“Ben demiştim demeyi sevmem ama ben demiştim,” diyenleri hiç sevmem ama insanın “Ben demiştim!” diyesi geliyormuş bazen.
Bana Sevmeyi Anlat’ın nasıl bir dizi olduğuna karar vermek için ikinciyi izlemek gerektiği o kadar belliydi ki…ben demiştim :) Neyse, bunu bırakıp üçüncü bölüm notlarına geçelim:
* Henüz hakkında çok fazla şey bilmiyoruz Haşmet’in ama ipuçları kalp çarptırıcı cinsten. Burak’ın dediğine göre resimden bahsederken içinden İlber Ortaylı çıkan Haşmet, hem Adnan Çoker’in resimlerindeki denge duygusunu gözü parlayarak vurgulayacak kadar rafine, hem de uyuşturucu satıcısı kopuk arkadaşa “Akılsız bakkal ya çırağını öper ya elini tartar,” diye ayar verecek kadar bıçkın. Kendisi ya bukalemun ya da sosyopat. Bence ikincisi. Hikaye ilerledikçe kimbilir ne cevherlerle karşılaşacağız Haşmet cephesinde. Heyecan verici.
* Hikaye de umulmadık şekilde hızlı ilerliyor. Bu nedenle olsa gerek, reklamsız tam iki saat 38 dakika (02:38:33) süren dizi hiç bitse de gitsek sıkıntısına sokmuyor insanı. Gerçi “Ben anlamıştım,” havasını atmaya da izin vermiyor. Geçen bölüm Ezgi Leyla’nın annesinin izini sürmeye karar verdiğinde dış sesi o sırada Haşmet’le konuşmakta ve “Aşk mı, ben almayayım,” demekte olan Canan’ın görüntüsüne bindiğinde biz anlamıştık onun Leyla’nın annesi olduğunu da ne oldu? “Bak görürsün Canan bu kızın annesi,” demeye kalmadan hoooop bu bölüm hemen ortaya çıktı gerçek. Onlar bilmiyor henüz, ki bu daha da güzel. Yalnız Canan gibi bir kadının, yaptığı iş (hayvancılık) bir yana oğluna Hakverdi ismini koyan Salih’le nasıl evlendiğinin de sağlam bir açıklamasını isteriz. Düğünde birbirlerini görmediler demek. Ay bir de Canan Haşmet’in kayınvalidesi olacaktı az kalsın, düşünün.
* Alper’in karşısına çıkan eski arkadaş Onur ve Berna ilişkisine dair çok önemli bir ipucu sundu kalbi temiz Alper kardeşimize, o da derhal izin sürdü bu ipucunun. Gerçi Onur tehlikeyi savuşturdu ama Alper’in aklına kurt da düştü. Alper ne tatlı bir baba yav. Sonra epey başımızı ağrıtacağı benzeyen Eylül’ün ağzına da gerekirse terlikle vuracak kadar kararlı. Eylül ne güzel kız değil mi? İlayda Alişan’a hayatta başarılar.
* Seda Bakan’ı komedide izlemeye alışanlar her an espri patlatmasını bekliyormuş ya, e patlatıyor zaten sık sık? Leyla ne bileyim mesela Kara Sevda’nın Nihan’ı gibi acıların kadını değil ki… Pozitif, eğlenceli, rahat, kafa dengi bir insan. Bir femme fatale değil ama onu hem Haşmet hem Alper için çekici kılan tam da bu olmasın? Çocukla kadın arası bir şey, hafif bir erkek Fatmalık var ama aynı zamanda çok tatlı, müşfik bir anne, abla. Başına ne gelirse gelsin mızırdanmak yerine halletmeye bakan bir tip.
* Ve hikayelerini gerçekten merak ettiğim bir sürü yan karakter. Demin dediğim gibi Canan’la Salih hikayesi ayrı bir dizi konusu olabilir bence. Yani Canan’ın adı dahil her şeyini değiştirmesi, bir medya patronu konumuna gelmesi, çocuğunu bırakmış olması ama bu konuda içinin de hala kanaması filan… Peki Ezgi? Çok tatlı bence ya, gerçek arkadaş. Tabii ki çöpçatanlıkta üstüne olmayan Türk milleti olarak onu Engin’e yakıştırdık. Evet, ben yalnız değilim, bi sürü yorum gördüm böyle. Ezgi’yi oynayan Mine Kılıç’ın Bahadır Boysal’ın çizgi roman karakteri Büşra’yı beyazperdede canlandırdığını hatırlayan da kaleye mum diksin. Hakverdi beybi, üzdün bu bölüm bizi. Yazık sana. Ama evden kurtulayım diye kız kaçırılmaz ki canım… Hakverdi’nin maceralarını izleyeceğiz daha. Alper’in ablası Suzan’ı da çok merak ediyorum. Haşmet’in yakın dostlarından ve senaryodaki tek görevi manasız saatlerde yeğenlerini görmeye gelmek değildir herhalde.
* Haftaya bayram tatili nedeniyle özel bir bölüm var, sonraki hafta dördüncü bölümü Kiralık Aşk’ın sezon açılışıyla aynı anda gelecek ekrana. KA’dan sonra reyting tablosunda belki birinciliği koruyamaz ama hikayesi açıldıkça açılan Bana Sevmeyi Anlat, cuma akşamları için çok kıymetli bir alternatif.
LEYLA AĞRA