Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Benim bir planım var
Sezon: 4 Bölüm: 2

Benim toprakla uğraşmak, salatalık toplamak ve insanları doyurmayı içeren bir planım var Carl!

Bu planına ne kadar sadık kalıp kalamayacağını sezon boyunca biz de onunla beraber göreceğiz. Rick, kendinden emin emin konuşurken bir anda yardım isteyen sesler duyuldu. Aylakların hapishanenin bir kısmını bastığını öğrenen ekip, hep birlikte olayın merkezine ve etrafına intikal etti. Karen’in karanlıkta ve zombi seslerleriyle sotelenmiş yürüyüşü ile sakin sakin başlayan bölüm bir anda tansiyonu yüksek eski The Walking Dead günlerine döndü. Carol’un bitirici hareketi ile de bu sezon hikayesinin asıl başlangıcının ikinci bölüm itibari ile yapıldığını görmüş olduk. Carol, belki zombi olmayacak ama değişim sürecine girdiği aşikar. Daha cesur, daha anne, daha sert ve daha güçlü bir kadınla karşı karşıyayız. Rick salatalık toplama eğiliminde ve bununla mutluyken, Carol’un bu kadar kendini aşabilmesi de tatlı bir ironi. Kendime sormadan edemiyorum, Carol acaba yükselen bir değer olup Rick’i hatta Vali’yi aşıp kendi kolonisini mi kuracak?


Demir parmaklıklar eskisi kadar dayanıklı değil. Hapisanedekilerin sinirleri de öyle...

Öksürenler ve ateşi çıkanlar artınca işlerin ciddiye bindiği anlaşıldı. Hershel, konseyi acil bir şekilde topladı, hastalığın yayıldığına herkes ikna olmuştu. Sorun büyüktü ve çözülemiyordu; bu hastalık neydi? Belirtileri nelerdi? Kimler neden hastalanıyordu ve nasıl tedavi edileceklerdi? Kafa yormaları gereken bir sürü soru varken önemli bir husus daha vardı: Sağlam kalan ve hastalanmayan insanları nereye alacaklardı? Çabuk bulunmuş bir çözüm önerisi ile şimdilik içeride düzeni sağladılarsa da dışarıda hayat (!) akıyordu. Hapishane ikinci zombi saldırısının altında kaldı ama beni bu sahneden daha çok etkileyen bir şey oldu.Gerçi dört sezondur artık zombiler de  Thriller dansı yapmadıklarından mütevellit “Kafasına vurrr, kafasınaaaa!”dan öteye gidemiyorum ben, onu nankörce belirtmem gerekli.  Michonne, zombilerden bile daha çok çekindiği Rick’in biricik evladı minik Judith’i ellerinde tutup ağlamaya başladı. Ustalıkla ve abartılmadan çekilmiş bu sahne, iyi bir habere, geleceğe ve umut dolu günlere özlemdi aslında. Saflık, temizlik, sukunet ve çok daha fazlası Michonne’un göz yaşlarında saklıydı.

Bir an düşünmeden edemedim bu bir Türk dizisi olsa; o çocuğu alıp kaçardı da, Rick’e “Ben bu çocuğun anası da olayım,” derdi, ev kadını olmaya da özenirdi. Bu liste daha uzar gider. Gerçi Rick ve Michonne konusunda kafama takılan bir şey var. Carl, fazlasıyla yakın duruyor biricik amazonumuza. Rick bu durumdan hiç şikayetçi değil ve haline bakılırsa hoşuna da gidiyor. Her an zombi parmaklarından yapılmış bir yüzük ile bu ikisini dünya evine sokabiliriz. Bir de çikolata bebemiz olur. Oh sefamız olsun o zaman! Ve aklıma zaman zaman şu geliyor aslında, Michonne’un hali hazırda bir bebeği/ çocuğu var mıydı? Ondan mı Judith’e bu kadar hassas davrandı bir anda? Kesinlikle daha fazlasını öğrenmek için yanıp tutuşuyor, gelecek bölümleri gözlerimi kısıp kahvemle bekliyorum.


Michonne’un içinde bir sevgi kelebeği mi varmış? Öğrendiğimiz iyi oldu.
Bu zombiler neden kapılarımıza dayandı? Hastalık niye bizi buldu?  Nasıl toparlayacağız? gibi sorular soruldu, ilaç aramaya ve mevcut insanları sağlıklı tutmaya çalışmalıyız gibi bildik kararlar alındı. Bu toplantılar bana nedense işe yaramayan apartman yöneticisi seçimleri gibi geliyor. Neden derseniz, o kadar ani ve hızlı şekilde karar değiştirmek zorunda kalıyorlar ki birbirlerine kafa sallayıp, bir nevi akıl verdikleri yerlerde başa dönmüş gibi değil de sanki yeni bir kıta bulmuş gibiler. Oldu olacak hapishaneye bir de Kapıcı Cafer bulun, zombilerle dedikonuzu yapsın. Elinizde Daryl ve Michonne gibi iki tane duygusal açıdan berbat durumda, patlamaya hazır bomba var. Paso kararlar alıp, “Ay nerelere gidelim!” diye dövüneceğinize Rick’i biraz gazlayıp, şu ikiliyi biraz ittirseniz size yeni şehir yaratacak adamlar, haberiniz yok. Tamam bu konuda Ali Ağaoğlu kadar hızlı olamayabilirler ama bir şeyler deneyecekleri  kesin. Gerçi Rick’in de üzerine ölü toprağı mı serptiler, antidepresana mı başladı bilmiyorum da bizim komşunun  “Ev çok pahalı ama taşınmaya üşeniyorum!” demesine benzer bir demeç verip hapishaneye mıh çakabilir.  Tek bildiğim şey şu, diziyi deli gibi seven biri olmama rağmen bu hapishaneye tıkılıp kalma meselesi artık can sıkıcı olmaya başladı.

Yine bölüm sonuna kadar bildiğimiz ve aksiyonuna alışık olduğumuz bir The Walking Dead izledik. Tyreese bölüm sonunda Karen ve David’in yanmış cesetlerini bulana kadar üçüncü  bölüme kafamızda deli sorular ile gitmiyorduk. Cesetleri ve dev adam Tyreese’in ifadesini görünce bir değil birden fazla deli soru üçüncü bölüme hakkını devretti.

Kim öldürdü?

 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR