Geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla konuşurken insanın bazen iyi dertleri de olduğundan bahsediyorduk. “İyi dert” derken aslında, kimilerini azat ettiğimizi, o kişilerden ümidimizi kestiğimizi ve ne yaparlarsa “Peki!” demeyi göze aldığımızı belirtiyorduk. Allah başka dert vermesin yani. Yeri gelmişken söyleyeyim, ben Yüksek Sosyete’yi artık azat ediyorum! Dünkü bölümle beraber oldukça yavan bir tat vermeye başladı çünkü.
Bölümün ağırlığı ne üzerineydi diye düşününce bir türlü karar veremediğimi söylemeliyim. 15 bölüm olmuş, ortada iyi bir dert bile yok ve başrolleri de pek gördüğümüz söylenemez. Onun yerine dizinin kötü aile babasının sevgilisi, kötüden iyiye hızlıca geçiş yapan annenin aşkı ve en yakın dostların flörtleşmeleri vardı.
Sonlara doğru herkesin foyası ortaya çıkarken, herkes son 30-40 dakikada birbirine girdi. Cansu-Kerem, Bedia-Kerem, Cansu-Süreyya, Cansu-Metin, Mert-Bedia (laf ağızdan çıkmasa da gözleriyle konuştular)... Böyle art arda yazınca Amerikan Güreşi fikstürü gibi duruyor, ama hiçbiri iyi bir derde sahip değil, yani hiç kimse bir diğerini azat etmiş değil. Bazı yavan gelen sahneleri yazmak istiyorum:
* Cansu, hala insanlara akıl vermeye devam edip de, sayısını hatırlayamadığım kez Ece’ye kendisinin aslında kim olduğunu nasıl söyleyemedi?
* Mert dahil herkesin, Cansu hakkında çok az şey bilip onun için uğraşması da ayrı bir kabak tadı veriyor.
* Sude’nin Cansu’nun aramasıyla ilgili olarak Kerem’e yalan söylemesi normal mi? Telefonu açılmıyorsa adam Whatsapp’tan yazıp gerçeği öğrenir, ne var ki bunda?
* Kerem’in duygu durumu gereksiz bozuk değil mi? Aynı Ece gibi… Gerçi onlar birleşince bir rahatladı.
* Sude bu kadar cin bir kızsa ve kötüyse daha uzun vadeli düşünüp neden Korhan ailesini yanında tutmadı? Yani başka birine aşık olan Kerem’i istiyorsa hiç kazançlı değil
* Işıl karakteri için diyecek bir şeyim yok. Eminim bu kadar ham kalan insanlar vardır hayatta.
* Kerem’in veda partisinde açıklanan “O, Mert değil; Kerem! Gerçek Mert benim. Ehi ehi” diyaloğunun sonunda niye kimse “Yuh olsun size!” demedi? Gerçekten organik markette çalışan gencecik insanlar böyle mi? Bir kişi de olsa sormaz mı yahu, “Niye bu oyunlara girdiniz,” diye?
Açıkçası bölümle ilgili en bomba haber Cansu’nun gerçek kimliğinin dedektif ve beslenme uzmanı Sude tarafından ortaya çıkartılması. Tam da Cansu artık Kerem’e haykırarak “Seni seviyorum,” diyecekken. Bunu öğrenen herkesin bir suratı düştü. Halbuki 5-10 dakika önce de işverenlerinin aslında sandıkları kişi olmadığını öğrendiler ve sadece GÜLDÜLER. Cansu’ya da gülebilirdi o zaman, sonuçta çalışanlarla doğrudan alakalı bir şey yoktu. Yani insanların kendilerine yakın gördüklerine güç gösterip, düşene de tekme atması mı neden oldu böyle bir tepkiye? Tam anlaşılmıyor ya da oturmuyor gibi. Aynı mekanlar içerisinde sebepsiz yere dönüp durdukları bir gerçek ama.
Ben, kısacası, diziyi azat ediyorum. İyi dertlerde tekrar görüşelim!
EGE DİKENCİK