Gallagher Ailesi’nde sular bir türlü durulmuyor. Herkes hayatını tam yoluna koyacakken bir şeyler bu durumu tersine çevirmeyi başarıyor. Eh! Biraz da kendi suçları desek yanlış olmaz. Kalp kırıklıkları temalı bir bölüm izledik. Fiona, Debs, Mindy, Sheila hepsinin kalbi paramparça oldu bu bölüm. Bu dörtlü arasında en şanslı olan ise Fiona, onun durumu alışılmışın dışında değildi.
Fiona, patronuyla arasına mesafe koymak zorunda kalınca uzun süredir devam eden yalnızlığını, çalıştığı yere gelen grubun solistinde bulmak ister. Ama başından yanar-döner bir tip olduğu belli olan bu adamla şansı yaver gitmez. Zira adamın sevgilisi vardır ve Fiona bunu davet edildiği bir konserde öğrenir. Tabi Fiona durur mu? Yapacağını yapar. Kendisini davet eden kişinin arkadaşına sırnaşır. Sonrasında da bir şekilde kendisini onun kucağına bırakır. Bunlar Fiona’lık hareketler. Üzülmediğini biliyoruz, sadece hep ters adamları buluyor kendisine. Öyle olmasalar bile bir şekilde berbat etmeyi başarıyor. Bakalım neler olacak?
Deb’in durumu ise çok başka. Bir türlü ergenliğini yaşayamayan bu kızcağız sonunda bombayı patlattı. Bir süredir kendisiyle konuşmayan, partilerine davet etmeyen arkadaşlarından intikam almak için evinde alkollü, müzikli bir parti verdi. Fakat işin içine Frank’in acayip etkili birası girince işler sonu itibariyle pek de iyi olmadı. Matty’yi hatırlarsınız? Kendisinden yaşça büyük ve “büyü de gel kızım” diyen aslında iyi niyetli çocuk. Deb, partisine onu da çağırmıştı. Frank’in biraları hızla tüketince çocuk sarhoş olup, Deb’in yatağında sızdı. Deb ise bir damla Fiona’dan bir şey öğrenmediğinden ötürü yaptı yapacağını! Komidinin üzerindeki kondomu aldı ve sabah uyandığında kapıya çıkıp “Ben bir kadınım!” diye bağırdı! Kısaca bekâretini Matty’le onun rızası olmadan, kendi kendine kaybetti! Eh sonunda olacağı buydu. Ama burada kalp kıran olay ise Matty ile sonrasında yaptığı konuşma oldu. “Bana tecavüz ettin,” diyen Matty sonunda “Beni bir daha arama,” diyerek Deb ile yollarını ayırdı! Neyse, Deb için yeni bir dönem başlıyor.
Bu arada Carl acayip hınzırlıklar peşinde. Engelli arabasıyla kızların gönüllerinde taht kurmaya devam ediyor. Bir yandan da mahalleye yerleşen lezbiyen komşuları yıldırmak için yoğun bir mesaide. Bakalım başarılı olabilecek mi? Diğerlerinin de katkılarıyla sezon sonunda neler olacak göreceğiz. Ama lezbiyen ablalar, çetin ceviz olduklarının mesajını Carl’a verdiler.
Kalp kırıklıklarında üçüncü sayfada Mindy var. Dangoz sevgilisiyle birlikte şehirden taşınmaya karar verir. Aslında karar onun değildir ama Mindy’yi mahalleye bağlayan hiçbir şey yoktur. Ian, Lip’ten bu konuda yardım ister. Ama Lip’in Mindy ile bir araya geldiğine tek derdi sevişmek olduğundan bu olay da acıyla son bulur. Zira tam sevişme sırasında Mindy “Seni seviyorum!” deyince Lip sessizce kalır ve sadece devam eder. Sabah olduğunda kahvaltı için sözleşirler ama kalbi buruk Mindy çoktan mahalleyi terk etmiştir. Lip ise sadece “Denedim,” der. Çok güzel denedin, aferin! Dualarımız Mindy ile umarım başına bir şey gelmez. O dangozun onu öldürme ihtimali %50’nin üstünde…
Son olarak Sheila var. Frank’le evlendikten sonra onun dibinden ayrılmıyor. Eh Frank de bir parça sevgiyi ondan eksik edince işler son noktada içinden çıkılmaz bir hal aldı. Tek derdi birasını üretip, piyasaya sürmek olan Frank bu konuda ilk siparişini de alır. Evde harıl harıl bir çalışma içerisindedir ama yeterli olmaz. Bunun için daha çok kazan ve malzemeye ihtiyacı vardır. Bu konuda Müslüman bir hırdavatçının dükkanına gizlice sızarak işini bitirmek ister ama başarılı olamaz. Sonunda adamla elde etmek istediklerini alabilmek için anlaşır. Anlaşma karşılığında Frank’in adama verebileceği hiçbir şeyi yoktur. Böyle baba olmaz olsun dedirten bu adam öz kızı Sammi ile arasını yaparak işini halleder. Fakat bu iş de olmaz.
Frank bir şekilde Sheila’yı evi satmaması konusunda ikna eder. Evde yoğun bir çalışma içerisindedir. Bir yandan mahallede kalıp mücadele edeceğinin sinyallerini verir, bir yandan da birasıyla uğraşırken, Sammi, Frank’in onu tanıştırdığı adamın niyetini öğrenince sinirle Frank’in evini basar. Bir yandan Sheila bir yandan Sammi Frank’in başının etini yerler. Açıkçası ikisi de haklı! Ama karşılarındaki adam da Frank, yapacak bir şey yok! Az sonra bu üçlü sokak ortasında bağrışırken koca ev yerle bir olur. Frank’in kazanları patlamıştır ama olan Müslüman adama olur. Bölüm boyunca ben Müslümanım, içki içmem diyen bu adamın Frank’in biralarının tadına baktığı sırada havaya uçması da ince bir gönderme olsa gerek!
Ama burada asıl mevzu bölüm boyunca bir karavan alıp, Frank’le ya da onsuz dünyayı gezme hayalleri kuran Sheila’nın, ev havaya uçmadan biraz önce Frank’in kendisine söylediği sözlerle kalbi kırık bir şekilde orayı terk etmesidir. Karavana atlar ve gider. Frank ise hem evsiz hem birasızdır artık. Ah bir de ölü bir adamımız var. Asıl o ne olacak merak içerisindeyim.
Son olarak V ve Kev içinde iki kelam edeyim. Kev iyi bir baba olmaya devam ediyor. Çocuklarına çok düşkün. V ise çocuklarını hiç mi hiç umursamıyor. Alibi’nin üst katındaki genelevimsi yer polis baskınına uğradıktan sonra işler iyice kötüleşir. Çare olarak mahalledeki süt veren kadınları bir araya toplayıp, bir nevi onları sağıp zenginlere satma işine girişir. Ama bu Kev’in keyfini çok kaçırır!
Mahalle yine olabildiğince garip, karışık ve huysuz! Çocuklar büyüyor, işler değişiyor ama hikaye bir şekilde devam ediyor…