Pink Floyd’un High Hopes’unu açın. Ben beklerim. Hazır mıyız?
Çatışma ve çözüm. Eğer elinizde izleyicinizin bağlantı kurabileceği fazla karakter kalmamışsa en geçerli çözüm karakterler arasında çatışma yaratmak. Nasıl mı?
Umut konusunda Daryl’la Beth’in anlaşabileceği bir nokta yok mesela. Beth umudun peşinden koşarken Daryl gönülsüz, ters bakışlar atmakla yetiniyor sadece, Beth kopuyor sonra ağlamaya başlıyor, “gözyaşlarından utanmana gerek yok” Beth, “onlar kötü yüreklerinizin üstünü kapatan tozlara dökülen rahmet sadece.” Daryl’ın da bir yüreği var elbette; “kurşunla bıçakla vurulabilecek bir kalp ama acıma, sevgi gibi saçmalıklardan hiçbiri yok onda.”
“…şu suların dibini görmemiz nasıl mümkün değilse, önümüzdeki saatlerin dibini görmemiz de o kadar imkansız. Şu suyun akışını durdurmamız ne kadar imkansızsa, bu saatlerin gidişini değiştirmemiz de öyle,ikisi de parmaklarımın arasından kayıp gidiyorlar…İşte böyle.”
Öbür tarafta umudun adı Judith örneğin. Zombi falan değil kanlı canlı Tyreese’in kucağında bir Judith. MANYAK KIZ Lizzie ile sağa sola koşturmanın iyi bir fikir olduğuna karar vermiş Mika da yanında. Judith’in ağlamasına dayanamayan Lizzie yüzünde psikopat bir ifadeyle ufacık bebeğin ağzına bastırıyor susturmak için. NAPIYORSUN MANYAK KIZ? UFACIK BEBEK O! ÖL MANYAK KIZ ÖL! Anlaşılan TWD yaratıcıları ya oldukça zor bir ergenlik geçirmiş ya da evlerinde manyak çocuklarla uğraşıyorlar. Peki Tyreese zombi kafası yarmaca oynarken kızları kurtarmaya kim gelir? Tabii ki Çatışma! Pardon Carol. Bum! Tyreese’in sevgilisini öldüren Carol’la bundan haberi olmayan Tyreese arasında olaylar nasıl gelişecek konulu.
Bu sırada şah damarından bir zombi tarafından ısırılan adamın çabası takdire şayan, “Demiryolunu takip edin, orada süper bir yer var, vallaha mis,” diyor. Umutla ölenlerden o da. Bahsettiği yer Terminus, karakterlerimizin sonu orada mı yoksa?
“Hayat birçok ayrılığın birleşmesinden oluşur.”
Maggie, Sasha ve Bob’u görüyoruz sonra. Bob, Sasha’ya yazıyor. Sev onu Bob, sev onu, sev onu, sev onu. Senden hoşlanırsa sev onu, canını acıtırsa sev onu, kalbini bin parçaya ayırsa da sev onu. Sevgiye ihtiyaç var bu dünyada. Maggie’nin umudunun adı da otobüs. Çatışma da bu noktada, Sasha’nın bir otobüs dolusu zombiye dalmaya hiç niyeti yok ama “Yanlış olduğunu bildiğim şeyi yapmamaktan kaçınacak kadar korkaktım,” deyip yardımcı oluyor Maggie’ye. Zombi basmış otobüste Glenn yok neyse ki, Lauren Cohan kariyerinin en iyi oyunculuğunu sergiliyor.
Taşa yatma oğlum cırcır olursun.
(Şu noktada High Hopes’un ikinci solosuna gelmiş olmanız lazım. Kendinizden geçmeniz bittiyse devam edelim.)
Tabii ki Glenn’e atlıyoruz. (Gözünü sevdiğimin juxtaposition’ı.) Rölöröö temalı zombi sesleriyle uyanıyor Glenn, Maggie’nin fotoğrafını görünce ihtiyacı olan motivasyonu bulup Robocop olmaya karar veriyor sonra. Bulunduğu ortam göz önüne alınırsa iyi bir tercih ama ben Terminatör’ü her zaman yeğlerim. “Okuduğum her satırda sen varsın,” diye zombilerin arasına dalıyor Glenn, çatışmasını görüyor sonra o da: Adını Hatırlamadığım Kadın. Adını Hatırlamadığım Kadın, vali beni kandırdı diye triplerde öyle boş boş oturuyor, onun umudu da Glenn oluveriyor, hayata tutunuyorlar birlikte hem de Glenn Hershel’ın öldürüldüğünü Adını Hatırlamadığım Kadın’dan öğrenmişken.
Pip ve Estella’nın buluşamamasıyla son bulurken bölüm yepyeni çatışmalarımız giriyor ekrana. Umut çatışma demek aslında. Kimsiniz ki siz?