Hayat Şarkısı başladığından bu yana belki de en sıkıcı bölümüyle karşımızdaydı. Mahir ve Emmina’sının sahneleri bile bana daha çekici geldi diyebilirim… Zeynep’in uyanacağını zaten fragmanda gördüğümüzden bizde pek bir etki de yaratmadı. İki dakika heyecanlanalım diye bir Sezen Aksu parçası ve flashbackler konularak zaman geçirilmeye çalışmış neredeyse… Bölümü izledikten sonra "Ben burada final sahnesinden başka ne yorumlayabilirim ki?” diye düşündüm açıkçası… Yine de her hafta olduğu gibi söyleyeceklerim var elbet.
Hüseyin’i bu bölüm çok az gördük. Hem çok sevdiği minik kızı depresyona giren bir baba için, hem de sevmediği karısını eve getiren adam için çok fazla pasifti… Sezon finaline bir kala bu kadar boş bir bölüm izlemek yerine bu hafta direkt sezon finalini izlemeyi tercih ederdim. Yalnız söylemeden geçemeyeceğim ki; Hüseyin çıkınca çalan müzikler bile içimize işliyor neredeyse… Hüseyin’e bu kadar özen gösterilmesi çok çok hoşuma gidiyor.
Aylin olayının fazla uzatıldığını ve artık kabak tadı verdiğini düşünüyorum. Kız da dengesiz. Ya "Tamam herşeyi anlatıyorum," de çık karşılarına, ya da “Gidiyorum" de git, çeneni de kapat! Bu ne böyle; bir anlatacağım, bir anlatmayacağım! İnsanı sinir ediyor resmen…
Müfit’in hapisten çıkması, çıkar çıkmaz da intikam yeminleri etmesi pek hoş değildi. Zeynep’in kime çektiğini çok net bir şekilde görebiliyoruz. Ayrıca Zeynep bu tür entrikalarla uğraşacağına biraz psikolojisi bozulan kızıyla ilgilense ya… Çocukçağız bir orada bir burada harap oldu.
Mahir her sahnede resmen insanı büyülüyor. Böyle güzel oynama, böyle güzel hissettirme olamaz… Doğallıkta sınır yok! Filiz’i de onun yanında sevmeye başladım. Mahir’in ve Emmina’sının yanında içindeki iyiliği çıkarıyor Filiz… Nurgül istediği kadar da çıkarsa onu hiçbir zaman sevemeyeceğim orası ayrı mesele! Nurgül’deki cahil cesaretine bak! Sen kim Süheyla Hanım’la aşık atmak kim? Sonradan görmeyle olmuyor bu işler Nurgül’cüğüm…
Cem’e ne demeli peki? Cem’in parası yok ama son model arabası var, parası yok ama adamları var… Ne güzel memleket! Oh! İyi ki vurmuş Hüseyin seni, dibine kadar hakettin! Cem’e bir başlasam beş saat saydırabilirim, o kadar sinir oluyorum resmen! Bu kadar gereksiz, bu kadar amaçsız, bu kadar boş başka bir karakter daha görmedim ben. Adam safi kötülük resmen! Bari sezon finalinde hakettiğini bulsun…
En sona sakladığım konuya geleyim artık; Bayram Bey’in oğullarıyla olan “üniversite” sohbeti… Daha doğrusu Kerim’in babasına bu fikri kabul ettirmeye çalışması ve Hüseyin’in desteği. O sahneyi başa alıp alıp seyreden bir tek ben miyim yani? Cevher’ler ne güzel bir aile ama… Uzun zamandır görmediğimiz sıcaklığı veriyorlar bize. Abi-kardeşin iletişimi başka, oğulların babalarıyla olan ise çok başka… Hem de düşünsenize “Bayram Cevher Vakfı Üniversitesi”ni, ne büyük gurur değil mi?...
Emeklere sağlık!
Haftaya sezon finalinde görüşmek üzere…