Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Çünkü bazı aşklar hiç bitmez
Sezon: 2 Bölüm: 71

Mevsimler geçer, yıllar döner, ömrün baharları, kışları ard arda dizilir, saçlara aklar düşer; dudağınızın bir kenarı hep acır, gülüşleriniz yarımdır, gözleriniz için için hiç gülmez. Çünkü bazı aşklar hiç bitmez.

Geçmişte, daracık bir zamanda yaşadığınız ne varsa, ömrünüze yeter. Ne kadar hatıranız varsa iyi veya kötü, artık bir ömür onunla yetinirsiniz. O aşk bir ömre yeter, ölseniz de gam yemezsiniz artık. Çünkü bazı aşklar hiç bitmez.

Aklınızın kuytularında kalanları cebinize koyup ne kadar yaşayabilirsiniz? İnsana yeter mi? Başka bir hayat mümkünken, ne durdurur sizi?  Geçmiş zamanı ıslak bir battaniye gibi üstüne örtenlerin  ruhu hep üşür.  Ve hiçbir intikam ateşi, üşüyen ruhunuzu ısıtmaya yetmez.

Harun, Dilara’nın öfkesine bu denli sanırım ilk kez maruz kaldı. Harun’un ofisinden çıkarken Dilara hem çok öfkeli hem de çok üzgündü. Nasıl olmasın? Maide örümcek gibi her yerini sardı. Daha öğrenmedikleri bile var; Sema’yı yanında çalıştırıyor; Sevinç köstebeklik yapıyor. Gerçekten haddini aştı. Harun’dan hiç beklemediği resti görünce de Dilara’nın ayağına kadar gidip özür diledi. Çok zor onun için özür dilemek ama kırıp döktüklerini görünce bunu yapması hiç zor olmamıştır diye düşünüyorum. Sınırlar vardır çünkü, evladınız bile olsa aşılmaması gereken. Dilara harap ve bitap vaziyette eve kapandı, Harun’u düşündü durdu. Depresyondayken bile ne kadar şık değil mi? Antrasit rengi sabahlığı (bakın gri değil) ne zaman giyse hep üzgün oluyor. Biz depresyona girsek, evdeki eprimiş, direkleri çıkmış hırkamızı giyer, uyuz uyuz otururuz. O ise çubuk kraker kadar beline kadife sabahlığının kuşağını fiyonk yapıyor ve tabii ki saçları da fönlü. O anda hayatının aşkı karşısına çıksa bile sahne hiç mi hiç bozulmayacak. Hatalarımızı biraz buralarda mı arasak acaba kızlar, ne dersiniz, hı?

Diziyi Harun ve Dilara için izleyenler sezon finalinde biraz buruk kaldılar, sahneleri gerçekten çok azdı. Yine de sezon finaline barışmış olarak girmelerine sevindik. Maide Hanım özür dilemeye geldikten sonra Hatice Hanım’ın kaydettiği konuşma da çok işe yaradı. Ve Dilara ile Harun (son kez olmasını umduğumuz) barıştılar. Umarım gelecek sezon Dilara’yı boşanmış olarak görürüz.

Son bölümlerin merkezinde olan Candan-Ozan ikilisine gelirsek... Ozan, hastaneye gidip kendisi için akli dengesi yerinde değil şeklinde bir rapor çıkardı ve Cihan’a verdi. Akıllara da bak. Zaten gergin Cihan, raporu yırtıp attı. Sanırım o esnada sezonlardır olmayan birşey oldu. Artık dilek kapılarının açık olması mı dersiniz, merkürün retrosu mu bilmiyorum; Ozan’ın aklı başına geldi. Yani gelmiş olmalı ki gelmiş geçmiş en iyi hareketini yaptı. Candan’ı gidiyoruz buralardan diye kandırdı; paraları çektirdi, uçak biletlerini alıp hava alanına gittiler. Son dakikada Candan’ı içinde kağıt dolu bir çantayla İtalya uçağında yapayalnız bırakırken, kendisi terminalden Candan’a el sallıyordu. Candan geri dönecektir, onu parasız pulsuz bırakmak ne kadar uzun süreli bir strateji ondan da çok emin değilim ama Ozan için çok çok çok iyi bir goldü; Sezar’ın hakkı Sezar’a.

Gürpınar kardeşler sezon finaliyle bizi şaşırtmaya başladılar; umarım üçüncü sezonda da devam eder. Gelelim Hazal’a.. Hazal, her olayda gözü dönen ayrı bir klinik vaka. Özgür’ü kız arkadaşı sıkıştırıyor, şimdi de çocuğu aldırmaktan vaz geçti. Üstüne bir de kızın abisi eklenince Özgür iyice köşeye sıkıştı. Hazal ise elinde iki katlı pastayla sürprizler yapıp hala evlenme teklifi kovalıyor. Getirdiği pastanın üstünde diz çöken damat figürü vardı. Artık benim söyleyecek sözüm, yorumlayacak bir gözlemim kalmadı sevgili okuyucularım, buraları siz doldurun. Zira ben tükendim Hazal konusunda. Kendi sezon finalini de kendine yakışır şekilde yaptı Hazal. Özgür evlenmek istemediğini söyleyince, eline bıçağı aldı ve Özgür’ü bıçakladı.

Deniz’in mekanının basıldığını öğrenen Cihan küplere bindi. Sanki kendi mekanı hiç basılmadı. Cansu ve Deniz’in görüşmesini yasakladı, Cansu’ya ev hapsi verdi ve Deniz’i de yalıdan Bahtiyar’la atmaya kalktı. Yalnız bu sahnelerde gerçekten tam bir dengesiz profili çizdi. Ne yapacağını, nereye saldıracağını bilemeyen dengesiz bir portre. Bazen böyle güzel oyunlar izliyoruz. Ama işte ‘bazen’. Azla yetinenlerdenseniz tabii ki etkilenebilirsiniz. Cansu ve Deniz, resti gördüler ve artırdılar. Özkan haber almasına rağmen  yetişemedi, Deniz ve Cansu evlendiler. Yani hangi akıl, hangi mantık bilemiyorum. Bu yeni jenerasyonun işine akıl sır ermiyor. Günlük yaşıyorlar. Dünya bir gündür, o da bugündür kafası. Ama Cihan o kadar abartılı tepkiler verdi ki, çocuklara yaptığı şeyler mantıklı geliyor haliyle.

Cihan Deniz’in babasının peşine düştü de gördü gününü. Pek büyük, sır olarak davranılmayan ama önemli bir sırrı; Rahmi’nin kızının ölümüne nasıl ses çıkarmadığı hikayesini de Cihan böylelikle Burhan’dan duymuş oldu. Camdan kulelerin nasıl da yıkılıyor Cihan. Ama sen ‘nasıl yaptın’ diyebilecek, yine de yüzüne bakıp hesap soracak kadar teflon bir adamsın. Sadece iki sezondur bizim gördüklerimiz bile, Rahmi’nin bunu yapabileceğine beni ikna ediyor. Hiç yadırgamıyorum. Cihan neden bu kadar şaşırdı anlamış değilim. Bazı ilişkileri çok abartıyoruz. Anne babalık hakkını abarttığımız gibi; kutsiyet atfettiğimiz herşey bizi boğuyor, ama uslanmıyoruz. Baban diye hiçbir kötülük yapmaz mı? Defalarca yapmadı mı? Tekrar yapmayacağının ne garantisi var? Rahmi hala silahı alıp kafasına sıkmanın şovu peşinde. Gerçekten üzgün olsaydı Cihan’ın ofisinde bulunmaya cesareti, yüzü olmazdı. Ne diyeyim Rahmi Bey, bataklık gibi bir şansın var; battıkça batıyorsun. Sendeki bu şans mı, ilahi adalet mi işliyor bilemiyorum.

Ama masumların ne günahı var; Ayşe, Maide annesinin fındığı, Cihan’ın geç bulduğu sevgilisi. Rahmi’nin patlattığı silah Ayşe’yi hedef aldı. Oysa niye gelmişti oraya? Annem diyecekti, annem hapisteymiş yıllardır, hiç ölmemiş. Her şey bir yalanmış diyecekti. Sevgilisinin omzunda teselli bulacaktı. Birilerinin kurşununa hedef olmak hiç yoktu aklında.

İyi niyetlerle çıkılan yolların, binbir hevesle yapılan nice başlangıçların vardığı yer ekseri hayal kırıklıkları. Yaşam uzun ince bir yolmuş gibi hayallerimizde, oysa dolambaçlı bir kara orman. Ama uslanmıyoruz, aynı hataları yapıp yaşamlarımızı tükenen ömürlere çeviriyoruz. Bu yaz, ömrünüzü hayat yapacak insanlara, hayallere tutunmanız dileğiyle. Üçüncü sezonda görüşmek üzere..

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR