Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Aşık olmak yasaklansın
Sezon: 1 Bölüm: 17

No.88 : Ivan (Will Denton)

The Blacklist’te sezonun bitişine emin adımlarla ilerlerken 17. bölümü de arkada bırakmış olduk. Geçen bölümü biraz vasat bulduğumdan bahsetmiştim, bu ondan daha iyi çıktı bana göre. Zaten geçen bölüme göre reytingi de artmış. Hoş, ikinci sezon onayı zaten olan dizi için bu durum şu aşamada bir anlam ifade etmiyor, o ayrı. Neyse, ben geleyim bölüme:

Geçen bölümün sonunu Tom’un Jolene’i ve Red’in kızın peşine taktığı şapkalı adamı öldürmesiyle kapatmıştık. Haliyle de Red’in zerre hoşuna gitmedi bu durum. Bu bölüm de –tahminleri zorlamayarak- ölümler nedeniyle Tom’u zorlamaya başladı. Ben cesetler bulunur diye kurmuştum kafamda ama kıza kayıp ilanıçıkarmayla halletmeyi seçtiler. Olur. Sonrasında arama, çalışma arkadaşı olduğundan dolayı sorgu amaçlı Tom’a kaydı, ki oradan da konuya “Evime geldi, çevremizde dolandı!” mantığını kullanan Liz dahil oldu. Buraya kadar da tamam zaten.

Jolene’in telefonla konuştuğu son yere, yani Tom’un gizli yerine giden Liz, neyse ki o sırada Tom’u arama gafletinde bulundu. Bu sayede de Tom bir güzel etrafı toplayıp üstüne saklanma fırsatı (?) buldu. Bu adamın aklını sevdiğimden bahsetmiştim, yakalanmamak için gizlice karısını pataklayıp, kurtuldu da olay yerinden. Kaçıncı zıplayış olduğunu saymadım ama çekirge takıldı, düştü tabii sonunda. Hem de kitaptaki klasik yollardan biriyle olmuş oldu: Arkasında çöp olarak bıraktığı eşyalardan birisi Liz’in kendisine daha o sabah verdiği oyuncak çıktı.


Tam bir baba-kız gibi…

Açıkçası ben Tom’un Elizabeth’in bir şeyler öğrendiğini anlayıp anlamadığını o sırada anlamadım. Sanırım anlamadı. Ama bölümün sonundaki fragmanda düşündürttürüldüğü üzere bu kısma orada inecekler gibime geliyor. Elbet anlarız. Ben başka bir şeyden bahsedeceğim: Baba-kız olayını hortlattılar yine. Liz gerçeği anlayınca soluğu Red’in yanında aldı ve ikili Elizabeth’in anıları içinde dolaşırken yine bu tarz bir şeyler düşündürttüler bize, en olmadı, bana.

Ben daha önce “Bunu çok fazla gözümüze sokuyorlar, yanıltma olabilir,” savının peşindeydim. Ayrıca daha önce Liz açıkça Red’e “Sen benim babam mısın?” diye sordu ve “Hayır,” cevabını aldı, ki bunu söylüyorum; çünkü Red daha önce olduğu gibi bir kez daha “Sana hiç yalan söylemedim,” lafını da kullandı. Kızın değilse neyin o zaman? Kızınsa bari bize söyle, o öğrenmese de olur. Öyle işte. Tom kısmını nasıl ele alacaklar diye merak etmiyor değilim. Normalde ben bu bölümde olanlar için. “Olur bu iş de 20.-21. bölüm zamanı ancak, sezon finalini de üstüne kurarlar,” diye bir şey kurmuştum kafamda. 17. bölüme koyduklarına göre vardır bir bildiği adamların. Geleyim ben diğer ana konuya, yani listeye.

Geçen bölümdeki Mako Tanida olayının içeriğini pek beğenmemiştim ve yavan bulmuştum, bu seferkini sevdim. Genç oyuncu Will Denton da rolünde sırıtmadı en azından. Yalnız ufak bir-iki şeyden bahsedeceğim:

-- Bu Amerikalıların Rusya’dan başka sevmediği ülke yok mu hiç? Dizide Harrison’ın aslında Ivan’ın kimliğini kullandığını öğrendik ve o sırada gerçek Ivan açık açık “Benim derdim Rusya ile. Manyak mıyım ben Amerika ile uğraşayım,” dedi. ‘Hll spr dvm,’ diyorum ben, anlayan anladı. Şişti yine milletin egosu. Gerçi sırf bunlar da değil, herkes yapıyor aslında. Özellikle de gündem şu haldeyken. Ne rekabetmiş arkadaş.

(Burada “Bizim gündemimiz yanında bunlarınki hal etmişlik,” dememek de olmaz. Pazar günü kime verdiğiniz umurumda bile değil, gidin oy kullanın yeter.)

Buyur sana bir takıntılının teki daha, yasaklayalım biz bu aşk olayını.

Bilgisayar dehası olayı ve hackerlik kurumu dizilerde ve filmlerde pek ilgimi çeken alanlar değildir normalde, tabii bu bahsini geçirdiğimiz kişiler genç, hatta mümkünse yakışıklı/güzel değilse. Buradaki öyleydi de kurtardık durumu. Ben ilk başta malum program arabadan çalınmadan önce para karşılığı bir şeyler dönüyor sanmıştım ama programı çalanın kapüşonlu olsa da gençten birisi olduğu daha o zamandan belli olunca daha bir ilgiyle yaklaşmaya başladıydım. Dürüst olmak gerekirse de aklıma ‘aşk’ gelmemişti her türlü.

Meğerse bizim oğlan takıntı derecesinde hoşlandığı kızın babası çalıştığı proje yüzünden şehir değiştirecekmiş, bu da plan yapıp programı çalmış ve bunu gereksiz kılmış. O sırada bilgisayarla bir arabayı yoldan çıkartıp şoför öldürttü. Aşk insana neler yaptırıyor yarabbi. Çocuk bu uğurda yakalanmamak için koca Washington’ın elektriğini de kesti. O an açıkçası ben merak da etmedim değil bunun olurunu. Böyle bir şey olsa medyaya yansıması nasıl olur acaba? Düşünsene gitti bütün elektrikler Beyaz Saray’da? Tek tuşla aç kapa yapacak böyle bir program da acaba gerçekten var mıdır?

(Burada bir New York eklemesi yapacağım. New York’ta olsalar bunu tam kapasite beceremezdi, çünkü oranın bir süredir öyle bir sistemi var. Şehri birbirinden bağımsız belli enerji noktaları besliyor ve hepsini tek seferde kesmesi imkânsız. Üstelik tam kapasite bir kesintide bile açık kalacak yerler var. 11 Eylül Amerikalılara çok şey öğretti…)

Neyse, sonunda bizim aşık çocuk istediğini alamadı. Liz de onu ikna edip olayı tatlıya bağladı. Sevgilisini kaybeden Donald depresyonunu sessizce yaşıyor. Ekibin kalanı da bildiğimiz gibi. Tom-Liz bakımından önemli şeyler olsa da temel olarak geçiş bölümü olan bu bölümü atlattığımıza göre artık fasulyenin faydalarına gelebiliriz. Haftaya görüşmek üzere…


Hay ağzına sağlık Raymond Reddington beyciğim.
 
 
YORUMLAR




BUNLAR DA VAR