Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aşkın cepheleri
Sezon: 1 Bölüm: 8
Şura, Celil ve Kurt Seyit’ten umutsuz bir "inş cnm yaa".
 
Kurt Seyit ve Şura, Valentina’nın narratorluğunda eski dostların karşılaştığı yerden devam ederek başladı bu bölüm. Güzel bir reunion olmasına rağmen üzüldüğüm noktalar oldu. Kurt Seyit’in bütün sevecenliğine, gerçek bir dost olmasına rağmen Karanlıklar Prensi Petro’nun tam gaz kötülüklerine, hesaplarına devam etmesi üzücüydü. Biraz telaşlandı Ptro; Kurt Seyit, Osman’ı biliyor mu diye ama öyle olsaydı sevgili Petito, Şura boynuna atlamazdı. Bilmiyorum, ben çok üzülüyorum Kurt Seyit’e. Şöyle omuzlarından sarsıp "Petro çok kötü, kuzunuzu bile öldürmüş olabilir," demek istiyorum. Geçen bölüm rolünün sadece takıntılı bir eski aşıktan ibaret olmadığını kanıtlayan Barones’e bu bölüm tümüyle hayran olduğumu söylemek istiyorum. Barones Lola, Kurt Seyit ve Şura’nın aşkında kendisine zorla bir yer edinmeye çalışıyor ama kadın esas Kurtuluş Savaşı’nın kilit karakterlerindenmiş belli oldu. İşgalcilerin kaybedeceğini anladığı için -bilmiyorum artık Mustafa Kemal ortalıklara tam çıkmadan buna mı danışıyor, ne yapıyor- hemen Billy’den haber uçuruyor. Eeee Barones Lola bu; asla yanlış tarafta olmaz, her devrin kadını! Barones Lola’ya bu bölüm beni hayran bırakan bir başka durum ise Petro ile ilişkileri oldu. Bunlar beraber yatıp, kalkıp sonra da "Şura ile Kurt Seyit’i nasıl ayırırız?" muhabbetleri yapıyorlar ya çok hoşuma gidiyor. Petro’nun da non-stop kötülüğü uykularında kendisini ele verdi. Ee, tabii insanlara yansıttığı Petro gibi rüyalar görmesini bekleyemezdik. Osman’ı sayıklamış, durmuş Barones’in yanında uyurken. Barones de salak mı hemen parçaları birleştirdi. Bütün bunların üzerinde Petro kayıtlara altın harflerle geçecek bir şey söyledi: "Lola, sen gerçekten bir yılansın!" Lola da bu sözünü garipsemedi ha bu arada. Neyse genel olarak Barones’i sindirdim, hatta başımın tacı yaptım ama bazı paçozluklar Rusya’da kalmamış. O bölüm finalindeki ‘yanlış anlaşılma’ olmadı be Barones. Kalitenize yakışmadı. Hayır o zamanlar bu kadar yanlış anlaşılma literatürümüzde yoktu, nereden Barones’in aklına geldi? Demek ki kadın ilk entrikacılardan. Yanlış anlaşılma olayını belki de Barones Lola buldu. Bu bölüm parfümleri eşleme konusunda Şura’yı tebrik etsem de, Barones karşısında hasetini belli etmeme çabasının çok göze battığını söylemeliyim. Kadın Kurtuluş Savaşı’nı organize ediyor, hiç anlamaz mı senin oyunlarını.

Barones ve Kurt Seyit öylece bön bön bakmışlar bayılan Güzide’ye.
 
Otel ahalisine gelirsek; en çok merak ettiğim, Sabri’nin kimin çocuğu olduğu, ikincisi ise Ayşe’nin neden her önüne gelene asıldığı? Ay Kurt Seyit yetmedi, Celil’e de göz dikti. Güzide bayıldı diye de bir imalar falan.. Tek haklı bulduğum konu, Şura, Vtina’dan haber alınca "İnşallah yaşıyordur," demesiydi. Üzgünüm ama kız kötü bir şey demedi. Belki hepiniz üzerinde durmasanız Şura etkilenmeyecekti bile. Ayşe orada suçsuzdu. Hatta sonra Şura’ya yemek falan getirdi ama dayanamadı, onu da eline yüzüne bulaştırdı. Şimdi derdin Şura'nın gönlünü almak mı Ayşe, yoksa Kurt Seyit’ten haber almak mı?

En çok heyecanlandığım ilişkiye, yani Celil-Güzide cephesine gelirsek, tam ağlayacaktım o kadar şeyden sonra bir araya geldiler diye, Güzide bayılıverdi. Kıyamam ben sana ya, yerim! Bir sonraki görüşünde de midesi bulanıyor gibi konuştu zaten Celil ile. Büyük ihtimalle yüzü ateş içinde, elleri soğuk soğuk ve kulakları uğultulu duyuyordu o an. Yahya biraz kıllandı ama. Yakında elemi sesinden taşan Binnaz ile dertleşir. Ali Dayı da, Celil, Tatya’dan bahsederken büyücü dediğinde bir ne olduğunu bilemedi gözümden kaçmadı değil. Celil sevgim de bu bölüm arttıkça arttı. Sarhoşlukları, Celil’in ortamcı halleriyle bizi tanıştırmış olsa da, ben onun su gibi akan triplerini de seviyorum. Ayşe mırıldanırken Celil’in mutfağa girdiğini görünce sustu ya, bu da "Devam et, bak giderim," diyor, ahahaha çok çok iyiydi.

Rıza’nın Alya’ya kurduğu öpücük tuzağı kabusum olacak kesin.
 
Kurt Seyit’in Celil’e ‘My Boy’ temalı konuşması sarhoş Celil’i kendisine getirdi ama bence onun için biraz geç kalınmıştı. Zaten Celil’i, büyük ihtimalle Aluşta’ya özgü o yöresel dansı Billy ve onun bullylerine yaptığı zaman odasına götürüp, geceye devam ettirmemeleri gerekirdi. Bunun üstüne onu orada, hala ortamda tutarsanız tabii ki siyaset de açılır, ekonomi de! Orada bir terslik vardı gerçi. Benim bildiğim, Billy ve arkadaşlarının arkasındaki devletlerin, Rusya’da Şuralar’ın tarafında isyancılara karşı olması lazım. Bütün bu gerginliğin üzerine Alya ve Billy gerginliği çıktı bir de (Engin Şenkan da neden Alya’ya öyle dudağından öpme tuzağı kurduysa, adam bütün oyunculuk kariyeri boyunca iyi adam oldu, şimdi birden fikrini değiştirmiş olmalı). Şura tabii ki Khaleesi gibi ezilenlerin, kölelerin, kadınların ve çocukların yanında olduğu için hemen kıza yardım etti. Ama Petito, Alya’ya göz koydu şimdiden. Esas yardımı ya da kösteği o yapacak kıza.

Benim ikinci olarak çok heyecanla beklediğim de Petro-Alya ilişkisi. Zincirleme gerginlikleri Barones’in after party fikri dağıttı çok şükür. İstanbul’un gece hayatı o zaman da hareketliymiş. Borudan bira içen erasmusların yerine üniformalı işgal kuvveti askerleri varmış hem.

Vtina’yı çok sevsem de insan ne oldum değil ne olacağım demeliymiş.
 
Reunion’un tamamlanması için bir tek Valentina eksik kaldı. Kibirli Vtina, başına gelenlerden sonra pes etmiş, burnu büyüklük falan kalmamış görüldüğü üzere. Konstantin kesin öldü de, anneleri ile Nina’ya ne oldu bilmiyoruz ama çok merak ediyoruz. Vtina’yı hasta ve yalnız gördükçe içim parçalandı. Şura ile bir an önce kavuşmalarını istiyorum, kendimi o sahneye çok iyi hazırladım. İlk saniyesinden itibaren ağlayacağım. Bilen bilir, Valentina bu hikayede benim kalemim olan bir karakter. Bir an önce İstanbul’da özel bir grup olarak takılan Şura, Kurt Seyit, Petro ve Barones Lola’ya katılmasını istiyorum. Güzide eski bir outsider olarak İstanbul’da gruba dahil olur; Alya ve Ayşe ise ‘new girl’ statüsünden içeri sızarlar ama Alya kalıcı dostluklar kurar, Ayşe’nin adam meraklısı olması barınamamasına sebep olur. Çağlar Ertuğrul’un hayat verdiği Yusuf da ‘new guy’ olur. Ben aslında Çağlar Ertuğrul’un bu tiple yılan mı yılan bir İngiliz komutanı olacağını düşünmüştüm diziye katıldığını duyunca ama bu yeni imajı ile işgal altındaki İstanbul’daki kemancı tipini yakalamış. Yusuf dahil olunca erkekler nasıl gözükecek bilmiyorum ama Kurt Seyit, Celil ve Petro tarih dersinde konusu geçerken zihnimde beliren Jön Türkler imgelerinin tam karşılıkları, bunu söylemeden geçemeyecektim!

Yazar ile Vtina’nın konuşması ile bitirdik bölümü. Narrator olayının tadını biraz daha hissetmek istiyorum aslında. Daha çok konuşmalı değil de, Yaprak Dökümü’ndeki Fikret gibi olabilir. Böyle sanki bölümün içinde değilmiş gibi durmuş. Kurt Seyit ve Şura İstanbul, yeni cepheleriyle hikayesini oturttu artık. Yüzünde nur olmayan Zahide aklıma bile gelmiyor. Ancak biraz insaflıysanız Osman’ın vuruluşunu hatırlatıp durmayın, unutmaya çalışıyoruz!
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR