sızdırmaya başlar ve bu sızıntı çoğunlukla zamansız olur. Elçin’inki de böyle oldu. Yıllarca yüreğine hapsettiği o sıkıntılar zamansız bir şekilde sızmaya başladı ve Elçin, haklı olduğu halde haksız duruma düştü. Üstelik dönüp yine kendisini suçlamaya başladı. O’nun ruhu için de büyük yorgunluk artık bu. Çuvaldızı da iğneyi de sürekli kendisine batırıyor.
 
Bora ile yola çıkılmaz, ne zaman nerde stop edeceği belli olmaz.
 
Elçin’in hayatında bunca “Ben” diyen insanın yanında Kemal’in ona yakın ve farklı gelmesi öyle doğal ki aslında. Herkesin Elçin’e neyi nasıl yapması gerektiği öğretmeye çalıştığı şu hayatta Kemal’in dönüp “Sen ne istiyorsun?” demesi Elçin’in kalbini çalması için yeter de artar bile. Ben Bora’nın Elçin’i sevdiğine de inanmıyorum açıkçası, daha ziyade yılların getirdiği bir alışkanlık gibi duruyor. Bir de Elçin’in kendisini terk etme ihtimalini gururuna yediremiyor bence. Zaten Bora’nın mahalleye adım atmasıyla birlikte gerilmeye başlayan o ip, bu hafta kopma noktasına geldi. Kemal’in kendisi için gerçekten sıkı bir rakip olduğunun farkına varan Bora, pençelerini çıkarmaya başladı. Bora, Arzu ile bir olduktan sonra bir iki entrika çevirir en fazla… Zaten o entrikalar da Kemal’i sallar ama yıkmaz. Altan da şu an Kemal için daha büyük bir tehlike olarak görünse bile ben hala kendisini Gülpare’ye yakıştırmakta ve “iyi” tarafa geçeceğini düşünmekteyim. Bu hikâyenin “kötü”sünün Altan olduğunu düşünmüyorum. Bu hikâyede “kötü” varsa bu Bora ve Arzu’dan başkası olamaz. 
 
Cengiz, o işler öyle kahvaltı hazırlamakla bitseydi…
 
Bakayım… Vallahi yakışıyorlar!
 
Gülpare demişken… Ruhumun Aynası’nda beş koca bölümü devirmiş olmamıza rağmen benim cevabını bulamadığım tek bir soru var: Gülpare gibi bir kadın niçin Cengiz gibi bir adamla birlikte? Bu adam sorumsuzun en önde bayrak sallayanı, yalancılar şampiyonu… Sürekli bir alavere dalavere halinde ve en önemlisi de sadece günü yaşıyor, geleceğe dair hiçbir planı ve düşüncesi yok. İnsanın hayat boyunca sırtını dayayabileceği bir adam değil ki Cengiz. İnsan hayal de kuracak elbet, düşleyecek fakat bunu yaparken bir ayağı da yere basacak. Cengiz gerçek hayatla ilgilenmiyor bile, kafasında kurduğu hayal dünyasında yaşıyor. Gülpare’ciğimin böylesi bir sorumsuzluğu gözlerinin görmemesi beni ziyadesiyle üzüyor. Aç gözlerini Gülpare… Altan’ı ancak sen adam edersin zaten, O’na doğru yanaş yavaştan… Olmaz mı?
 
Son olarak;  ben bu çocuğa çok üzülüyorum. Nasıl yapacağız?
 
Yine geciken Ruhumun Aynası yazısı için özürlerimi sunarım ve “Sakarlık başa bela!” diyerek de satırlarımı sonlandırırım. Sizin fikirlerinizi yok saymayacak, destek olduğunu sanarak dayandığınız duvarı yıkmaya çalışmayacak insanlarla karşılaşmanız dileğiyle...
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR