Şura ve Kurt Seyit bir köşede böyle dursun; Alya, Billy’nin kardeşi hakkında söylediklerine yıkılırken hiç yoktan, bir de Celil gündemine düştü. Ben Ayşe’nin Kurt Seyit aşkından değil, seçiciliği olmayan bir erkek düşkünlüğü yüzünden Celil’i gözetlediğini sanmıştım ama niyeti Güzide’nin canını sıkmakmış. E tabii, kendi canı soğuk yatağı yüzünden oldukça sıkkın. Alya ile Celil de güzel ihtimal de, ben Güzide’nin Celil’e aşkına bayılıyorum. Celil’in mutfakta olduğunu bilmediği için bülbül gibi şakıyordu ama sonra Celil kendisini belli edince nasıl kekeledi, konuşamadı. Celil de Güzide’yi şarkı yarışmalarındaki normalde kekeleyerek konuşan ama şarkı söylerken hiç ikiletmeyen ön eleme yarışmacılarından sandı.
Şura bu bölüm bütün akrabalarına kavuşup çöpsüz üzüm olmadığını kanıtladı. Önce gecenin içinden tüm kötülüğüyle teyzesi geldi sonra da klas kuzeni Boris. Bölümün en can alıcı yeri tabii ki Şura ile Vtina’nın sonunda kavuşmasıydı. Yusuf’un dişlerinin arasından arasından konuşarak Şura ve Vtina’nın bağını çözmesi güzel oldu. Kendimi hazırladığım gibi kavuşma sahnesinin ilk anından itibaren ağlamadım ama hüzünlendim. İtiraf edeyim, dizide Celil-Güzide hikayesiyle beraber Şura-Valentina ilişkisi beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri. Valentina kardeşine kapıyı açınca alıştığımız o yoluk saçlarından eser kalmamıştı. Zenginliğin kokusu uzaktan burnuna gelmiş olmalı ki kara humma falan kalmamış. Öğrendiğimiz kadarıyla bazı kayıplar da vermişiz. Konstantin ölür demiştim ama yine de içime oturmadı değil. Nina ve anneleri de bir yerlerdeymiş ama nerelerdeler bilmiyoruz.
Kötülere gelirsek; Ayşe’nin Kurt Seyit’i hamamda röntgenlemesi, zavallı Kurt Seyit’in namusunun hiç de güvende olmadığını gösterdi bize. Bir yanda Ayşe bir yanda Şura, bunlara ek bir de Barones. Bir ara Kurt Seyit, Ayşe’ye "Sen istiyor duj, verecek 100 dolar" diyecek sandım ama olmadı(benim sandım ama olmadılarım çok ya). Ayşe’den sonra eklenen yeni eski kötümüz Şura’nın teyzesi var. Savaşlar falan olmuş geçmiş ama kadın kibrinden hiçbir şey kaybetmemiş. Ben seviyorum Şura’nın teyzesini ama biraz fazla cold hearted snake. Güzide’ye hizmetçi gibi davrandı, sonra Yusuf’a burun kıvırdı(Yusuf’un Vtina hakkında söylediklerini duyunca teyze hemen alarm verdi) en son da gitti saygın bir işte çalışan Celil’i Şura’dan uzaklaştırdı. Celil de hemen yedi ya, orada bir alkış kopardım saflığına.
Şura’nın teyzesinin yükselişinden uzaklaşarak ‘neydi ne oldu’ köşesinde Barones’i ağırlıyoruz. Çok kuvvetli dostları olan Barones ilk kez tuzağa düştü. Billy’nin esiriyken Petito’nun sözde rüşvetleri ile(bakın mesela Petro’nun bu olayda kendini iyi gösterme biçimi Barones için rüşvet yedirdiğini söylemesi; harika canım, çok iyisin) kurtulduğunu düşünür gibiydi ama sonra Petro ile geçirdiği bir dakikada gerçekleri anlayıp dikenlerini çıkardı. Petro’nun el yazılarından imzalara, yolcu listelerinden başka başka şeylere planladığı tuzağı Barones anlayınca Petito’ya "Şeytansın Petro," dedi. Daha önce de Petito ona "Yılansın Lola" demişti. Bu ikisinin kesinlikle kötü olduklarını kabul etmeleri çok güzel. Çekinceleri yok,açık açık kötülük. Petro bu bölüm daha yüksek sesle Şura’ya aşkını söyledi. Her türlü saçın yakıştığı Şura(eğer bir kadına her saç modeli yakışıyorsa, o kadın güzeldir), yine "istemiyorum ama etrafımda dolanabilirsin" taktiğini uyguladı. Petro da bütün gün Billy ile pembe dizi izleyip izleyip, kötülük yapıyor.
Parmak atıp hastalık numarası yaparak, gerçek hayattaki ağabeyinin muayenesiyle gemiden kurtulan Kurt Seyit, kollarına kuvvet geri dönebiliyor. Bir de oradaki Türk askerlerine "Ben Türk’üm," diyor. Üzgünüm ama bu tiple İngiliz prensinden bile daha çok tahtta hakkın var gibi duruyor Kurt Seyit. Kurt Seyit gelir gelmez Petro’nun yanına gitti ama yeni yalanlarla karnı doydu yine. Kurt Seyit’in bin türlü olayın ortasında en çok Şura’nın çalışmasından etkilenip ikna olması oldukça düşündürücüydü. Türk erkeğinin zayıf karnı işte. Fazladan flashbacklerle süslü bölümün sonunda Kurt Seyit, Şura ve Valentina’yı kendisinin ve Konstantin’in ardından ‘hayat devam ediyor’ temasında görünce resmen yıkıldı. Gelinini ve baldızını erkeklerle asri hayatın kucağında görmek çok koydu Kurt Seyit’e. Benim merak ettiğin hadi bu yanlış anlaşılma oldu da, Petito’nun aklına o an mı geldi yoksa önceden planlamış mıydı?
Haftaya Kurt Seyit-Petro vudusu kırdısı göreceğiz ama bence Petito’nun bütün yaptıkları ortaya çıkmamıştır. Hepsi ortaya çıkamaz çünkü, imkansız. Eminim Petro bile bazısını unutmuştur. Haftaya Petro-Kurt Seyit yumruklarının havada uçuşması ve flashbackler yerine narratorumuzu gördüğümüz sahneler dileğiyle..