The Walking Dead’in en güçlü sezonunun en zayıf bölümüne hoş geldiniz. Çok katmanlı daha da önemlisi çok karakterli dizilerin en büyük problemlerinden biridir bu: Dağılan parçaları bir araya toplayabilmek için “filler” tabir edilen doldurma bölümlere ihtiyaç duyulur bazen.
Dizinin daha önce sıklıkla başvurduğu ve pek de altından kalkamadığı bir yol bu. Sezon arası öncesi bölümü olması müsebbibiyle kabul edilebilir. Satranç tahtasında atağa geçmeden önce bütün parçaların doğru yerde olması gerekir önce, aynı zamanda oyunun en sıkıcı kısmı haline gelir bu hamleler ister istemez.
Temeli sağlam attık bir kaçak kat çıkalım demiş yazarlar. Anlaşılabilir; yalnız sıkıntı şu: bir grubun dinamiklerine daha da önemlisi karakterlerin derinine inip onların evine misafir olduktan, salonlarında oturup çaylarını içtikten sonra apartmanın tamamının görünümü hele bir de tepesindeki eğreti kaçak katla kimsenin ilgisini çekmiyor haliyle. Biz binayı zaten izlemiyorduk sezonun başından beri hep içeriden dışarıya bakıyorduk. Dolayısıyla yapısı bozuk bir mimari eseri gerektiği kadar takdir etmemiz mümkün değil.
Yapıyı bozarak açılıyor bölüm nitekim. Kutsiyet atfedilmeyen bir kilise; tahtalardan, zombilerin kafasına sokulabilecek haçlardan, kaleye döndürülebilecek bir dört duvardan ibaret. Rick, Carol ve Beth’i kurtarma görevine çıkarken arkada bırakması gerekenler olduğunu biliyor da; sürekli yanlış kararlar vermesine aşina olduğumuz Tyreese yerine Michonne’u alsa daha iyi değil miydi? Rick’in bölümdeki tek yanlış fikri de buydu belki. Hem JudithTyreese’i daha çok tanıyor, sakalıyla falan oynardı. Michonne’un örgülerine dokununca kızıyordur bence.
Günahkar melek Gabriel Paşa rahatsız. Hayatını konumlandırdığı, kendinden yüksek bir güce tapınarak yarattığı kişisel alanına girilmiş; o alan yakılmış, yıkılmış, mahvedilmiş. Tanrısının hükmünün geçmediğini de yerdeki kan lekelerinden anlıyor. O yüzden o kadar tepkili, o yüzden oradan bir an önce çıkmak istiyor. Karşılaştığı da haç kolyesi takan bir zombi zaten, en büyük korkusu; en büyük ikilemi. Gabriel’in vahşi yaşamda hayatta kalması çok zor, tanrı yok burada, eski yaşamını geride bırakmak zorunda; birinci koşul bu. Evini koruma içgüdüsü artık sonlanmış durumda, Rick’lerin hayatına en önemli etkisi bu, Tanrısının koruduğunu düşündüğü evi koruyan tek şey Gabriel’in günahlarıydı aslında. Kanlı kilise zemini de bozulan başka bir yapı, üstüne üstlük Gabriel’in kendisi. Kontrasta gel.
Gelelim GREAT-M’e. Tara’nın garipliği belli derecede bir komiklik ve dolayısıyla rahatlama sağlıyor. Tara’nın şaklabanlık yaptığı sahnelerin dizinin geri kalan taraflarının karanlığına kontrast oluşturması boşuna değil. İtici gelebilir belki ama onun da bu garip dünyadan korunmak için kuşandığı zırh bu. Çantada bulduğu inanılmaz şey de… YOYO. Gidip gidip dönenlere selam olsun.
Glenn, Star Trek’ten yadigâr “Kırmızı giyen ölür,” şeklinde dolaşıyor. Zaten hikâyede pek bir yeri kalmadı artık durum iyice “ne zaman?” haline gelmiş durumda. Öte yandan Maggie’nin dakikalar boyunca merdiven taşıması da boşuna değil: ahlakın merdiveni o, Abraham’dan daha yukarda olduğunu simgeliyor bu açıdan. “Herkes bir şeyler kaybetti,” diye dürtüyor Maggie Abraham’ı farkında olmadığı şey kendisinin yani bir hayata dair umudunu kaybetmişken Abraham’ın hayat gailesini kaybetmiş olması.Eugene’in sesini duyunca toparlanıyor koca havuç. Suya sol eliyle uzanıyor, umudunu yaşattığı eliyle.
Sonra Beth hastanede bir şeyler yapıyor. Carol’ın iç kanaması varmış iyi değilmiş. Kurtulur bence. Geçiyorum.
Dönüşümünü tamamlayıp gerçek bir lidere evrilenRick kendine olan güvenini paylaşmaya başlayınca hatalar da üst üste birikiyor. En başta dinlediği tek isim Daryl, bu da geliştirdikleri bromance’ten kaynaklanıyor, zaten Rick’inDaryl’la bir bakışla anlaşması dizinin en tatlı anları. Yalnız gereksiz bir sakinlik hâkim Rick’e. Daryl’ı dinlersin anlarım da sürekli şok halinde devasa gözleriyle ve kısık sesiyle kendinden geçmiş durumda olan Tyreese’i dinlemek gereksiz. Hele yeni tanıştığın polis memurlarına anında güven duymak saçmalığın daniskası. Bütün bölüm “Rick’i dinleyin!” diye bağırarak geçti. Yeni dünya düzeninde liderlik devredilecek, paylaşılacak, ihtiyar heyeti kurulup yürütülecek bir mecra değil. Şu ana kadar hayatta kalmalarının kaynağı kimseye güvenmemekken bu kadar çarpıcı bir geri dönüşe lüzum yoktu. Sasha’nın kafayı yemiş olma sebebinin sevgilisi Bob’u kendisi öldürmemesiymiş. Enteresan. İnsanın yaşadığı kayıplarla ilgili problemleri kaotik ortamlarda farklı oluyor belli ki. Son sahnede zırvalaması da duygusal stabilitesini yakalayamamasından kaynaklı.
Sonuç olarak yapı bozuldu ama her bozuk yapı çirkin olacak diye bir şey yok. Hatta bazen tam tersi. Televizyonda cesur olmak zorunluluk artık, The Walking Dead de deniyor, meyvesini bir sonraki bölümde toplarlar.
ÖZETLİYORUM
Dekonstrüktivizm
Sezon: 5 Bölüm: 7