Gelin kaçar, düğün birbirine girer. Organizatör Alev mahcup olur, hemen arkadaşı Servet’i çağırır. Düğünlere takık olan Servet imdada koşar, krizi annesinin kaçış hikayesi ile bertaraf eder. Hikaye ile Servet’in hayatında düğünlerin neden bu kadar önemli olduğunu da öğrenmiş oluruz böylece. Ortanca kardeş Saadet ise mücevher dükkanında çalışırken ‘kusursuz’ sevgilisinin yaptığı sürprizle aşk sarhoşudur. Gözünü bürüyen aşkı ve hayata hiçkimse gibi bakamayan saflığı, zengin yakışıklı ve romantik sevgilisi Asrın’ın bir hırsız olduğunu görmesini engeller. Hiçbir aşk bu kadar kusursuz değildir değil mi? İtiraf edin, siz de benim gibi “Bu işte bir iş var” dediniz hemen.

Servet boşanma aşamasındadır, belli ki evliliği düzenlediği törenler gibi kusursuz gitmemektedir. “Boşanmak ırsi midir?” diye sorar Arkadaşı Alev’e. Annesi ile babasının travmasını hala atlatamamıştır. Küçük kardeş Sevda ise zengin ama gergin sevgilisi Tibet ile evlenme hayalleri kurup hayatını kurtarma peşindedir.

Servet’le kocası Yılmaz’ın çocuğu yoktur, Servet küçük yaşta annelik yapmasının acısını başta kendisine sonra da kocasına çektirmektedir. Kavgalarında Yılmaz bunu en sert biçimde yüzüne vurur. Yılmaz tabiri caizse biraz hanzo gibi davranmaktadır (SİNİRLİYKEN ÇOK GÜZEL OLUYON TİMUÇİN, AYNEN DEVAM)



Baba üç kızla olan hayat yolculuğunda kızlarının seçimleri dolayısıyla hem pişmanlık hem de üzüntü yaşamaktadır. Saadet zaten saf ve her şeye inanabilen ‘küçükken boynuna asılan silgisini kaybetmemiş ama cesaretini kaybetmiş’ bir kızken, Servet evden kurtulmak için bir hanzo adama sığınmış bir kızdır. Sevda ise onun için turnayı gözünden vurmuş, ‘soyu sopu belli’ bir koca adayını bulmuş en şanslı kızıdır.

Asrın filmlerde gördüğümüz her hırsız gibi dolandıracağı kıza tutulmaya başlar. Saadet’in saflığı başını döndürmüştür ama artık yapacağı itiraf için çok geçtir. Ortakları kızı öldürmekle tehdit eder.

Servet ise hamiledir. Hamile olmasının verdiği kuvvetle evliliğine son bir şans tanımak ister. Yılmaz ise denyoluğa tam gaz devam etmektedir. (SİNİRLİYKEN ÇOK GÜZEL OLUYOSUN TİMUÇİN, AYNEN DEVAM) Yılmaz’ın avukat ayarladığını öğrenen Saadet, soluğu çocuğunu aldırmakta alır ama yapamaz tabii.

-Almıyorum bu takım elbiseyi! Alırsam NAMERDİM!

-Benim yanımda söyleme şunu Yılmaz!

Sevda’nın sahte mutluluğu Tibet’in bütün hıyarlıklarına rağmen devam eder. Sevda hayal ettiği yaşama kavuşmak için Tibet’i alttan alır sürekli. Annesi ile kaleyi içten fethetmenin peşindedir de annesi de Tibet’ten hallicedir. Sevda, sosyeteye adım atmayı kafasına koymuştur. Neyse ki her kötü adayın dizilerde ve filmlerde bir yedeği vardır. Bizim küçük enişte Tibet’ten sonra bu bölümde gururlu ve üçgen vücudu gözleri şenlendiren Bedir, muhtemelen Sevda kızımızın kalbini açtığı delikanlı olacaktır.



Düğün günü gelir çatar, Saadet bir masal prensesi gibi olmuştur. Herkes telaş içinde falan… Ama o Servet’le Yılmaz’ın konuşması yok mu beni benden alır. Yılmaz kalecilikten örnek verir, top gelsin ki kaleciliğini gösterebilsin ister kaleci der. Ben de kocalığımı hissedebilmek istedim der. Yılmaz karısına belli ki hala aşıktır da, Alev’in baştan beri verdiği sinyaller kafamı ince ince kurcalamaktadır bu arada.

Düğün başlamışken dizinin en başının aksine bu kez damat yoktur. Asrın mücevher dükkanını soymakla meşguldür. Sevda ise müstakbel kayınvalidesi ile aynı masada iken sınavdan geçmek için ayarttığı asistanın düğündeki varlığından habersizdir. Masaya gelen ‘arkadaşı’ Çisil’i savururken onda yarattığı kinin onu yakacağını düşünmemiştir tabii.

Sonuna kadar Asrın’ın düğüne yetişeceğini umut ederken Asrın topuklamayı seçmiştir. Başından beri abuk sinyaller veren Servet’in arkadaşı Alev ise verdiği sinyaller ile beni yanıltmamış Yılmaz’la ilişkisi ortaya çıkmıştır. Yılmaz’ın sadece denyo olmasını içten içe umut ederken aynı zamanda karısını altı aydır aldattığını öğrenince büyük hayalkırıklığı yaşadım. Servet’e bakarken ki gülüşünü de gördüm Yılmaz, OLDU MU ŞİMDİ GÜZEL KARDEŞİM?



Küçük enişte Tibet, asistanın içkinin verdiği cesaretle dökülmesi ile sinirlerine sahip olamaz. Sevda kendisini tuvalete kilitlerken magazin dünyasını haftalarca meşgul eden tuvalet penceresine sıkışma mevzusunu bu dizide de izleriz. Saadet, Asrın’ın attığı kazığı bölümün başındaki tatlı ve ‘hırsızsın çünkü kalbimi çaldın’ temalı evlenme teklifi gibi sürpriz sanarken kollarında kelepçe ile kalıverir. Servet, elinde bebeğinin ilk fotoğrafları ile ve “açıklamazsan NAMERTSİN!” nidası ile kalıverir. Sevda da tuvaletin penceresinde tam da ‘sosyeteye yaraşır’ bir şekilde sıkışmış halde kalıverir. Biz de ekran karşısında “n’oluyo, n’oluyo” diye kalıveririz ve bölüm biter. Benim aklımda son olarak iki kardeşin paslaşması kalır.

Sevda: Sıkıştım.

Saadet: Allah kurtarsın.

Sevda: Seni de abla??!?! (ERROR)

İlk sahneyi izlerken başarısız cast seçiminden olsa gerek o dandik düğün sahnesinden dizinin kötü olacağı korkusunu yaşasam da sonrasında Bennu Yıldırımlar ve Timuçin Esen’in oyunculuklarıyla döktürdükleri sahnelerde mest oldum. Sinem Kobal’ı pek tutmam, dizinin fragmanları dönerken de dizinin onun etrafında döneceği korkusu yaşamadım desem yalan olur ama o kadar eşit dağıtılmıştı ki her şey kimse kimsenin üstüne basmıyordu resmen. Selma Ergeç muhteşemdi. Canlandırdığı karakter hiç alışık olmadığımız hatta içten içe aşırı saflığına hafiften kıl olduğumuz bir karakter. Bunu bize olması gibi hissettirdiği için gerçekten çok keyif aldım izlemekten.

Bu sene dizilerin hepsi kaygan zeminde. Görüyoruz ki kanalların ufak bir reyting kaybına tahammülü yok. Buna karşılık Gönül İşleri yaptığı heyecanlı ve samimi girişle önce iyi bir reytingi, izlediğimiz bir sonraki bölüm fragmanına dayanarak da sonra sıkı bir tutunuşu hak ediyor. Ben Bennu Yıldırımlar ve Timuçin Esen izlemeye doyamadım, yolu açık olsun reytingi bol olsun! Ey seyirci! İzlemezseniz NAMERTSİNİZ! ;)