Okuması izlemesinden daha heyecanlı!
logo logo logo logo logo
Bu sitede yer alan yazılardan yazarların kendisi sorumludur.
Referans vermeden kullanmayınız.
ÖZETLİYORUM
Altın Nevizadelerin kalbinde!
Sezon: 1 Bölüm: 24

Siz böyle birbirinize sıkı sıkı sarıldığınız sürece aşamayacağınız sorun var mı? YOK!

Ulan İstanbul geçtiğimiz hafta arapsaçından hallice bir bölüm finali yapmıştı. Biz de bütün hafta “Nasıl çözülür?” diye düşündük durduk. Düşünüyorduk ama Nevizadelerin, kendilerinden başka dostu olmadığını da biliyorduk. Dönüp dolaşıp yine kendilerine yetmek zorundaydılar. Nitekim öyle de oldu. Ferdi önce kendisini, sonra Tuncer ve Bahadır’ı kurtardı. Karlos, Yaren ve Derya da ucuz atlattıkları kaza sonrasında kendilerini olabildiğince çabuk toparladılar ve çete her şeyin arapsaçına döndüğü o sahilde her şeyi çözüme kavuşturmuş oldu. Ve kendilerini kurtarıp olayı çözüme kavuşturur kavuşturmaz da babalarına koştular. Kandemir’in ise bağışıklık sistemi çökmüş ve fenalaşmıştı lakin ciddi bir problemi yoktu. Her şey güzeldi ve her şey yolundaydı. 

Sana kalbini açan birinin yüzüne kapıyı çarpabilir misin? Kandemir de yapamadı işte…

Nevizadeler her şeyi toparlamışlardı, her şey yolundaydı ama her şeyin eskisi gibi olması için son bir şey daha gerekiyordu: Kandemir ve Ferdi’nin yeniden yan yana, omuz omuza olması. Bu hikâyede komedi çok yerinde, aşklar şahane, dostluklar fevkalade ama “aile” denen şeyi öyle güzel anlatıyor ki bize… İşlerin sarpa sarmasının sebebi birbirlerinden kopmalarıydı, çünkü onlar birbirleri ile varlardı. Kandemir’in karşısında gözyaşlarını tutamayan Ferdi, Ferdi’yi görür görmez dayanamayıp affeden Kandemir yüreğimizi dağladı. Ama bu sefer sevinç gözyaşlarıydı bizim gözümüzdeki ve eminim ki bundan hiç de şikâyetçi değildik. Baba&oğul yeniden yan yana, omuz omuzaydı. Daha ne olsundu, değil mi?

Ama ben dedim boşuna kazıyorsunuz diye, zira altın sizin kalbinizde.

Hayati’den muazzam Ferdi ve Kandemir portresi. AHAHAHAHAHA!

Ama biz dedik “Bu Aytok, Baho’yu fena harcar,” diye!

Hay Kandemir kadar taş düşsün başına tatlişko Hayati!

Kandemir ve Ferdi’nin yeniden baba&oğul olmasından sonra çetemiz yeni iş arayışlarına başlayacaklardı ki iş onların ayağına geldi. Yaren ve Derya, Kandemir’in gelişi için evde dip bucak temizlik yaparken Gazanfer Nevizade’nin portresini yere düşürdüler. Çerçevenin arkasından çıkan “Zorda kalırsanız küçük odayı kazın,” notunu gören Derya ve Yaren tabii ki ŞOK! Olay tabii ki derhal masaya yatırıldı ve “Denemek parayla mı?” diyerek başladılar küçük odayı kazmaya. Bu arada da Şehriban ve Hayati’nin sularının kesilmesine sebep olarak başlarına ekstra bir bela aldılar tabii ki, çünkü Nevizade olmak bunu gerektirir! Kâh kazarak, kâh çuvalla toprak taşıyarak, kâh Hayati ve Şehriban’ı başlarından savmaya çalışarak devam ettiler lakin ortada ne bir sandık vardı, ne bir altın çuvalı. Neyse ki magmaya üç kala Gazanfer Nevizade’nin sakladığı küçük kutuyu buldular. Gazanfer Nevizade’nin bu kadar küçük düşünmüş olması bir hayli şaşırttı elbette ama sonradan anladık ki meğer durum farklıymış. Gazanfer Nevizade, altınları başka bir yere gömmüş ve buraya da altınları gömdüğü yerin haritasını saklamış. Ama bu Nevizadeleri pes ettirir mi? Tabii ki hayır. Önce altınların gömüldüğü yeri tespit ettiler, Aytok adında bir hanımın eviydi ve bir şekilde evden çıkarılması gerekiyordu. Tesisatçı kılığında Aytok’un evine giren Bahadır için işler hiç de beklediği gibi gitmedi zira Aytok kendisine baya baya asılmaktaydı. Biz ekran karşısında “Bu Aytok Bahadır’ı çiğ çiğ yer,” diye endişe ededuralım, çetemizin kalan kısmı Aytok’un bahçesini kazıp gömüye ulaşmışlardı bile. Aytok’un elinden zar zor kurtulan Bahadır da kendisini minibüse atınca çetemiz haliyle bu olaydan da başları ağrımadan kurtulduklarını düşünüyorlardı. Ama bilmedikleri bir şey vardı: Hayati, tüm bu olaylar esnasında onları izliyordu ve bunu tabii ki yeni şarkısı için ilham arayışında olduğundan yapmıyordu. Öte yandan çetemizi bahçeyi kazarken gören komşu teyze yememiş içmemiş bunu polislere yetiştirmişti. Bu ikisi birleşince Nevizadelerin başına sımsıkı bir çorap örülmüş oldu. Polisler tarafından Aytok’un evinde yakalanan Hayati, Kandemir’in adını verdi ve her şey birbirine girdi. Bölüm sonu dudak ısırtan cinstendi de, ben gerçekten “Eyvah!” diyerek dudağımı ısırdım.

“Hamlet sensen ben amcanım, korsan sensen ben kancanım!”

Hayati’nin “QANDEMİR” şarkısını da şöyle bırakmayalım mı?

Ferdi, “Huzur insanın kafasında,” derken bunu kastediyordu işte Derya kuzum. Anladın mı şimdi?

“Senin yolun benim ben, kapanmaz o yol!”

“Biz yeter ki söz verelim, tutarız…”

Bazen “Bundan kötüsü olamaz,” dediğimiz olayların sonu tahmin bile edemeyeceğimiz güzelliklere çıkabiliyor. Ferdi ve Derya için de olan buydu. “Bu ilişki daha ne kadar dibe batabilir?” dediğimiz anda her zamankinden daha güzel bir şekilde karşımızda bulduk onları… İçimize aşk serptiler yeniden ve yeniden. Hatta öyle ki Kandemir’i dahi ikna ettiler sevgilerine. Ve Kandemir o güzel sözlerle rahatlattı hem onları, hem bizi: “Aşk hata yaptırır dedim. Evet, aşk hata yaptırır ama başka türlüsü de aşk olmaz zaten.” Artık Ferdi ve Derya’nın saklayacak hiçbir şeyi yoktu. Birbirlerini gizli saklı değil, göğüslerini gere gere sevebileceklerdi. Çok kavga etmişlerdi, kırmışlardı, kırılmışlardı ama her şeyin sonunda yine başları birbirlerinin omzundaydı işte. Her şeye rağmen verdikleri sözü tutuyorlardı. Ne diyordu Ferdi? “Biz yeter ki söz verelim, tutarız!” Bu arada, öpücük aşkın mührüdür. Zamanı gelmedi mi?

Ceyhun’dan Esra’ya giden bu bakış güzel, bu bakış umut. Saklayalım bunu.

“Ben ne zaman senin söylediğin bir şeyi unuttum Ceyhun?”

Bu haftanın en güzel detaylarından biri Ferdi ve Derya baş başayken, Ceyhun ve Esra’nın da baş başa olmasıydı. Kolye ve broş detayı da çok şey anlatıyordu. Ceyhun yavaş yavaş -yani ortalama bir kaplumbağadan bile daha yavaş- Derya’nın kendisini sevmediği anlıyor ve farkında olmasa bile Esra’nın hislerine karşılık veriyor sanki. Lütfen bunu sadece Derya’ya kızdığı için yapıyor olmasın ve Esra’yı fark etsin. (Farkındaysanız “Aşk Köşesi”nde Esra ve Ceyhun’a da yer ayırıyorum artık.)

Yaz: Yaren’imle define arama keyfi!

O nasıl bir burun ısıtmaktır? Gel de sevme yani, şapşirikler!

Yukarıda görmüş olduğunuz “Y <3 K” yazılı bıçak, her şeyin sebebi olacak gibi durmuyor mu?

Yaren ve Karlos, az ama öz ve her zamanki gibi dünya tatlılığında bir dünya markası idiler. Çok küçük bir an oluyor belki ama o anı dahi bir unutulmaza çevirebiliyorlar. Diğer yandan Yaren ve Karlos’u “geçmişten bir gün” tadında izlemeye devam ediyoruz, diğer yandan minik minik ipuçları da yakalıyoruz. Yaren ne demişti? “Ben o eli bir kere bıraktım, o da o eller yüzünden.” Aralarındaki aşkı ve acıyı bundan daha iyi anlatan bir cümle daha olamazdı herhalde. Şimdi birbirlerinin ellerini bırakmayacaklarından adımız kadar eminiz fakat geçmişte onların ellerini ayıran “elleri” de deli gibi merak ediyoruz. Çünkü biliyoruz, onların ayrılabilmesi için çok ama çok ekstrem bir durum olması gerekiyor. Şu an Yaren’e zarar veren bıçağın, tekerleğe sağladığı bıçak olabileceği ve her şeyin o gece patlak vermiş olabileceği dışında herhangi bir tahmin de yapılamıyor. Derya, lütfen biraz daha hızlı okur musun balım?

Yine mi öpüşmeye denk geldim ya? Yine mi öpüşüyorsunuz?

İşte böyle bir Ulan İstanbul bölümünü de ardımızda bıraktık. Bölüm yazısını da Servet Abimizin güzel sözüyle kapatalım: “Hayat, bisiklete binmek gibidir. Hem dengeyi kuracaksın, hem pedalı çevireceksin.”

Karlos’la ilk İstanbul’a geldiğimizde Harem’de indik otobüsten… Yol bilmiyoruz, iz bilmiyoruz. Bu döndü bana; “Kuzen nabııyooz?” Dedim; “Ne yapalım oğlum ya? Gel şu Boğaz’ı bir görelim. Herkesin bahsettiği boğaz nasıl bir yer acaba?” Geldik buraya böyle, bu kadar boyumuzla… Kalktık… Sesimiz de incecik; “Ulan İstanbul, seni yeneceğiz!” dedik. Şu kadarız ha, şimdi o halimi görsem iki tokat vururum. Ama sorarsan “İstanbul’u yenebildiniz mi?” diye… Bu şehir sana hep golü atıyor bir yerden, yani İstanbul’u yenebilmenin öyle pek de mümkünü yok. Ama o gün, verdik kardeş sözümüzü birbirimize. “Ne olursa olsun ayrılmayacağız,” dedik birbirimizden. “Bu şehir bize ne yaparsa yapsın, yine de ayrılmayacağız!”

Haftaya görüşmek üzere!

YORUMLAR




BUNLAR DA VAR