Zor, her durumda zordur fakat tüm aksilikler üst üste gelince dayanılmaz bir hale geliyor. Elçin’in hayatı yıkılmakta olan bir köprüden hızlıca koşarak kurtulmaya çalışmak gibi… Otuz beşinci yaşında birileri o köprünün ipini kesti ve Elçin’in güvenle attığı adımları boşta kaldı. Kurtulmak için koştuğu yerde ise Gülpare, Kemal ve mahalleli var.
Geçtiğimiz hafta Erkan’ın, Elçin’e ilan-ı aşkına şahit olmuştuk. Bu hafta da Elçin’in muayenehanesine bomba gibi düşen bu olayın yansımalarını izledik. Erkan’ın oyunu amacına ulaşmadı fakat Kemal’i, Elçin’in gönlüne bir adım daha yaklaştırdı. Ben Elçin’in Bora’nın ellerinden kurtulup Kemal’e sığınacağı günleri iple çekiyorum. Sanırım uzun zamandır Bora kadar vurdumduymaz bir karakter izlememiştim. Elçin’in ailesinin içindeki büyük sıkıntıyı görmezden geldi, Elçin’in hiçbir şekilde yanında olmadı. Bu da yetmiyormuş gibi Elçin’in yaşadığı şoktan sonra ortadan kaybolmasını kendisine yapılan bir “sorumsuzluk” olarak nitelendirdi, çünkü Elçin tiyatroya gelememişti. Sözde sevdiği kadının ne durumda olduğu sorgulamadan, merak bile etmeden dert ettiği tek şey kaçırdıkları tiyatro oyunu olan Bora benim karşımda olsa ağzının ortasına gelişine iki tane çakardım herhalde. Böyle insanlar hakikaten mevcut… Karşısındaki insandan her zaman büyük fedakârlıklar görürler, karşısındaki insan her zaman onu düşünür ve tek bir gün “Ben de vardım, ben de önemliyim,” der. Bunu der demez de dünyanın en bencil insanı ilan edilir. Bu düzen hep bu şekilde işler. Bora ve Elçin arasındaki de tam olarak bu.
Bir de Gülpare var elbet… Cengiz’in kendisine karşı olan ibretlik sorumsuzluğuna söyleyecek söz bulamıyorum. Gülpare kendisini affetsin diye onu yemeğe götürüyor fakat sorumsuzluğun kralını yaparak yine hem kendisini hem Gülpare’yi zor durumda bırakıyor. Gülpare ile Cengiz nereye kadar böyle devam eder çok merak ediyorum. Gül gibi kadın sorumsuz Cengiz’in ellerinde harcanıyor ve ben çok üzülüyorum. Bu arada; Altan ile Gülpare arasındaki yüz yüze olmayan diyaloglar bir hayli dikkatimi çekiyor ve bir “Acaba?” dedirtiyor. Acaba, Altan ve Gülpare arasında bir şeyler başlar ve Altan’ı adam eden kişi Gülpare olabilir mi? Aynı hissiyatı Bora ve Arzu için de duyuyorum, hayırlısı bakalım.
Bu bölümün repliği ise Kemal’den geldi. Elçin’i babası konusunda teselli ederken “İyi veya kötü, kendisi için yaptı.” dedi. Elçin söz konusu babası olduğu için çok hassas, o nedenle bu bakış açısıyla bakması çok zor. Fakat bu hayattaki seçimlerimiz iyi olsa da kötü olsa da her zaman kendimiz için olmalı ve önceliğimiz her zaman kendi mutluluğumuz olmalı. Çoğu zaman fedakârlık işi karşıdaki kişi tarafından yanlış anlaşılabiliyor ve işler sarpa sarabiliyor. O nedenle sen de insanları düşünmeyi bırak Elçin, sen de varsın bu hayatta… Biraz kendine bakmanın vakti geldi de geçiyor bile. Tabii Kemal’e de daha derin bak, o senin içini görüyor zira.
Gülpare’ye gelecek görücünün Cengiz üzerindeki etkilerini, Gülpare’nin duruma tepkisini ve Bora ile Arzu arasında nasıl bir gelişme olacağını ilerleyen bölümlerde daha açık göreceğiz. Bora ile Arzu tam birbirlerine göre aslında, dark side bir çift olabilirler.
Bu hafta geciken Ruhumun Aynası yazısı için hepinizden özürler dilerim. Sevdiklerinizin ve sizi sevenlerin kıymetini bilin, onlara asla sırtınızı dönmeyin ama kendinizi de ihmal etmeyin. Hayat sevince güzel!
Son söz; dizinin her hafta saati ile oynanması ne derece mantıklı? 19:30 ile başlayan yayın saati önce 20:30 oldu, şimdi ise 21:00 olmuş. Fox’un önceki bölümün tamamını özet niyetine vermesi de cabası, yerli yersiz giren reklamlardan bahsetmiyorum bile. Her hafta saatini değiştirmek diziye yarar sağlamaz, zarar verir.