Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Eee. Süt taştı, sonra ne oldu?
Sezon: 4 Bölüm: 108

Bir dizi düşünün, hikayesindeki hayalet bir  karakter üzerinden  tüm misyonunu resmetsin. Karagül bunu ilk defa yapmıyor. Yine aynı karakter üzerinden tüm safrasını döküp izleyenini tokatlamıştı. Senaristler Şamverdi konağının hayaleti Melek'i hikayesinden çıkardı ve bunu yaparken göğsümüze kocaman bir taş koyup bıraktı. Melek'in vedasını seyrederken, ağlarken, kelimenin tam anlamıyla insanlıktan çıktık. Çok dizi seyrederim ben. Çok dokunaklı sahne seyretmişliğim ve ağlamışlığım var ama bu defa başkaydı. Melek'in "Kadınız ya!" tiradı hala dün gibi aklımdadır. Ülkedeki kadınların neler yaşadığını beş dakikalık bir sahnede çizmişti zamanında. Dizinin hikayesinin üzerine kurulduğu Ebru üzerinden değil de konağın hayaleti Melek üzerinden yapılmasını o zaman da ayakta alkışlamıştım lakin bu defa bambaşka oldu. Çünkü Melek güya ağa kızı ayrıcalığında olmasına rağmen kısacık ömründe kadın olmanın ağırlığını yaşayan bir karakterdi. Baskıysa baskı, zulümse zulüm en alasını görmüş bir kadındı. "Ben bu dünyadan muradımı alamadım," diyen, o boynu bükük son bakışını sanırım yıllarca unutamayacağım.

Melek kısacık hayatına sığdırdığı tüm sitemleri  abisine ve  annesine edip kendini boşluğa bıraktı. "Sen kendini öldürürsen ardından ben ne yapacağım, düşündün mü?" diye soran annesine; ilk defa annem ne yapar diye düşünmeden bir şey yapacağım dedi. Aile olmak üzerine bir sürü mesellerin anlatıldığı Karagül'de aile müessesini yerden yere vuran bu harika eleştiriyi seyretmek o kadar iyi geldi ki bana anlatamam. Çünkü Melek'in annesi bir masanın etrafında oturup yemek yenince aile olunacağına inanan bir kadın. Kızının gözünün içine hiç doğru dürüst bakmamış ve ondan o intihar delirmesi esnasında bile "ben ne olurum düşündün mü?" diye düşünmesini isteyebiliyor. Üstüne Melek'in zindanı olan konağa dönmeyi teklif ediyor. "20 küsür senelik hayatımda hiç gülmedim," diyen bir evlada özür bile dileme zahmetine girmeden "Bana evlat acısı yaşatma," diyebiliyor.

Karagül babalık kavramının  çokça sorgulandığı bir diziyken kutsal annelik kavramını da sorgulatmaya başladı. Anneysen hep haklısın demek midir? Annelerin yaptıkları sorgulanamaz mı? Annelik adı altında sözde evladı korumak için yapılan bütün bencillikler mübah mıdır? Hikayedeki bütün babalar defoluyken annelerin de huri  melaike olmadığını gösteriyor.  Toplumun en küçük birimi ‘aile'nin oluşmasının müsebbibi olan anne ve babalar defoluyken onların çocuklarından  bekledikleri gelenekleri ve  mirası devam ettirme hırsları ile muazzam bir şekilde dalga geçiliyor. Bir nevi, "ne verdin ki elime, ne süreyim yüzüne?" durumu. Çocuklarına gram huzur vermemiş anne babaların çocuklarından saygı ve merhamet beklemesinin manasızlığını gösteriyorlar seyirciye. Karagül'ü seyreden seyirci bu alt metni okuyabiliyor mu bilmem ama ben bu hikaye sayesinde evlat yetiştirirken ne yapmamam gerektiğini gün gibi görüyorum.

Melek hüzünlü hayatına son verirken arka fonda ona yapma etme diyen tüm aile fertlerine ben sizin için üzülüyorum dedi ya hani sanırım bana en çok  bu dokundu galiba. "Benim düğünüm" dediği ölüme yürümek ancak bu kadar asil olabilirdi. Konağın hayaleti Melek, ölürken tüm eziyet görerek ölen kadınların o son bakışını attı bize. "Ben direnemedim ama siz direnin, hayatınızı kimsenin eline vermeyin," dedi.  Sadece Melek'in ölüme yürüyüşü bile "Kim izliyor ya bu diziyi?" diyenlere nanik çeker. Niye hala zirvede, niye hala seyrediliyor, niye, niyee, niyeee? diye soran tüm rakiplerinin açıp ilk bölümden Melek'in ölümüne kadar olan süreci izlemesi lazım. Çünkü drama sadece ağlatmak değildir. Ağlatabiliyorsan komaya sokup insanlıktan çıkaracak kadar altını doldurarak ağlatmayı başarmaktır. Çünkü drama, Melek gibi bir karakteri konakta hayalet gibi gezdirirken hikayede hiçmiş gibi gösterip tüm misyonunu onun üzerinden anlatabilmektir. Çünkü drama, karakterlerin bağırması değil, sesini gür çıkarttırmaktır. Çünkü drama, en basit sahneyi görsel bir ziyafete çevirip namusluca izletmektir. Çünkü drama, "Eee. Süt taştı, sonra ne oldu?" gibi sıradan bir replikle bir aşk hikayesini anlatabilmektir.

Melek'i canlandıran Sebahat Kumaş kişisel tarihime beni en çok ağlatan kadın olarak geçti. Kendal'la hesaplaşırken, annesine sitem ederken, yengelerine ve yeğenlerine veda ederken sesinin tonundan yüzünün mimiğine kadar her şeyiyle ölüm bakışlı Melek olmuştu. Karagül onun için bitti ama yolunun açık olduğu o kadar belli ki. Bundan sonra canlandıracağı her karakteri merakla bekleyeceğim.

Son söz:  4. sezonunda ve 108. bölümünde olmasına rağmen hala ekranın en iyi senaryosu/senaristleri ve en iyi yönetmeni Karagül’de. Ne mutlu bize...

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR