Doctor Who sezonun final bölümüyle 8 Kasım 2014 Cumartesi günü, Death in Heaven adlı bölümüyle ekrana geldi. Steven Moffat’ın yazdığı bölümü, RachelTalalay yönetti. Sezonun ilk ve tek devam bölümüydü. Zaten Doctor Who’da pek devam bölümü izlemeyiz ama açıkçası özlediğimi yazının başından söylemek isterim.
Elimden geldiğince kısa tutacağım bir yazı olacak bu. “Niye?” diye sorarsanız da içimde kalan ukdelerden ötürü derim. Zira “Koca sezon bunu mu bekledik yani?” diye sormadan edemiyorum. Bölüm kötü müydü? Hayır. İyi miydi? Yine hayır. “Katil Moffat” diye de boşuna demiyorlar ayrıca. Ama bu onu sevmediğim anlamına gelmesin. Bir şekilde yolunu bulup sevdiriyor kendisini.
Neyse efenim, bölüme gelelim. Bölüm kaldığı yerden devam etti. Missy ve Doctor sokağın ortasındadırlar. Cybermen’ler her taraftan geliyorlardır. En son Missy’nin kim olduğunu –yani Master- olduğunu öğrenmiştik. Clara ise Dr. Skarosa’nın Cybermen vücuduyla bir oda da baş başa kalmıştı. Ölümcül durumlar anlayacağınız. Bölüm de buradan başladı. Hatta 9. Bölüm bittiğinde izlediğimiz fragmanlarda gördüğümüz, “Clara Oswald hiç var olmadı” sözü de burada açıklığa kavuştu. Aslında ben geçen bölümden sonra böyle bir şey olmasını bekliyordum. Yani bu kadar basit bir şey… Cybermen’i aldatmak için söylediği bir sözdü o. Zaten sezon boyunca Clara’nın yalanları her bölümde artmıştı. Hatta iyi bir yalancı haline de gelmişti.
Cybermen’den kurtulmak için yalan söyleyen Clara bir şekilde paçayı bu işten sıyırdı. Nasıl mı? Danny Pink sayesinde. Aslında çok daha farklı şeyler olacağını düşündüğüm Danny vakasında, sürpriz bir gelişme olmadı. Adam bildiğimiz âşık! Ölü bedeni bir Cybermen’e dönüştüğünde bile Clara’yı seviyordu ve onu korumak için elinden geleni yapabilecek birisiydi. Takdir ettim. Hatta bir şekilde aramızda olmalı dediğim bir karakter artık benim için.
Peki, Danny Pink nasıl Cybermen oldu? Dünyanın stratejik 91 noktasına hareket eden 91 Cybermen gökyüzüne polenlerini bıraktılar. Kara bulutlar gökyüzünü kapladı. Bu polenlerin varış noktası da mezarlıklardı. Ölü bedenlerle –organik bir şeye ihtiyacı olduğundan- buluşan bu polenler, bedenleri birer Cybermen’e dönüştürdü. Danny Pink’te bunlardan birisiydi.
Bunları geçtik. Bu sırada Doctor ne yapıyordu? Sokağın ortasında Missy ile çene çalarken bir anda Osgood çıkagelir. Yani herhalde sezon boyunca görmek istediğim tek karakter bu olsa gerek. Bir insan bu kadar tatlı, bu kadar zeki ve bu kadar Doctor sevgisiyle donatılmış olabilir. Ama Moffat ne yaptı, gitti onu bir toza çevirdi. Yok oldu. Yani bir şey olurda geri döner diyorum ama bakalım. Osgood’un meydana gelişini takiben, Kate Stewart’ta ortamlara akar. Elbette peşinde koskoca UNİT ile birlikte.
Doctor’u ve Missy’i bayıltıp bir uçağa binip uzaklaşırlar. Biraz sonra Doctor’u uyandırırlar. Uçakta üst düzey bir koruma vardır. Bu sırada Doctor’un tüm dünya liderlerinin onayıyla, bu tarz zorlu durumlar adına Dünya Başkanı seçildiğini öğreniriz. Missy ise elleri bağlı, arkasında iki askerle öylece beklemektedir. Fakat kendisinden emin bir şekilde. Zira kolundaki bileziğe bir tık yaparak bütün Cybermen’leri uçağa doluşturur. Tahmin edilebileceği gibi uçak harap olur, insanlar ölür hatta Doctor’un acayip bir düşüşü var ki sormayın. Aslında görmek istediğim türden bir şey oldu bu. Peter Capaldi’ye yaşlı diyenler utansın. Adam son sürat yere çakılacakken, cebinden Tardis’in anahtarını çıkartır, gökyüzünde hızla hareket eden aracına doğru yönelir ve içeri girer.
Tardis’ine kavuşan Doctor soluğu Danny ve Clara’nın yanında yani mezarlıkta alır. Bütün mezarlar diriliyordur. Ölü bedenler birer Cybermen’e dönüşmüştür. Fakat mezarlığın ortasında Danny ve Clara öylece durmaktadırlar. Danny, Clara’dan onun Cybermen bünyesi üzerindeki “duygu önleyici”yi aktif etmesini ister. Fakat bu Clara için kolay bir seçim değildir, aynı şekilde Danny içinde. Fakat bu bedenle bu şekilde yaşaması gereken odur. Bir yandan da bu durum birbirlerini sonsuza dek kaybetmek anlamına gelecektir.
Clara, Doctor’dan yardım istese de Doctor bunu yapmayı istemez. Clara, Danny’e elveda diyerek Sonic Tornavida’yı eline alır ve bu işi bitirir. Biraz sonra Mary Poppins edalarıyla, Missy gökyüzünden süzülür. Bu andan itibaren de aslında bütün bu yapma ve etmelerinin amacını öğrenmiş oluruz. Demiştik ya Doctor, bir Dünya Başkanı diye. İşte bu gücün sınırlarının Doctor için tam bir yetki anlamına geldiğini de söylemek gerek. Meğerse Missy bunu biliyormuş. Trenzalore’deki büyük mücadelesinde (geçen sene yılbaşı bölümü. Hani Matt Smith’in gittiği) Doctor’un Gallifrey’i kurtarması ona yetmemiş. Zira Gallifrey bilinmez diyarlardaydı. Missy, Dalek’lerle olan savaşa son vermesi için Doctor’a bir ordu hazırlamak istemiş.
Elbette Doctor bunu yapmayacaktı. Missy’nin onun koluna taktığı bilekliği Danny’iye verir. Eski bir asker olan Danny komutayı ele alır ve bütün Cybermen’lerle birlikte gökyüzüne hareket eder. Clara ise Missy’nin ölmesini istiyordur. Doctor buna izin vermez. Bunu tam da kendisi yapacakken, arkadan bir Cybermen ateş eder ve ‘puff’ Missy artık yoktur. Elbette ben bunun öylesine kolay bir gidiş olacağını sanmıyorum. Bizim orada gördüğümüz bir MissyHologram’ıydı büyük ihtimalle. En azından öyle tahmin ediyorum ya da bir ışınlanma söz konusu olabilir. Neyse.
Sezon finalinin finali de duygusal bir şekilde sona erdi. Ama anladığım kadarıyla benim gibi birçok Whovian için de pek etkileyici olmamış. Fena değildi belki ama yaratılan beklentinin ve geçmişte gördüklerimizin çok altında kaldığı aşikâr. Danny’nin Cyber olması, öte dünyadan tekrar gelme şansı olmasına rağmen, asker olduğu sırada öldürmek zorunda kaldığı bir çocuğa bu hakkını vermesi v.s çok etkileyici gelmedi bana. Bölüm sonunda Clara ve Doctor ayrıldılar. Hem de birbirlerine yalan söyleyerek. Bu ayrılma da açıkçası pek içime sinmedi. Şimdi 25 Aralık’ta yayınlanacak olan Yılbaşı Özel Bölümü’nü bekleyeceğiz. En azından hala umutlu olmamız için bir şeyler var. Clara, fragmanlarda görünmüyor. Ama sezon içerisinde de bunu yaşadık. Haliyle bir Moffat aldatmacası olabilir. Clara’nın gidişi bu kadar basit olmamalı. Zira Martha dışında bu kadar basit bir gidişe sahip olan Yol Arkadaşı olmadı.
Yazı kısa olacak demiştim fakat öyle olmadı. Aslında oldu da. Çünkü yazacak o kadar çok şey var ki bölümle ilgili. Anlatmalara doyamam. Ama sevmedim işte. Böyle bir yarım kalmışlık duygusu var içimde. Hatta olmamışlık. Bölüm göndermelerle doluydu ayrıca. Benim sağda solda gördüklerim, izlerken fark ettiklerim hatta büyük ihtimalle kaçırdıklarımla birlikte sayısızca gönderme. Bunları da belki başka bir yazının konusu yaparız.
Son cümle olarak, 23 Kasım 2014 Doctor Who’nun yayınlanmasının 51. yılı olacak. Nice senelere. Kötü ya da iyi bölüm fark etmez. Daima var olsun. Torunlarımıza uzansın. Sevgiler…