Kanal D 'nin yeni draması Babam ve Ailesi ilk bölümüyle görücüye çıktı. Amerikan dizilerinin yayınlanan ilk bölümlerine pilot bölüm denir ya oradaki pilot'tan kasıt diziyi uçuracak bölümün nitelik ve niceliğine bakılmasına atıftır. Pilot bölüm iyi değilse dizi de iyi değildir. Bizdeki ilk bölümün günahı olmaz romantikliği Amerika dizilerinde sökmez. İlk 15 dakikada seyirciyi avcuna aldın aldın yoksa anında uçururlar. Babam ve Ailesi'nin ilk bölümünde izleyiciyi avcuna alma işi ilk 15 dakikada yapılıp, heyecan yüksek tutularak finalde de ana çatışma seyircinin kucağına bomba gibi bırakıldı. Ben seyrederken açıkcası seyirciye empati yaptıracak bir soru soracaklar diye bekledim yalan yok ama final ile hem drama dozajını yükselttiler hem de tüm karakterleri "herkes yaralı, herkes haklı" basamağına taşıdılar. Tam Total ve AB'yi avucuna almalık bir çatışma kurulmuş lafın kısası.
Seyretmeyenler için kısa bir özet geçelim; Tanınmış işadamı Kemal İpekçi, İstanbul’da karısı Suzan, çok sevdiği çocukları Mert ve Çiçek ile imrenilecek bir hayat sürerken, oğlu Mert’in başından geçen bir olay ile Kemal’in Adana’da kimselerin bilmediği bir ailesi daha olduğu ortaya çıkar. Gençlik aşkı Nilgün ve ikizleri Kadir ile Hasret o güne kadar Adana’da gözlerden uzak yaşamışken, Kemal de yıllarca ikili bir hayat sürmek zorunda kalmıştır. Ancak gerçekler açığa çıktıktan sonra Kemal hem yarım kalan aşkına hem de çocuklarına sahip çıkmak için hiç beklemediği olaylarla savaşmak zorunda kalacaktır.
Kemal (Bülent İnal) 7/24 tam zamanlı mutsuz bir kocayken çocukları ile sorunsuz bir baba portresi. Suzan (Ceyda Düvenci) ise kocasının mutsuzluğunun farkında ve fakat mükemmellik takıntılı bir kadın. Açıkcası Kemal ve Suzan bana Paramparça'nın Cihan ve Dilara'sını çok anımsattı, bu benzeşlik biraz yüzümü ekşitti. Ama burada Kemal, Cihan gibi üstün insan mertebesinde yutturulmaya çalışılmamış. Bülent İnal mutsuz adam, mutsuz koca, af bekleyen eski sevgili rolünü iyi kotarmış. Misal, Nilgün'e karısı yanındayken bir aşık bakışı vardı üzüldüm Kemal için. Ve fakat maalesef ki Suzan, tıpatıp Dilara Gürpınar. Tek farkı, hemen ilk bakışta nefret objesi değil. Seyrederken Suzan ile empati yapınca kızamıyor insan. İlerleyen bölümlerde muhtemelen nefret objesi olacak, o ayrı. Ceyda Düvenci çok güzel oynamış Suzan'ı. O içindeki kontrol manyağını gözleri ile, mimikleri ile hissettirdi.
Ve diğer tarafta Nilgün (Ayça Bingöl) ve ikiz çocukları Kadir ( Caner Şahin) ve Hasret (Sera Kutlubey) var. Ayça Bingöl yine fedakar cefakar anne rolünde fakat bu defa kimseye minnet etmeyen aşık kadın kıyafeti de var üzerinde. Nilgün'ü sevdim ben. Aşkına sahip çıkamamış eski sevgilisi ile bağlarını çocuklar için koparmamış. Ama bundan fazlasını da ona lütfetmemiş. Alışık olduğumuz acıların kadını esas kadın portresi değil yani. Nilgün hala Kemal'e aşık o belli ama direnci nerde kırılır o muamma. Suzan ile yüzleşmelerini bekliyorum şimdiden.
Ve hikayenin asıl bombası Kadir (Caner Şahin)... Merhametli bir anne elinde yetiştiği için her şeye atar yapan gerzek ergen triplerinde değil bir kere. Annesi ve ikizi yumuşak karnı. Babasına hem hayran hem öfkeli; ben Kemal ile bir yüzleşme sahnesi beklerken bölüm finalinde tüm çatışmayı yönlendirerek hem ağladı hem de ağlattı. Asi erkek evlat çıtasını haklı bir mertebeye yükseltti.
Farkındaysanız bu satıra kadar hikayeye dair tek fikir bile vermedim size. Çünkü siz de ilk bölümü seyredin istedim. Uzun zamandır yerli bir drama ilk bölümü ile beni bu kadar heyecanlandırmamıştı. Pazartesi gününde alışkanlıktan dolayı Kırgın Çiçekler ve Paramparça seyreden drama severler Babam ve Ailesi’ne bence şans verin. En azından yeni bir soluk almış olursunuz.
Okuyan gözlerinize sağlık.