Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Benim adım John Constantine
Sezon: 1 Bölüm: 1

John Constantine: tam bir baş belası.

Uzun zamandır beklenen dizilerden Constantine, Cuma gecesi yayınlanan ilk bölümüyle yayın hayatına başladı. Diziyi izleyen/izlemek isteyen herkes için ilk not, başrolde Britanyalı Matt Ryan var. Assassin’s Creed IV’de Edward Kenway’in seslendirmesiyle tanınan oyuncu diziye iyi oturmuş. Aksanı ve espri anlayışla ve tabii ki “My name is John Constantine,” deyişiyle burdayım diyor. Trençkotu ve kravatı olması gerektiği gibi. Kendisini çok seveceğinize ve ilk bölümden size tavlayacağına eminim. Diğer oyuncular ise Lost’un ‘Michael’ı Harold Perrineau (Manny) ve Charles Halford (Chas). Dizinin yapımcıları arasında ise ikisi de pek yabancı olmadığımız David S. Goyer (Batman Begins, Dark Knight, Dark Knight Rises) ve Daniel Cerone (DexterMentalist, Charmed) var.

Constantine’le üç ay önce sızdırılan pilot bölümü vasıtasıyla tanıştım. Bölüm o haliyle tamamlanmamış ve birkaç farklı sahne içermesine rağmen diziyi izleme listeme dahil etmeyi başarmıştı. Bugün nihai pilot bölümü açmadan önce ilk kez seyrediyormuş modumu açarak izlemeye koyuldum.


Constantine demişken Keanu Reeves’e selam çakmamak olmazdı.

Dizi fikri ortaya çıktığından beri film karşılaştırmasının yapılacağı belliydi. Kimseye “filmiyle karşılaştırmayın” ya da “bu iyi, o kötü” demeyeceğim, çünkü bunu desem bile bu karşılaştırmayı aklımın bir yerlerinde yapıyor olacağımı biliyorum. Keanu Reeves, filmi çok iyi taşıdı ve buna sanırım kimse karşı çıkmayacaktır. Ben de kendisini çok severim ama Matt Ryan da dizi için bu durumun benzerini gerçekleştirecek potansiyele sahip görünüyor.

Yayınlanan bölümü aslında ‘Bölüm 0’ olarak görmeliyiz. Pilot bölüm çekildikten sonra fikir değiştiren yapımcılar Liv Aberdine (Lucy Griffiths)’le yola devam etmeme kararı aldı ve çizgi romandaki aslına uygun şekilde ikinci bölümden itibaren Zed Martin karakteri diziye dahil olacak ve başrolde Angelica Celaya’yı izleyeceğiz. Bu sebepten dolayı ikinci bölümden sonra dizinin dengeyi sağlayacağını düşünüyorum. Pilot bölümü baştan çekmek çok maliyetli olacağı için NBC böyle bir çözüm bulmuş, saygı duyalım.


Lanetlenmiş olan John’un kaybedeceği bir şey yok. İşbaşı yapacak tabii ki.

John, Astra adlı kızı kurtarmak için daha güçlü bir şeytanla anlaşıp kızın cehennemde hapsolmasına sebep olduğu için kendini akıl hastanesine yatırmış olarak karşımıza çıkıyor. Ardından hastanede hamamböceklerinin yol göstermesiyle başarılı bir şeytan çıkarma ayinini izliyoruz. Bir nevi şovunu yaptı. Bu vakayla da ‘saha’lara dönüşünü yaptı.


Liv Aberdine. Kızımızı bu bölümlük idare edin.

Bu bölümlük John’un ortak arayışının merkezinde Liv Aberdine vardı. Liv, iş çıkışı yerin yarılmasına tepkisiz kalıp o sırada gelen John’a karşı savunmaya geçen bir kız. Bütün bölüm boyunca ona dayanmak kolay olmadı. John, Liv’in babasıyla çalışmış ve ruhlar alemini görebilme yetisine sahip olduğu için Liv’i öldürmeye çalışan şeytanla mücadele ediyor ve bölümün sonunda da yeteneğini sergileyerek onu alt etmeyi başarıyor. Bu arada bu sahnede ‘Şeytani John’un çok iyi şekilde işlendiğini izledik.


John’un koruyucu meleği Manny de espri konusunda John’un gerisine düşmüyor.

John, şeytan çıkarmakla meşgul olurken tanıştığımız yol arkadaşı Chas’ın ölümsüz ya da en azından kolay ölmeyen biri olduğunu öğrendik. Umarım onu gelecek bölümlerde daha uzun görürüz. Bölüm içinde birkaç kere gördüğümüz Manny ise John’a göz kulak olmak için gönderilen melek olarak karşımıza çıktı. Manny ismini çok mu aramışlar diyemeden geçmiyorum. John ile sohbetlerinde John’un lanetlenmiş olsa da kurtulma şansı olduğunu öğrendik. Manny’nin açılan yarıkta John’a söylemiş olduğu “İnsanlar bir şeyin yaklaştığını hissediyo,r” cümlesinin gelecek bölümlerdeki kaosu işaret ettiğini söyleyebiliriz.


Esas kadromuz bu işte.

Bölüm sonunda yaşadıkları sonrası gücünü kullanmak istemeyen Liv’in John’un ortağı olmayacağını öğrenirken odasında Constantine çizimleri yapan Zed’i gördük. Zed, çizgi romanda yer alan ve güçlerinin farkında olan biri. Bana gore Zed, Liv’in aksine diziye daha iyi hava katacak.

Son olarak ölü gün olarak bilinen cuma akşamları yayınlanacak olan Constantine, ilk bölüm itibariyle ‘iyi’ denecek bir reyting aldı. NBC’nin ilk bölüm yayınlanmadan ek senaryo siparişi verdiğini de biliyoruz. Bu bölümün başrol değişikliğinden dolayı ölçü olmayacağını düşünüyorum. Önümüzdeki hafta yayınlanacak bölüm dizinin kaderi açısından kritik olacaktır. Gelecek bölümde görüşmek üzere.

Yazının dışında kalan detaylar:

Bölümün adı Non Est Asylum’du. Latince’de “Akıl hastanesi yok” demek.

John Constantine’in kartvizitinde yazdığı şekilde mesleği: Şeytan çıkaran, demonolojist ve Karanlık Sanatlar Ustası.

Bölüm Atlanta’da geçiyor. Kasvetli havasını ve The Walking Dead ile The Vampire Diaries’ten iyi bildiğimiz, çok sevdiğimiz Atlanta.

Harold Perrineau dışında Lost’tan tanıdığımız Jeremy Davies (Daniel Faraday) yine çılgın fizikçi olarak karşımıza çıktı. Bu sefer metafizikçiydi ve kendisini bir daha görmeyeceğiz (muhtemelen). Lost’ta oynamış oyuncuları yazmak moda oldu, ama napalım gerekiyor işte.

Çizgi roman ve filmde sigarası elinden düşmeyen Constantine’e inat bu Constantine sigara içmiyor, sadece çakmak taşıyor.

Milyonlarca şeytan olduğunu öğrendik. Bu bölümde karşımıza çıkanın adı Furcifer’di. Furcifer, elektrik ve güç hatlarından beslenen bir cins.

Asıl şeytan Nergal. Adını ilerleyen bölümlerde daha sık duyacağız.

Korkutucu sahneler olarak Liv’in içine şeytan kaçmış arkadaşının ambulans sahnesi ile Liv’in bir anda beliren büyükannesinin ağzından siyah sıvı akan bir ‘şey’e dönüştüğü sahneyi söyleyebiliriz.

Dizinin müziklerinde bu dalda Emmy ödüllü Bear McCreary imzası var. Kendisini The Walking Dead, Da Vinci’s Demons, Battlestar Galactica’dan tanıyoruz.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR