Bu hafta Fargo’dan bölüme iki tane tipitoş ve şahsına münhasır karakter eklendi. Biri mafya kılıklı Mr. Numbers, diğeri ise dilsiz ama mizah anlayışı gelişkin Mr. Wrench. Kendisi biraz arıza bir tip. Daha açılış sahnesinde, Sam Hess’in ölümüyle ilgili Max Gold ile görüşmeye gittiklerinde “Bu kentte neden kütüphane yok? Her kentte olması gerekir,” diyaloğuyla kendini belli etti. Hafif kafadan kontak. Ama yine geçen bölüm karakterlerin kusursuz işlendiği düşüncemde yanılmadığımı fark ettim.
Bu iki karakterin aramıza katılmasının sebebi, Fargo tarafından Sam Hess cinayetinin araştırılması için gönderilmeleri. Adamlar cinayeti kamyon sektörünün içinden birilerinin mi yoksa başkasının mı işlediğini öğrenmeye çalışıyor. Tabii ki kanıt sayılabilecek bir şahitlik var. O da katilimiz Lorne’nin geçen bölüm Sam Hess cinayetini işlemeden önce, dükkâna gidip kendisiyle tanışması. Adamların bildiği tek şey bu kişinin 1.80 boyunda, kumral ve kafasında minik bir yara izi olan birinin olduğu. Minnesota kazan, amcalar kepçe arayacaklar artık.
Üzerinde azıcık pekmez kalmış mı diye bakmaya geldim.
Lester ise artık çaylaklıktan mı yoksa saftirik meraklılığından mı bilinmez, tam dört kere eve geri döndü. Her seferinde de karısını öldürdüğü bodrum katına indi. Katil olay mahalline mutlaka geri döner mantığı sanıyorum. Ben olsam merdivenden aşağı çoktan çimentoyu dökmüştüm. O ne ya? O psikolojiyle yaşanır mı be canım? Lester’ın eve ilk gidişinde yeni Şef Bill ve hala polis memuru olan Molly (ki ben Molly kafası daha çok çalıştığı için kendisi şef olur diye düşünmüştüm) kapıyı çalıp, Lester ile konuşmak istediler. Yeni şef Bill, Lester’ın liseden arkadaşı ve zamanında ne kadar itelenip kakalandığını bildiği için, e biraz da saftoluğunu biliyor, hiç şüphelenmedi. Ama o Molly yok mu Molly! Sandığımdan daha çok çalışıyormuş kafası. Kadınsal içgüdü mü yoksa mesleki bilgilerinden midir, kadın kafayı Lester’a taktı. Şef konuyu kapattıkça, Molly soru üstüne soru sordu. Bu arada Lester’ın elinde ki, Şef Vern’e ateş edilen silahtan çıkan saçmadan oluşan yarayı gördük. İyi ki biz gördük de Molly görmedi. Kesin “Eller yukarı bayım, cinayetten tutuklusunuz,” diyerek kodese tıkmıştı Lester’ı. Bu elindeki yara, ‘Şefin öldürüldüğünü görmediğim’ yalanıyla birlikte ortaya çıkacak korkarım.
Lester ise artık çaylaklıktan mı yoksa saftirik meraklılığından mı bilinmez, tam dört kere eve geri döndü. Her seferinde de karısını öldürdüğü bodrum katına indi. Katil olay mahalline mutlaka geri döner mantığı sanıyorum. Ben olsam merdivenden aşağı çoktan çimentoyu dökmüştüm. O ne ya? O psikolojiyle yaşanır mı be canım? Lester’ın eve ilk gidişinde yeni Şef Bill ve hala polis memuru olan Molly (ki ben Molly kafası daha çok çalıştığı için kendisi şef olur diye düşünmüştüm) kapıyı çalıp, Lester ile konuşmak istediler. Yeni şef Bill, Lester’ın liseden arkadaşı ve zamanında ne kadar itelenip kakalandığını bildiği için, e biraz da saftoluğunu biliyor, hiç şüphelenmedi. Ama o Molly yok mu Molly! Sandığımdan daha çok çalışıyormuş kafası. Kadınsal içgüdü mü yoksa mesleki bilgilerinden midir, kadın kafayı Lester’a taktı. Şef konuyu kapattıkça, Molly soru üstüne soru sordu. Bu arada Lester’ın elinde ki, Şef Vern’e ateş edilen silahtan çıkan saçmadan oluşan yarayı gördük. İyi ki biz gördük de Molly görmedi. Kesin “Eller yukarı bayım, cinayetten tutuklusunuz,” diyerek kodese tıkmıştı Lester’ı. Bu elindeki yara, ‘Şefin öldürüldüğünü görmediğim’ yalanıyla birlikte ortaya çıkacak korkarım.
Merhaba, ben Molly. Çok meraklı bir tip olduğum doğrudur. Seni bezdirmeye geldim.
Ayrıca Molly’nin hastanede Sam Hess hakkında konuştuğuna dair şahit olduğu üstelemesine Lester’dan umulmadık bir cevap geldi. “‘Sam Hess değil, my face is mess’ demiş olmalıyım,” cevabı kabul edin iyiydi! Kelime oyunu ha Lester? Bu senden beklenmedik bir yaratıcılık! Molly artık belli ki pısırık katilimizin her saniye ensesinde ve Lester’ı baymış durumda. Hayret bu kadar Molly baskısına rağmen bir falso vermedi ama üstü kapalı düş yakamdan be kadın moduna girdi bile.
Ayrıca Molly’nin hastanede Sam Hess hakkında konuştuğuna dair şahit olduğu üstelemesine Lester’dan umulmadık bir cevap geldi. “‘Sam Hess değil, my face is mess’ demiş olmalıyım,” cevabı kabul edin iyiydi! Kelime oyunu ha Lester? Bu senden beklenmedik bir yaratıcılık! Molly artık belli ki pısırık katilimizin her saniye ensesinde ve Lester’ı baymış durumda. Hayret bu kadar Molly baskısına rağmen bir falso vermedi ama üstü kapalı düş yakamdan be kadın moduna girdi bile.
“Sıra dışı olan, bir insan ayağını mini fırında bulmamdı.” Ver dedim o paketi!
Bölüm boyunca Lorne Malvo’ya dair ilginç geçişler ve detaylar görmeye devam ediyoruz. Mesela katilimizin paket almaya posta servisine gidişi ve oradaki çalışanla diyaloğu süperdi. Aynı geçen bölümde şef Gus’u tırstırması gibi. Birden öyle soğukkanlılıkla, öyle bir cümle kuruyor ki karşıdaki gündüz vakti “iyi geceler ağbiii” diyecek kıvama geliyor. Bu arada da katilimiz bir süpermarket zinciri olan Stavro’ya gelen tehdit mektubu olayını çözmek üzere kendisiyle görüşmeye gidiyor. Sahne ve mekân yine süper. Adamın ofisinin yanında et kesen bir adamın görüntüsü ve arkada ‘King’ yazısı. Detaylara bayılıyorum! Bu arada geçtiğimiz bölüm Gus-Lorne karşılaşması, Gus’un tırsıp Lorne’yi yollamasıyla sonuçlanmıştı. Ama katilimizi unutmamış görünüyor ve gelecek bölüm bu cinayetlerin araştırılmasıyla ilgili olaya dahil olacak gibi görünüyor. Yapma bu kadar idealist olma! Çoluk çocuk sahibisin, yol ver gitsin.
Bölüm boyunca Lorne Malvo’ya dair ilginç geçişler ve detaylar görmeye devam ediyoruz. Mesela katilimizin paket almaya posta servisine gidişi ve oradaki çalışanla diyaloğu süperdi. Aynı geçen bölümde şef Gus’u tırstırması gibi. Birden öyle soğukkanlılıkla, öyle bir cümle kuruyor ki karşıdaki gündüz vakti “iyi geceler ağbiii” diyecek kıvama geliyor. Bu arada da katilimiz bir süpermarket zinciri olan Stavro’ya gelen tehdit mektubu olayını çözmek üzere kendisiyle görüşmeye gidiyor. Sahne ve mekân yine süper. Adamın ofisinin yanında et kesen bir adamın görüntüsü ve arkada ‘King’ yazısı. Detaylara bayılıyorum! Bu arada geçtiğimiz bölüm Gus-Lorne karşılaşması, Gus’un tırsıp Lorne’yi yollamasıyla sonuçlanmıştı. Ama katilimizi unutmamış görünüyor ve gelecek bölüm bu cinayetlerin araştırılmasıyla ilgili olaya dahil olacak gibi görünüyor. Yapma bu kadar idealist olma! Çoluk çocuk sahibisin, yol ver gitsin.
Ne tür bir arıza olduğum belli değil.
Lorne bu tehdit mektubu olayını çözedursun, Mr. Numbers ve Mr. Wrench, Sam Hess’in katilini aramaya devam ediyor. Öldürüldüğü striptiz kulübüne gidip oradaki kadını konuşturmaya çalıştılar. Kadın da başında bir yara izi bulunan ve içip oralarda arıza çıkaran ‘Lenny’ ismini verdi. Gel gör ki kendisi Sam’in katili değil. Sadece yara benzerliği diyelim. Yanlış amcayı halı paketler gibi paketleyip bagaja, teyit etmesi için Max Gold’a getiriyorlar. Sonuç gene süper! Gold bagajdaki adama bakıp “Bunun olduğunu sanmıyorum,” diyerek arkasını dönüyor! Bölüm paketlenen amcayı buz tutmuş gölde açtıkları bir delikten atmalarıyla son buluyor. Tam da ben bütün gevşekliğimle “eee cinayet yok mu?” diye düşünürken.
Tüm bu olay akışlarının dışında enfes imgeler gördük. Örneğin Gus’ın kızıyla yemek yerken tabağına bolca döktüğü ketçap, “enaaam bir cinayet daha geliyor,” hissi yarattı. Ya da Lester’ın kardeşinin evindeki dolaptan bir kavanoz dolusu çiş olduğunu sandığımız bir şeyi bulması ve Lorne’yi tuvalette kitap okurken görmemiz oldukça kısa fakat merak uyandıran ve eğlenceli sahnelerdi. Karakterler açıldıkça, her şey daha keyifli olmaya başladı. Bakalım haftaya nasıl bir absürtlük bizi bekliyor?
Lorne bu tehdit mektubu olayını çözedursun, Mr. Numbers ve Mr. Wrench, Sam Hess’in katilini aramaya devam ediyor. Öldürüldüğü striptiz kulübüne gidip oradaki kadını konuşturmaya çalıştılar. Kadın da başında bir yara izi bulunan ve içip oralarda arıza çıkaran ‘Lenny’ ismini verdi. Gel gör ki kendisi Sam’in katili değil. Sadece yara benzerliği diyelim. Yanlış amcayı halı paketler gibi paketleyip bagaja, teyit etmesi için Max Gold’a getiriyorlar. Sonuç gene süper! Gold bagajdaki adama bakıp “Bunun olduğunu sanmıyorum,” diyerek arkasını dönüyor! Bölüm paketlenen amcayı buz tutmuş gölde açtıkları bir delikten atmalarıyla son buluyor. Tam da ben bütün gevşekliğimle “eee cinayet yok mu?” diye düşünürken.
Tüm bu olay akışlarının dışında enfes imgeler gördük. Örneğin Gus’ın kızıyla yemek yerken tabağına bolca döktüğü ketçap, “enaaam bir cinayet daha geliyor,” hissi yarattı. Ya da Lester’ın kardeşinin evindeki dolaptan bir kavanoz dolusu çiş olduğunu sandığımız bir şeyi bulması ve Lorne’yi tuvalette kitap okurken görmemiz oldukça kısa fakat merak uyandıran ve eğlenceli sahnelerdi. Karakterler açıldıkça, her şey daha keyifli olmaya başladı. Bakalım haftaya nasıl bir absürtlük bizi bekliyor?