Aralık 2016’da yayınlanan özel bölümü saymazsak bir seneyi aşkın bir süredir Doctor Who’nun yeni sezonunu bekliyoruz. Moffat ve Capaldi’nin son sezonu olması açısından 10. sezon ister istemez özel bir yere konumlanıyor.
Elbette handikap olabilecek bir başlangıç söz konusuydu. Nedeni de yeni bir yol arkadaşı var artık. Ancak Bill Potts karakteri öyle güzel tanıtıldı ki sevmemek elde değil. Yani daha sezon başlamadan onu tanıyor gibiydik. Bence bölüm içerisinde de öyle oldu.
Sezonun ilk bölümü için Bill’e Doctor Who evrenini tanıtma bölümü diyebiliriz bence. Elbette her yol arkadaşında olduğu gibi Tardis’e girişi ve tepkisi merak ettiğimiz bir konuydu. Doctor bir yerde, “Normalden uzun sürmedi mi?” diye sordu Nordole’a… Bill, Tardis’i her şeye benzetti ancak bir türlü içinin dışından büyük olduğunu fark edemedi. Elbette “o an” geldiğinde Nordole ve Doctor’un el sıkışması.
Anladığım kadarıyla Doctor bir üniversitede uzun süredir -50 yıl olabilir- ders veriyor. Sınıfı da dolu hani. Öğrencileri onu seviyor. Ama Bill bir öğrenci değil ve yine de derslerini takip ediyor. Bu durum Doctor’un her zamanki gibi ilgisini çekmiş. Her ne kadar Bill sıradan bir karakter gibi görünse de öyle olmadığını biliyoruz. Şimdiye kadar –sanırım Martha hariç- bütün karakterlerimizin özel katkıları oldu. Zaten Nordole ve Doctor arasında da fısıltıyla karışık bir sohbet geçiyor bununla ilgili. İlerleyen bölümlerde kokusu çıkar.
Bölümün ana konusu, dünyaya hangi amaçla geldiğini bilmediğimiz bir uzay aracının (nasıl bir şey olduğunu görmedik) ardında bıraktığı yağın (akıllı yağ) insan formuna girmesi ve Bill’i takip etmesi, Doctor’un da bununla mücadele etmesi diyebiliriz. Bu yağ/su birikintisi –her neyse- istediği forma girebiliyor. Gereksiz ama tatlı bir hikayeye dönüştü aslında. Dediğim gibi Doctor Who evrenini tanıtma bölümüydü bu.
Bunun yanı sıra bölüm içerisinde birkaç defa karşımıza çıkan bir kasa var. Ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Ne amaçla inşa edildi bilmiyoruz. Doctor bir şekilde onu koruyor. Bunun da kokusu çıkar ileride ancak belli ki bütün sezonun konusu bu kasa olacak.
Bölümde hüzünlendiren göndermeler de vardı. Gözümüze sokarcasına yapılması da cabası. Bunlardan en belirgini ilk andan itibaren gördüğümüz Doctor’un sevgili eşi River Song ve torunu Susan’ın fotoğrafları oldu. Bu fotoğraflarla birlikte Bill’in annesinin öldüğü hikayesine de geçiş yaptık. Hatta öyle ki Bill’in elinde annesine ait hiçbir fotoğraf olmadığını öğrendik. Doctor bu, durur mu? Hemen annesinin zamanına gidip birkaç fotoğrafını çekip, gizlice! Bill’e ulaştırdı. Komiksin Doctor’cum. Seviyorum seni.
Bir de bölümün sonunda gerçekleşen “o an” var. Doctor, Bill ile yaşadıkları bu macerayı kimseye zarar vermemesi için unutturmak istemektedir. Ama o da ne? Bill, öyle bir laf eder ki… Doctor düşünür. Tam Bill’in hafızasını silecekken, “biri bunu sana yapsa ne hissederdin, onu düşün…” der Bill… Sahne Donna Noble’ın hafızasının silindiği sahnedir aslında. Ama yapılan gönderme Doctor’un Clara’yı unutmuş olduğuyla ilgilidir. Hatırlıyorsunuz değil mi? Doctor, Clara’yı hatırlamıyor. Zaten o anda, Clara ile anımsayacağımız tema müziği giriyor inceden. Tabi Doctor hafızasının silindiğini hatırlamasa da başına gelse –geldi zaten- ne hissedeceğini hayal edebiliyor.
Başka zaman olsa bölümü sevmedim diyebilirdim. Ya da beklentilerimin altında kaldı derdim. Ama bu bölüm başka. Giriş bölümü ve her şey temiz. Sezonun genel hikayesi için ufak ipuçları verdi ve bizi sorularla baş başa bıraktı. Doctor kime söz verdi? Doctor kimden/neyden saklanıyor? Bunlar şimdilik muamma olsa da iki yeni yol arkadaşı ile keyifli bir sezona MERHABA!